Bir zamanlar yürüyen, konuşan, gülen biriydi. Ama beyninde küçücük bir damarın patlamasıyla her şey değişti. ilk başta sadece baş ağrısı sandı; sonra kelimeler ağzında yamuldu, sağ kolu uyuştu, bacakları dinlemez oldu.
Hastane koridorlarında sürüklendi ama çaresi yoktu. Tümör büyüyordu, damarlar çatlıyordu. Günler ilerledikçe yüzünün yarısı çöktü, gözleri boşluğa dikildi. Ne duyabiliyor, ne konuşabiliyordu. Sadece bedeninin içinde sıkışıp kalmış, kıvranan bir ruh vardı.
Çürüyen etin kokusu odasına sinmeye başladı. Yatağa bağımlı kaldıkça yaraları açıldı, iltihaplar kabardı. insanlar başta acıdı, sonra usandı. Birkaç sene geçmeden bakımsızlığın, çaresizliğin içinde sokaklara atıldı.
Çöp tenekelerinin yanında, kartonların arasında, felçli vücuduyla göğe bakan bir enkaza dönüştü. Nefesi kısık, göğsü hırıltılıydı. Bir zamanlar kendisine ait olan beden, artık sadece işkence aleti olmuştu.
Sonunda sabahın soğuğunda, kimsenin fark etmediği bir an, ciğerleri durdu. Çöpler arasında, sessiz, kimliksiz, yalnız bir ölüm geldi.
ölünü kurtlar kemirirken,
küçük bi kız çocuğunun açığa çıkan baldır kemiğini tekmelemesiyle mahalleli fark edecek,
yüzün tanınmaz hale geldiği için sefil bi çöp parçası gibi unutulacak,
kimsesizler mezarlığına gömüleceksin: https://www.youtube.com/w...Lj14zRA&start_radio=1
mezarlığın yanına kocaman bi inşaat çalışması başlayacak, ruhsatsız olduğu gerekçesiyle yıkacaklar, sonra ani bi seçim kampanyasıyla artan nüfus bahane edilerek, arazi belediyeye foseptik tankı inşaatı için verilecek, buldozerler üzerinden geçerken kemik parçaların kanalizasyon dehlizlerinde kaybolacak...