sisyphos 'un işkencesine benzer bir hal. bir kayayı durup dinlenmeden çıkarmak tepeye ite kaka, sonra o kayanın tekrar düşüşünü izlemek, sonra tekrar o kayayı itmek, yeniden düşüşüne tanık olmak... bu efsanede neyseki o kaya sisyphos'u ezerek geçmez. bizdeki kaya ise ezerek geçiyor bizi kimi zaman. tahammülümüz, sabrımız, nefes alışverişlerimizin arasındaki zaman dahi eziliyor bazen. dümdüz etse de bizi, ertesi sabah düşmüyor muyuz yollara?
zorunda olmasanız da yetişmeye çalışmaz mısınız siz de bir şeylere? aceleci olmanızın altında tez canlı olmanız yatar elbet ama düşündünüz mü telaşın bu huyunuzun dibine çok önce çökmüş orda kendine sakin olmayan bir hayat kurmuş olabileceğini?
aslına bakarsanız alışmışız da hani böyle yaşamaya. dese de özdemir asaf, "beni bu telaş öldürecek" diye suda balık nasıl yaşarsa biz de öyle alışmışız bu düzene.
hep bir koşuşturma, hep bir acele, bir gidiş geliş, geç kalmama endişesi, bakılan saatler...
sakin bir kentte yaşlanmayı düşlüyoruz, kalabalık bir kentte genç yaşta yaşlandığımızı farketmeden.
hele hele istanbul' da yaşıyorsanız had safhada olan ve bir kurt gibi sizi kemiren telaş. sizi hep huzursuz , gergin kılan , etrafınızda baktığınızda gördüğünüz her yüzü somurtan yapan telaş. hayatın ta kendisi aslında.
Zaman dediğimiz kavram, güneşin doğup, batışıyla şekillenir. Güneşin yavaş yavaş yükselmesi ve batması, günün başlangıcını ve bitişini belirler. Bu öyle bir şeydir ki, yaşayanların günlük yaşamını biçimler. Saate göre hareket edilmez genelde ve yaşam yavaş işler oralarda. Zaman iki kesin dilime ayrılmış gibidir. her şey saatlere göre belirlenir, bazen dakikalarla bile hareket edilir. Yaşam daha hızlı aktığından devingendir hayat. Sabahtan akşama yapılacak işler saatlere göre belirlenir.
gizli alanlardan Cendereye uzanırken Gün ve Gece.... Ancak, gün ve gecede yaşanan duygularda değişen pek bir şey yok gibidir. Gece uçsuzdur, Gün uçsuzdur... Zamanın uçsuz bucaksızlığı, çocukluktan kalma, zamana ait endişelerin olmadığı, yaşamın henüz daralmadığı farklı bir zaman anlayışı... gece saati kurmaktır, Gün saati kurmaktır.... zamanın kısıtlılığını, daha değerli olduğunu hissetmektir. günü ve geceyi, hatta dakikaları bile hesaplayarak yaşama zorunluluğu vardır. Ayrıca, zamana yetişememek, yapmak istediklerine yapamayacakmış gibi bir duygunun da yansıtılmasıdır.
Gece izsizdir, Gün izsizdir Gece adsızdır, Gün adsızdır... gece yakıcıdır....Gün yakıcıdır....