Kalbinin sesini kulaklarında duymak,ve ya hiçbir gıdanın yapamadığı tarifsiz bir mide ağrısı, en temiz havanın bile hissettiremediği hatta yüksek promilli alkollerin bile veremeyeceği bi sarhoşluk..dik bir tepeye bir solukta koşmuş gibi nefes nefese.. bunların hepsini aynı anda hissettin mi hiç yada sen bir serçe tutup sokağın kuru dalından öpmek istedin mi? plastik bir çiçeği evin en güneşli köşesine koyup sulamayı? Sokak köpeklerine günaydın demeyi..Ne bileyim lapa lapa yağan karı bir kutuda biriktirip saklamayı... bunları hissettiğin an aşık olduğun andır.
Aşk, nefret ettiğin okula gitmek için sabırsızlandığın andır. Sabahları kalkmaktan nefret eden birinin söylenmeme sebebidir. Haftasonu tatillerini rahatlamadan çok işkenceye dönüştürebilecek, pazartesi günü birkaç saniye de olsa yüzünü görebilmenin umuduyla koridorundan geçmektir. Onlarca klişe sıralanabilir ama hiç aşık olmamış birine yine anlatılamaz aşk tam olarak.
Aşk, bütün umutsuzluklara rağmen geceleri ona sarılıp uykuya daldığını hayal ettiren şeydir. Yanında gördüğün o kızı/erkeği dünyadaki en şanslı kadın/adam olarak görmektir. Elindeki büyün güzellikleri bir saniye içinde silip atmayı isteme sebebidir. Başlığı açan arkadaşa da teşekkürler, duygusuzlaştığını düşünen birine de bunları yazdırdınız ya helal olsun size.
Yemek yemiyorsun ama acıkmıyorsun
Hava soğuk üşümüyorsun
Belki Streslisin ama gülümsüyorsun farkında olmadan
Uyumuyorsun ama bir sonraki gün dinç kalkıyorsun.
örnek verecek olursam; çok istediğin bir şey ile ilgili olumlu bir haber almış olduğun sevinç ile çevrende, toplumda, ailende, vs vs herhangi bir şeyde aslında normalde hiçte ilgilenmeyeceğin şeylerle ilgili alakan gelmesi, ya da işte o olumlu haberin etkisiyle tam tersi olarak normalde ilgileneceğin şeylerle de tamamen alakan kesilmesi, aptallaşmak. işte o olumlu haberin tüm benliğine yayılmasıdır aşk. eğer o olumlu haber, olumsuza evrilirse, yine tüm benliğine yayılması yine aşk. bu sefer acı ile. tam bir tarifi yok, çok başka bir şey. tüm şeylerin etkisiyle hem var gibi hem yok gibi. ölüm gibi bir şey oluyor, ama ölmüyorsun.
Sevmeyi aşkla karıştırma.
Sevgi durağan bir deniz, rahat yüzersin engeller olmaz, yorulmazsın ıslanmak istediğin kadar ıslanırsın,kafanı batırmazsan kafan ıslanmaz mesela,ama aşk fırtınalı bir deniz , suların içinde olduğunu denizin ortasında olduğunu iliklerine kadar hissedersin her yerin ıslanır engel olmazsın dalgalar çarpar,bazen kahkahalara boğar seni bu fırtınalı deniz hoşuna gider ama sonunda kollarını çırpmaktan yorulursun.
Dalgasız denizden sıkılınca çıkarsın ama dalgalı denizden denizin tadını tam alamadan yorulduğun için çıkmak zorunda kalırsın. Biraz daha yüzebilsem keşke dersin.
Sevmek mantık işi, aşk ise delilik.
Ama yeterince mantıklı yaşamadık mı biraz da deli olalım.
Ölümüne hızlı süren ve kasksız giden bir sevgilinin kaskı sevdiğine takmasıdır.
Neden hızlı gittigini bilmeden ve sorgulamadan ötekinin de ona sıkı sıkı sarılmasıdır.
Ölüme gidebilme cesaretidir kısaca.
Çektiği acıları çekmek istemektir.
Annesi, babası, kardeşi olmaktır. Olmak istemek değil zaten olabilmektir.
Eşsiz oldugunu bilmektir.
Yıllar geçerken Değişimini izlemek, değiştiği haliyle kabullenmektir.
Kendine zarar vermektir aşk.
Mezarında aglayacağı günü bilemeden kırmaktır defalarca.
Yaralarımı gör ve beni iyileştir diye kapris yapmaktır.
Sadece ona Eyvallahı olmaktır.