Hani bazen birini ilk kez görmene rağmen uzun zamandır tanıyormuş gibi ısınırsın ona. Sonra hiç yapmayacağın bir şekilde girişken davranıp onunla herhangi bir konu hakkında konuşmak istersin. O ne derse desin saçma bir şekilde onunla zıtlaşmak hoşuna gider. Siz konuşurken zamanın nasıl geçtiğini anlayamazsın. Onu bir gün görmesen veya konuşmadan bir eksiklik hissedersin. Her konuyu konuşabildiğin o kişi artık senin herşeyin olmuştur ama sen bunu malesef ki onu kaybettikten sonra anlayacaksın. Çünkü kaybetmeden kıymet bilinmiyor.
sen o yaşadığın ilişkiyi filmlerde izlediğin aşk denilen şeye uydurmaya çalışmazsan, şarkıları pek sallamazsan ve sevmek denilen şeyin acı çektiğin zaman daha değerli olduğunu kendine inandırmazsan gayet sağlıklıklı bir şekilde ilişkini devam ettirebilirsin.
yook ama ben illa acı çekeceğim, hem bak onları çok aşık sürekli ağlıyorlar bizde niye yok diye tutturursan, kıskanmayı sağlıklı bir düşünce yapısı olarak düşünürsen o zaman ''gerçek aşk'' artık kapındadır. Seninde arkadaşlarına anlatabileceğin gereksiz bir sürü anın olmuştur ve doya doya ağlayabilirsin.
Koy başını yastığa kapat gözlerini tüm bedenin bir çamura saplaniyor korku endişe üzüntü kötü her halti düşluyorsun sonra biri gelip elinden tutuyor batan benligine aydınlık gökyüzü oluyor kuşlar kelebekler gibi cıvıl cıvıl bahar havası yaşıyor mutlu oluyorsun batarken sıkışan kalbin onun için atmaktan sıkısiyor öyle ki dolu hissediyorsun . Hayatının tek varlığı haline geliyor gece gündüz derler ya gece gündüz onu istiyor onu düşluyorsun bitmek bilmiyor hayatındaki varlığı, bir bakıyor bir gülüyor sonsuza dek sürüp gidiyor güzelliği oyleki büyüleyici . Sonra hepsine alışıp sıkılıyor ve boşver deyip o bataklıga geri dönüyorsun çünkü bok var .sevip sevilmek ağır geliyor . Böyle güzel böyle boktandir aşk.
Çok büyük kitleler peşinden koşuyor (hatta bunun için bir canlı öldürmekten çekinmiyor) sürü psikolojisi ile kişi aşka muhtaç olduğunu düşünüyor. Burada da bilinçaltı devreye giriyor. aşık olduğu söylenen kişi kutsal sayılıyor, yüceltmek adı altında kendinden uzaklaştırılıyor.
Beyninizin ve hormonlarınızın oyununu kutsal bir şey varsayıyorsunuz.
Tıpkı varoluşunuzun başından bu yana yaptığınız gibi.
karnının içine bir şeyler kıvranıyor gibi. elini tutunca, öpüşünce vs için akıyor kalbin ağzından çıkıyor gibi. o varsa dünyanın neresinde olursan ol, en kıytırık şehirde olsan bile umrunda olmuyor gibi. o yoksa koskoca şehir bomboş gibi. aşık olunan kişinin bir olumlu hareketiyle +100lerde gezinirken, bi olumsuz hareketiyle -100lere çakılmak gibi.
aşık olup sürünmek mi yoksa hiç aşık olmadan ölmek mi daha üzücü derseniz hiç aşık olmamak daha üzücü derim. çünkü insan kendinde var olduğunu bilmediği sevebilme potansiyelini fark ediyor, kendi sınırlarını keşfediyor.