türkiye tarihine kara bir leke olarak yazılır. barındırdığı bütün o geçmiş mücadele birikimi, uzatılan barış eli tepilmiş olur; iyileşme süreci görece yavaşlatılmış olur.
demokratik ve barışçı siyasetin para etmediği, toplumda yeterli desteği ve katkıyı görmediği anlaşılır. bu bir kesim tarafından büyük bir umutsuzluk yaratır. sadece partiye oy verenler için değil, çok daha büyük bir kesim için; en azından meşru, geçerli strateji izleyen, akıllıca, vizyoner ve etkileyici söylemlerle mecliste temsil edilmesi gerektiğine inanan diğer muhalefet tabanı için de büyük bir hayal kırıklığı olur. (anket, araştırma ve gözlemler hdp'ye oy vermese bile bunu düşünen, 'acaba' diyen kesimi yüzde 30 olarak yansıtıyor.)
daha otoriter, baskıcı bir dikta rejiminin önü açılır. malum, başkanlık mevzusu çok çok ciddi bir tehlike haline gelir.
toplumun yüzde onunun parlementoda temsil edilememesi bir kere başlı başına büyük bir demokrasi sorunudur. bu hem uluslararası hem ulusal düzeyde kısa veya uzun çaplı bir infiale sebep olur. sokak eylemleri başlar. bu eylemlerin yapısı, bilançosu, sonuçları ne olur tahmin etmek güç ama hdp her ne kadar bunu önlemeye çalışsa da illa ki bi yerlerden patlak verecektir.
hdp; her şeyden önce türkiye'nin kaderini yönlendirecek vizyoner bir parti. bu kadar türkiyelileşme çabaları, ilkeli siyaset, kadın temsiliyeti önemsenip sağlam, yeni ve farklı bir politik zemin oluşmuşken, ve bu gelecek için umut vaadederken baraj altında kalınması çok yazık olur...
şayet yakıp yıksalar yüzde 50 den fazla oy aldıkları bölgeleri yakıp yıkacaklar. Yani kendilerini yakmış olurlar. Esnaf zarar görse kendi esnafı zarar görür.... örnekler çoğaltılabilir.