Heybeliada aşktı.
içindeki insanlar olsun, kendisi olsun her şeyiyle aşktı.
Rakı sofrasının nuruydu heybeliada hele bir de mehtabı vurdu mu yüreğinize.
Değmeyin o keyfe.
Güzeldir heybeliada, sevilir çok sevilir.
Adaların en güzeli. Vapuru Tophane'den kalkıyordu yanlış hatırlamıyorsam.
iner inmez geniş bir kordon karşılıyor sizi. Sağa devam ederseniz girişi 4 lira olan kapalı bir orman arazisi var. Kiralanan bisikletle ormana girip tüm adanın turlanmasını tavsiye ederim.
Ara ara gidiyorum. insanın kendiyle başbaşa kalabildiği nadir yerlerden..
bir cumartesi günü.
istanbul'dayım. iş gereği heybeliada'da, bir askeri otelde kalıyordum. denize mükemmel bi manzarası vardı.
o gün sabah beşiktaş'a gittim. eski sevgilimle yemek yedik. çay içtik. taksim'e gittik. ardından karşıya geçtim. birden fazla insanın olduğu bir ortamda takıldım.
gece 11:20'de son vapur ile heybeliada'ya gitmem gerekiyordu. koşarak vapura bindim. içeri geçip sakince oturdum. karşımda bi kadın vardı. bembeyaz giyinmişti. beresi de beyazdı. otuzlu yaşlarda güzel bir kadındı. bekardı. saçları kısaydı. spor yapıyordu. sigara içmiyordu. tek bakışta belliydi bunlar. sonra kadın dışarı çıktı. çay içti. ben de dışarı çıktım. sigara içtim. kadınla bakıştık bi süre.
tekrar içeri geçtiğimizde bakışmaya devam ettik.
elli dakikalık yolculuğun ardından adaya gelmiştik. askeri lisenin yanındaki yokuştan yukarı tırmanıp otele gidecektim. telefonum çaldı. açmadım. kafayı kaldırdığımda o kadının önümde, yokuşu tırmandığını fark ettim. sanki onu takip ediyorum gibiydi.
kadın iki kez arkasını dönüp bana baktı. sokak karanlık ve sessizdi. ikimizin ayak sesinden başka ses yoktu.
askeri otelin girişine geldik.
kadın da otele girecekti.
askere kartını gösterdi, bahçeye adımını attı. bir kaç adım attıktan sonra dönüp bana baktı.
ben kart göstermeden askerin yanından geçtim.
kadın şaşırdı. bahçeden otelin kapısına doğru hızlı hızlı yürümeye devam etti.
ardından ben yürüyordum. otelin ilk kapısını geçti. durdu. ama arkasını dönmedi.
ben de ilk kapıyı geçtim.
arkasıın dönüp bana baktı. silahını çıkardı, bana doğrulttu.
kimsin sen dedi.
cevap vermedim. yanından geçip ikinci kapıya yöneldim.
lobiye geçtim. oturdum. kadın peşimden koşarak geldi.
ama benle konuşmadı. yukarı çıktı.
ibneliğine ben de arkasından gittim. ikimiz de birinci katta kalıyorduk. odalarımız yanyanaymış.
o dar koridordan beraber yürüdük. kadının silahı hala elindeydi. ama bana bakmadı.
odasına önünde durdu. anahtarı sol elindeydi. ama kapıyı açmadı. benim geçmemi bekledi.
yanından geçtim. benim kapının önüne gelip içeri girdim.
o kadına yaptığım bu ibnelik, benim için orgazmdan daha zevkli anlardan biriydi.
kadın bir denis subayı imiş. sonradan öğrendim.
ama o benim kim olduğumu hiç bir zaman öğrenemeyecek.
acilen bir hastaneye ihtiyacı olan ada.
