Gerçekleşince hayalde olduğu kadar güzel olmasa da,
Hayalleri olmalı insanın
Hayaller kurmalı geleceğin inşasına dair,
Hayalleriyle, umutlarıyla, heyecanlarıyla süslemeli geleceği,
Küçük şeyleri yapma imkânı bulmak için,
Büyük şeylerin hayali ile yaşamalı insan
Bir çoğunda hüsran olsa bile hayalleriyle olmalı insan..
Hayalleriyle de olmalı insan
Hayaller olgunlaşıncaya kadar sabırla biriktirmeli,
Hayalin olgunlaşması insanın olgunlaşmasıdır.
Elmas nasıl yontulmadan kusursuz olamıyorsa;
insanın da acı çekmeden olgunlaşması mümkün olamaz.
Öyle ise;
Acıyla ve sabırla taçlandırmalı hayallerini..
Hayalleri büyük olmalı insanın..
Hedef ve gayesini hayalleriyle süslemeli,
Zira büyük işler;
Büyük hayaller kurma özelliği olan insanlarca başarılmıştır..
Hayalleriyle olmalı insan
Kurmuş olduğu hayallerle ateş yakmalı içinde,
Ancak bunun yangını tüm çevreyi yakmalı, kül etmeli, sarmalı hani..
ince ince, nakış nakış işlemeli hayata,
Kurduğu hayalleri
Kırıklıkları çok olsa da hayaller kurmalı insan..
Çok kırılsın ama kırılmakla bitmeyecek kadar çok kurulmalı hayaller.
Hayalin kadar kırıklıklarını da önemsemeli insan
Gerçi hayal kırıklığı olmasaydı,
Kıymeti bilinir miydi hayallerin?
Kurduğun hayallerin tadı da, zevki de burada .
Kırılan hayalinin yerine hemen yenisini kurmalı insan..
Ama önce sıfır hayal kırıklığı olanlardan kurmalı;
Mesela;
Evlenmeden erkek evlat sahibi olmayı hayal etmek,
Bir milli piyango bileti almadan ikramiyenin kendisine çıkacağını hayal etmek,
Siyasetten nefret edip, Başbakan olmayı hayal etmek,
Yükseklik fobisi olup, pilot olmayı, hostes olmayı hayal etmek gibi,
Kırıklığı sıfır olmayan hayallerin yerine hemen daha makul olanı kurmalı.
Bazen gerçekleşemeyen hayaller de kurmalı insan
Gerçekler nasıl olursa olsun, insanın hayalleri olmalı.
Gerçekleşsin veya gerçekleşmeyen,
insan boşluğa düştüğünde tek avunabilecek olan şey hayalleridir,
Korkularını yenmede,
iyiliklere ulaşmada,
Güzelliklere kavuşmada,
Hayalinden başka bir şey yoktur elimizde..
Bu hayaller yıkıldığında tek gereken yeni bir hayal bulmaktır,
Kendimizi avutmak ve biraz daha mutlu olmak için .
Hayalperestlikle hayal kuran insanı karıştırmamalı insan
Hava için gök gürültüsü ne ise,
insanın ruhu için de hayal kurmak odur.
Hayal gelecektir, umuttur, ümittir..
Hayal genç kızın gelinliği,
Bıyığı terleyen delikanlının aşıdır
Geleceğin yöneticileri olan yavrularımızın geleceğidir hayal
Hayalperestlik ise;
Hayallerini ötelemektir..
Hayalleri sabote etmek, gerçekleşmesini önlemektir..
Mutlak teslimiyet içinde
Olmasını beklemektir..
Niyetsiz, cahdsız , gayesiz hayal hayalperestliktir .
Hayal kurarken bazı renklerden de kaçınmalı insan..
Pembe olanından mesela,
Hele tozpembe hayallerden özellikle kaçınmalı,
Daha mantıklı ve daha gerçekçi olanlarını seçmeli..
Mavi masmavi hayaller tercih etmeli bence..
Sevdiğinizin boynuna dolanan kolye kadar,
Yakasına batırılan broş
Bileğine taktığınız bilekliktir,
Geleceğinizdir mavi hayaller,
Ve her şeyden önce Özgürlüğünüzdür Mavi Hayaller
Hasılı hayal kurmak güzeldir,
Ya tutarsa, ya gerçekleşirse hesaplarına girmeden kurulmalı,
Plandır ve planlanandır hayal kurmak
Ve insanlar hayal gücüyle idare edildikleri gibi,
Hayal ettikleri müddetçe yaşarlar
"geleceğe dair hayalleriniz olsun, gelecek hayalinize ulaşmanız gerekmez. niyemi ? derseniz, Fiat grubunun
sahibinin oğlu, 3üde intihar etti, niye
biliyormusunuz ? Bizim biraz daha yukarı yaşlarımıza geldiklerinde, 3üde bir şey gördüler.
