* cesaret ister: insanoğlu alışkanlıklarından kolay vazgeçebilen bir varlık değildir. alışkanlıklarımızdan vazgeçebiliyor olsak gitmeyi zaten hiç düşünmeyiz.
* irade ister: dedik ya alışkanlıklarımızı bir seferde silip atabilen canlılar değiliz; birçoğu zararlı bile olsa biz alışkanlıklarımızla mutlu olmayı da başarırız. "kan tüküren insanların mesut dünyası" misali bize ölesiye zarar bile verse severiz onları. hangimiz sabaha deyip yarına ertelemedi ki aldığı vazgeçiş kararını? bu sefer son deyip aradan zaman geçince başlarım sonuna da başlangıcına da deyip dönmedi ki terk ettiğine. gerçekten kaya gibi irade ister.
* vicdansızlık ister: düşünsene, bırakıp gittiğin her şeyin içinde hoşnut olmasan da ait olduğun bir aile var, akrabaların var, arkadaşların var. belki eşin var, çocukların var. öyle vicdansız olmalısın ki, gittiğin yerde onlarla geçirdiğin basit ama bahar sabahı gibi içini kaplayan bir anı aklına geldiğinde burnunun direği sızlamasın. gözünden bir tane de olsa bir damla süzülmesin. yok öyle bir dünya.
* taş gibi bir yürek ister: gittiğinde bıraktıkların aklına gelmesin, onları özleme; seninle son sigarasını paylaşmış bir arkadaşı, sırtını sıvazlayan "bu da geçer ya hu" diyen dostu, "yemek hazır" deyip sofraya çağıran anneyi, cebindeki son parayı sana veren babayı, bunların hiçbiri yoksa, bulunduğun yerde yalnız bir adamsan bile, çocukların gürültüyle top oynadığı o sokağı, işten yorgun argın çıkıp eve varmak için bindiğin otobüsü, yıldızları izlemek için uzandığın sıcak toprağı, kendine has kokusuyla sen fark etmeden hafızana kazınan ve balkonunda sokağa karşı çayını yudumladığın o evi, mahalleyi, ili özlememelisin. aklına gelmemeli.
*maddiyat ister: özelikle de kadınsan; cebinde beş para olmdan nereye çekip gidebilirsin. yok öyle bir dünya.
* akılsızlık ister: ardında bırakmak istediğin başarısız bir sen isen, nefret ettiğin özeliklerin ve onların doğurduğu kötü sonuçlar var ise akılsız olman gerekir. çünkü zaten gittiğin her yere kafan ve içindekiler de gelecek. akılsız olursan hiç değilse dert etmezsin. kimse seni yargılamaz.
* kararlılık ister: gittiğin yerden elbet birgün geri döneceksen -ki döneceksin, insanlar geride bıraktıklarının ne durumda olduklarını merak ederler. merak doğamızda var. doğanı inkar edip merak etmeyeceksen kararlı olmana gerek yok. geri döneceksen her şeyi bırakıp gitmek saçmalıktır. gelmeyeceksen "sılaya dönmeye yemin" etmen ve bu yeminini bozmaman gerekir.
gidecek insanlara ismet özel'in şu iki mısrasını armağan ediyorum:
"uzak nedir? kendinin bile ücrasında yaşayan
benim için gidecek yer ne kadar uzak olabilir?"
dünya küçük bir yerdir. bırakıp gidilen her şey gidilen yerde karşımıza çıkar bir şekilde.
ve son olarak: bu ütopik bir hayaldir, zor zamanlarda kaçtığın bir sığınak ama gerçekleşmesi mümkün olmayan bir düşünce.
akıllı işidir. anıların ve sen. ohhh miss.. gün gelir kaçtığın yerden de kaçmak istersin. böyle böyle ömür biter amk. otur oturduğun yerde nereye gidiyorsun.
Sadece bir sirt cantasini yuklenmek.
Birdaha geri gelmeyecegin eve tekrar goz atmak
Geride biraktigin ayni sofrada yemek yedigin insanlara son sozu soylemek
Ama onu da yarim birakmak. O an hicbir ansiklopedinin sizin soylemek istediklerinizi aciklayamaz.
En iyisi susmak dir boyle bir durumda.
Kapiyi cekip gitmek.
Geriye bakmadan sadece bir sirt cantasina tum umitlerini, hayallerini, mirasini, korkularini,endiselerini, dostlugu, askini, sadakatini, ihanetini, koyup gitmek.
Çoğumuzun en çok düşündüğü şeydir. Yaşadığımız ortamdan, sıkıntılardan yorulup çekip gitmek isteriz. Sanki hiç yaşamamış, varolmamış gibi farklı bir yerde yeniden doğmak iyi olurdu.
o facebook hesabını, iphone'nu, ipad'ini, her an nerde olduğunu merak eden, cebindekini almak adına heryerde seni kovalayan sistemi reddebilmek sağlam bir irade gerektirecektir.
bu başlıkta yazan entryler adeta grup terapisi niteliğinde. yalnız olunmadığını bilmek insanı güçlü kılar. herşeyi bırakma isteği bir çeşit beyinimizdeki nörotransmitterlerin oynadığı bir çeşit saklanbaçtan ötesi değil. seratonin ve dopamin arasındaki iktidar kavgası. seratonini küstürürseniz mutlu olma şansınız yok. duygu ve düşüncelerimiz bu fiziksel parçacıkların miligramı ile ilgili, eğer uygun reseptörlere bağlanamazlarsa yarrağı yediğimizin resmi.
herşeyi bırakıp gitme isteği dönem dönem bende de vuku bulur. ben çözümsüz bir insan değilim keyfim gıcır olmasına rağmen, daldaki iki elma nedense hep parlak gelir, o iki elmaya ulaşmak için de sepetteki elmamı riske sokmak zorundayım. bu yüzden bu diyarları terketmek zorundayım, işte bu cesarete sahip miyim değil miyim? bilmiyorum, insanlara danışıyorum, bir grup delimi sikti diyor, sikti amınakoyim yoksa bu huzursuzluk niye olsun, o seratonini birileri sikiyorki siktirolup gitme isteği vuku buluyor.
Insan denen varlıkta var böyle bir dürtü. Mesela aslanlarda yok. Eger biri gidecekse grup siktiri çekiyor. Ama söz konusu insanlar olunca is değişiyor. Aslanlarin aksine sana kimse siktirgitlan demiyor. Bilakis aacanimsenhepyanimdakalNolurr diyorlar. Samimiyetsizliği hissettiğin her an daha cok nefret edersin hayattan. Timsahları dolu Nil nehrini geçmek zorunda olan bir antilop gibisindir. Herseyi birakip ben gidiyorum der ve nehrin öbür tarafında yeni bir hayat dilersin. Timsahin amina koyayim.