inananlara göre son peygamber, evrenin yaratılma sebebi vs... inanmayanlara göre bilmem kaç karılı abazanın önde gideni, hayalperest birisi...
işin en garip yani ise, inananların, inandıkları için övdükleri birisine inanmayanların tutarlı ya da tutarsız itiraflarda bulunmasıdır... ne denirse denilsin bu peygamberin insanoğluna anlatmak istedikleri şeyler yüzünden binlerce yıldır kan dökülüyor... hiçbir şeye saygı duyulmuyorsa binlerce yıldır ölen milyonlarca insana saygı duyulmalıdır... saygı duymak basitdir kibrinizi kenara bırakın yeter...
hiçbir inanç için bu kadar çok insan kendini feda etmemiştir, bunu da unutmamalı insan... her şeyin mantıklı açıklaması vardır da o ilki anlatamaz kimse...
inanmayanların, mahşer günü sırat köprüsünden geçerken, suratlarını görmek istediğim, alınlarına yedikleri o damga ve vücutlarındaki o acıyla, '' affet ya resulullah, affet yarabbi '' diye yakarışlarını gözlemlemek istediğim. iki cihan serveri, nebiler nebisi, yoluna kurban olduğum gül kokulu peygamberim..
BATILI AYDINLARA GÖRE HZ: MUAHMMED (S.A.V.)
Prusyalı devlet adamı, modern Alman devletinin kurucusu Prens Otto Von Bismarck (1815-1898) Onu anlatırken, "Seninle aynı asırda bulunamadığım için üzgünüm ey Muhammed! insanlık senin gibi bir şahsiyeti bir daha göremeyecektir" diyecektir.
Thomas Carlyle (1795-1881), J.Devanport, Jean Paul Roux, Fransız Alphonse Marie, Louis Le Martine, Prof Edovard Montel, Dr. Steingas, Dr. Eratsen; Katolik ilahiyatçı Prof. Haus Kung, 1927 Hukuk Kongresi Başkanı Shebol, Fransız felsefeci Louis Lavalle ve daha niceleri...
Ama belki en çarpıcı olanları; yattığı hastaneden dostuna gönderdiği mektubunda, "Bana Kuran-ı, Kant'ın ve Hengel'in kitaplarını getir" diyen Dostoyevski veya Hz. Peygamber'in hadislerini derleyen ve O'na imanını haykıran Rus yazar Tolstoy'dur. Hepsi Hz. Muhammed'e (SAV) hayranlıklarını ilan etmişlerdir.
Yine, batı dünyasının gelmiş geçmiş en büyük hatibi olarak kabul edilen Johann Wolfgang von Goethe (1749 -1832) : 'insanlık her şeyini Hz. Muhammed'e borçludur' derken, Batı-Doğu Divanı'ndaki 'Peygamber' şiirinde ise şöyle buyuruyordu;
Hz. Muhammed'e Allah'ın rahmet ve
Muhabbetini vermesinden
Ve onu üstün tutmasından,
Eğer bir kimse rahatsız oluyorsa,
Evinin damına
Sağlam bir ip bağlayıp,
Onu taşıyacağından emin olarak kendini assın
işte o zaman üstündeki yükün hafiflediğini hissedecektir.
(Der Prophet spricht/ Aergert's jemand dass es Gott gefallen / Mahomed zu gönen Schutz und Glück / An den stäercksten Balken seiner Hallen / Da bfestig er den derben Strick / Knüpfe sich daran ! das hält und trägt, / Er wird fühlen dass sein Zon sich legt.)
"hz muhammedin başarısında olduğu gibi, hakikat her zaman ışık saçabilmelidir. tek ve eşsiz allah anlayışını aşılamakla O, bütün dünyayı yenmiştir" diyen goethe nin de kabul ettiği büyük insan.