Hayal edipte ulaşamayacakları hiç bir şey yoktu,
baba önceden hazırlamış koymuş önüne, gelecek
hayali öyle bir şeydir ki, ulaşmanıza gerek yoktur,
ileride bir yerde dursun o, Fransız ata sözü vardır;
Yıldızlara dokunamazsınız ama karanlık gecelerde onlar size yol gösterir.
...
Bir gün gelir, etraf kararmış, kafanızı bir
kaldırırsınız, ileride öyle bir yıldızınız varsa o ayakta tutar sizi, öyle bir hayaliniz yoksa, bir bakarsınız etraf zifiri karanlık.
...
bir hayal söylersiniz, herkes güler
size.. Ooo, öyle şey olurmu, siz inanıyorsanız
tamamdır, inanç görünmeyene inanmaktır, görünmeyene
inanıyorsanız, başkalarının göremediklerini
görürsünüz."
Ahmet Şerif izgörenin bir konuşmasından alıntıdır.
ümidi olmayan insan yaşayamaz. herhangi bir hayalin yoksa yaşamak da abestir. derinlerde bir yerlerde en ufak bir hayali (ümidi) dahi yoksa bu insanı intihara götürür.
gerçekçi olduğu için var gücüyle çabalar, çalışır. olmak istediği yere varmak için elinden geleni yapar. yıllar geçtikten sonra bir gerçeğin farkına varır, olmak istediği yer sıcak bir yuva yani ailesinin yanıdır.
Herkesin vardır. Kimisi çok çabalamış, didinmiş birde allaha yalvarmıştır. Ama adalet işte bizimki olmuyor diye düşünüp hayal etmeyi ve dua etmeyi bırakmıştır.
içi geçmiştir ya da yanılıyordur. her ikisi de eşit ihtimal ve anlamanın bazı yöntemleri var.
hayır, insanın dili hiç bir zaman doğru söyleyemeyecek kadar eğridir, kendimize bile ne yalanları yutturuyoruz yeri geldi mi. ama hep bi yere kadar.
hayallerimi eskiciye verdim ben. bir servet ödedi resmen, içim geçti önce. arabaya yükledi, götürdü şehrin hurda mezarlıklarından birine. sonra biraz daha içim geçti.
artık hayal dahi kurmamaya o kadar kararlıydım ki aslında. sonra içim daha da geçti. yaşlandım ve yaşayarak daha da yaşlanacaktım bu kırık hayaller mezarlığı manzaramda, umudum bu yöndeydi. birinin daha kafasını karıştırmak, birinin daha tırnak izlerini sırtımda taşımak büyük, çok büyük bir yük olacaktı artık. vazgeçtim o yüzden. hem zaten öyle büyük büyük hayaller kurmaktan çocuk yaşta vazgeçmiştim, ümidimi tehdit ediyordu puştlar sonra büyüklükleriyle.
sonra biraz daha içim geçmiş. ben, sonradan öğrendim bir ifade tutanağından okuyarak. hem geldiği gibi yaşamak pek yorucu da gelmiyordu kulağıma. hem neden gelsin ki basit herşeyden önce.
sonra yanıldım içim geçerken. son baharda kuruyan ağaçlar gibi yeşerdi hayaller göz bebekleriyle beraber. sonra içim geçti ben yanılırken. sonra korkuların varlığına şahit oldum, neslimiz için. türümüz için varlardı resmen ve en adi yöntemlerle tehdit ediyorlardı en basit hayallerimizi bile yeri geldi mi.
içim geçti sonra. sonra hayaller geçti göz kapaklarımdan yeniden. sahi şu uçurumun kenarındaki cılız dala tutunmak da bir yere kadar geçerliydi hayatta kalmak için, manzarası da güzeldi; kabul. ama sonra kırılmayacağı ne malum? kırılırdı, içim geçerdi sonra ve sonra bedenim de içimle bir geçerdi, elimde kalırdı dal. ağırdım, karanlıktım şairin dediği gibi.
hayallerimi bir eskiciye verdim. eskici, onlara karşılık bozuk bir gramofon verdi. gramofonu tamir ettirme hayalleri kurdum, sesi de güzeldi hem. ben severdim. ama bozuktu işte bi sebepten... belki vaktiyle yanlış plakları çalıp durdu. kırk beşlikler belki de hiç ona göre değillerdi.
içi geçti gramofonun, yanılıyordu aslında tüm olan bu. aslında doğru plaklarla doğru akşamlara yayılabilirdi sesi, belki. farkında değildi ama hala hayat doluydu.
içi geçti sonra. sonra plak çaldı, içim geçti.
artık yanılıyorsam da geçti içim. geçtiyse de içim, yanılıyorum.