türkiye'deki her türlü görüşün, fikrin ve ideolojinin içinde anarşizmin yeri olarak anladığım başlıktır. anarşizm elbette mutlak otoriteyi reddetme biçimidir ve insan doğası temeline dayanır. bu temel dolayısıyla militarizmi ve emir komuta zincirini yok saymayı gerektirir. antimilitarist görüş otomatik olarak kemalist fikirden de uzaklaşmaktadır çünkü her ordu bir lider altındadır (üst komutan, baş komutan). otorite olarak karşımıza çıkan miltarizm, karşıt fikir olarak anarşizmi doğurur.
yasaların, bireyler için değil, devletin varlığını sürdürebilmesi adına çıkartıldığını artık herkes kavramıştır. devlet kendi varlığını sürdürebilmek için silahlı güçlere ihtiyaç duyar. dolayısıyla vicdani red talebinde bulunan bireyler için yasa çıkmaz. böyle bir yasanın çıkması halinde devlet otoritesi zayıflayacak ve sivil toplum kuruluşları dayanışma içerisine girecektir. bu da küreselleşen siyasetin asla kabul edemeyeceği bir durumdur.
devletler bir gün tüm insanların ''savaşmak ve öldürmek, ölmek istemiyoruz'' şeklindeki isyan gününün geleceğinin farkında olduğundan dolayı tüm yasalarını ileriki 10-15 yılı düşünerek hazırlamaktadır. devletin başlıca tehtidi antimilitarist görüştekilerdir ve bu görüşteki insanları toplum içinde ötekileştirmek için diğer bireyleri yurtseverlikle, bayrak aşkıyla ve din afyonuyla zehirlemektedir. devlet, kendisine karşı gördüğü antimilitarist görüşle mücadele için toplumdaki tüm bireyleri silah olarak kullanır ve birbiriyle çarpıştırır. bunun en net örneği ülkemizdeki terör sorunu denilen kurmacadır.
başlıca kural şudur devlet için: varlığımı sürdürmek istiyorsam, topluma, toplum içinden bir düşman resmi çizmeliyim ki benim ne yaptığımla ilgilenmesin toplum. bu bir sosyal zehirleme taktiğidir ve ülkemiz insanlarının çoğu bu stratejinin kurbanıdır.