ali mert adında 23 yaşındaki bir genç kolundan yaralanıyor, alelacele kendini sokağa atıp bir arkadaşına rastlıyor, önce karakola götürülüyor askeri revire girebilmek adına, polisler "araba kan olur" diyerek reddediyorlar. kucakta zar zor askeri revire taşınıyor, orada da müdahale edemiyorlar. deniz ambulans aranıyor, "mazot yok" diyorlar. artık nasıl oluyor bilmiyorum ama bir şekilde kartal'a hastaneye götürülüyor, götürülürken de 2 kez kalbi duruyor, hayata döndürülüyor. şimdi yaşama şansı çok az, yaşasa da kolu kesilecek, bu ihmalkarlık yüzünden hayatı mahvolacak. çok üzgünüm.
gidecek olanlara mutlaka 1 saat süren büyük fayton turu yapmalarını tavsiye ediyorum. adadaki en güzel yerleri görüyorsunuz, istediğiniz yerde faytonu durdurup inip fotoğraf çekip, manzaranın tadını çıkarabiliyorsunuz.
kabataş'tan ve kadıköy'den seferler var. istanbul'a 1 buçuk saat uzaklıktaki cennet! gidin, gezin görün!
küçükken değirmenburnunda basket oynadığım istanbul'un adalarının en güzel adasıdır. Mustafa adında bir abi vardı lakabı Casper'dı. istanbul smaç şampiyonluğu falan vardı.
Dedemler adada kaldığı için bayağı bir anım olmuştur çocukluk yıllarına ait.
Hey gidi Halki hey..
edit: müslüman bir Türk'üm.
insanın yaşamını uzatacak güzellikte olan yerdir. insanlarının da çok samimi ve içten olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. gitmekte çok geç kalmış olsam da sindire sindire gezdiğim ve mutluluk sebebim olmuştur.
heybeliadadaki sanatoryumun tüm tıbbi atıklarının arkada yer alan plaja aktarılmasından dolayı normalde bilek hizasında bulunması gereken yosunların adam boyunda olduğu ve yüzme isteğinizi iğrenme boyutuna getirebilecek derecede kirlenmiş koyu yeşil denizi ile burgazadaya bakan tarafında yer alan değirmenburnu ve sadıkbey plajlarıyla % 100 tezat oluşturan berraklıktaki yosunsuz ve kumlu suyuyla adaların içindeki cennet köşesidir. bi de yazları her pazar muhakkak piknik ateşi ile faytoncuların kışın iş olmadığı için atları yılkıya bırakmaları olmasa bir ormancı için tam çalışılacak yerdir..
güzelliği; turistik özelliği bir yana konsun; kendisi türk edebiyat ve siyasi tarihinde önemli yer teşkil etmiş kişilein bir dönem hayatlarını idame ettikleri yer de, olmuştur. söz gelimi; hüseyin rahmi gürpınar ın romanları yazdığı sırada, aziz nesin burada oynaıp zıplayan küçük bir çocuktur. bu sıralar; bahriye mektebi nde, nazım hikmet ve necip fazıl üniformaları ile öğrencidir. bu okulda ise; hamdullah suphi tanrıöver ve yahya kemal beyatlı öğretmendir. karşıdaki ruhban okulunda ise; sonraları türk devleti başına çoraplar örecek; fener rum patriğibartholomeos ve kendi gibi pek çok papaz yetiştirilmektedir. işte böyle multikültürel bir beşiktir heybeliada.
yollarda koskocaman martıların kedilerle birlikte yürüdüğü, hatırladığım kadarıyla askeri lisenin köşesinde yani iskelenin direkt karşısında çok güzel bir dondurmacısı bulunan, tatlı insanların bulunduğu şirin bir istanbul adası. nedense bana hep izmir'i hatırlatır.
doğup, bir süre yaşadığım adadır. lakin babam ve dedem doğma büyüme adalı olduklarından bir nevi memlekettir benim için. bayramlarda mezarlık ve büyük ziyareti için gittiğimiz yerdir. istanbul'un en güzel yerlerinden biridir.
bir gençlik bıraktığımız yerdir. adını duymak bile sarhoş etmeye yeter beni. lisede her okulu kırdığımızda ya gülhane'de, ya yıldız'da veya heybeli'deydik. nadiren florya da olurdu.. ama heybeli bir başkaydı..