" ben onu övmüyorum, onunla yazılarımı kıymetlendiriyorum. " en kıymetli beşer. sen olmasaydın kainatı yaratmazdım cümlesine muhattap. incilde ahmed kuran-ı kerim'de muhammed, bir nur, bir müjdeleyici. en son peygamberdir. doğmasıyla mecusilerin ateşinin sönmesine sebep olan kainata nur ile inen muhammed mustafa'dır o.
sıfatların en güzellerinin bile tanımlamakta eksik kalacağı mübarek peygamber. kayıtsız şartsız rehber edinilmeye layık tek insanoğlu. dileğimiz bizi de kulluk yolunda rehberlik yaptıklarından kabul etmesidir.
içinde hz. isa'nın da bulunduğu x-men benzeri bir süper kahramanlar takımının elemanı olarak south park'da da karakterize edilmişliği vardır. (s05e04 "super best friends")
"mohammed, the muslim prophet with the powers of flame"
dünyada ondan taze, ondan daha canlı hiç kimse yok demişti biri. anlamamıştım ne demekti bu. yalnız bugün bir şey oldu; cuma hutbesinde, belki onlarca kez okuduğumuz veda hutbesi okundu. evet yaklaşık 1400 yıl önce okunan veda hutbesiydi bu. hani şu biraz roma'nın biraz öncesinde zevk için insanları arenalarda aslanlarla dövüştürdüğü dönemde. insanlara insan değerinin verilmediği zamanda. adaletin kuvvet olduğu dönemde. rasulullah, o zaman çıkıp veda hutbesinde ilan etmişti bir çok şeyi tekraren.
evet bugün de zalim romalılar olmasa da onlara benzer -her devirde olduğu ve gelecek devirlerde de olacağı gibi- varlıklar var. onlar metalden aslanlarına yem yapıyorlar insanları. ve ya rasulallah, sen bugün de onların karşısındasın, senin getirdiklerin hala taze. 1400 yıl geçmiş ne fark eder ki? senin getirdiğin şeyler zaman ötesiydi. zamanın dahilinde olmayan şeyi eskitebilir miydi zaman?
insanlık sana muhtaç. seni anlamaya, seni yaşamaya muhtaç. insan görünümünde canavarlara dönüşüyoruz mütemadiyen yoksa. bunu düşünerek şükrediyorum ki "sen varsın!". sebeb-i hilkatsın. özümüze seninle döneceğiz.
hayatı örnek alınması gereken, kalbinde zerre kötülük bulunmayan, yeryüzüne gelmiş en mükemmel insandır. peygamberimdir. ümmeti olmaktan gurur duyduğumdur.
bu nasıl bir sadeliktir? bu nasıl bir ahlaktır? keşke hepimiz onu anlayabilsek, belki her şey çok daha güzel olurdu.
dönünce bütün gövdesiyle dönen ve hiçbir insana yan bakışı olmayan peygamberdir.
kendi devrindeki müşriklerin o'nun peygamberliğini inkar ettiği halde, emanetleri teslim edecek bir kişiye ihtiyaç duyunca akıllarına ilk gelen zatttır.
günümüzde de yine allah'a inanmayanların bile üstün insani özelliklerini övdüğü ya da kabullenmek zorunda kaldıkları peygamberdir.
şimdi ismini hatırlamıyorum, bir alim, miraç hadisesini anlatırken "o seviyelere çıktıktan, o güzellikleri gördükten sonra vallahi de billahi de ben geri dönmezdim" der. bu alim muhim bir alim, sıradan bir insan değil. o seviyelere çıkıp, o güzellikleri gördükten sonra herkesin gözleri kamaşır ve orada kalmak isterdi, ben de dahil. ama o farklı... o'nun bakışları bulanmıyor, konumunu değiştirmiyor, allah'a karşı en ufak bir saygısızlık yapmıyor.
geceleri ''ümmetim ümmetim'' diye ağlayarak uykusundan uyanan peygamberimiz. o bizi bilmeden bizim için ağlamıştır ama biz o'nu bilmemize rağmen o'na layık olamıyoruz maalesef.
ne aptalmışım diyorum... ne aptalmışım ki boş beleş geçen 23 yılın son demlerinde aklıma gelebilmiş okumak hayatını. okudukça ıslanıyor şimdi sayfalar, içim burkuluyor, utanıyorum kendimden... bu kitap bitecek beni de beraberinde bitirecek sanki...
varlığımın sebebi olmayan insan. Varlığım ne yazık ki, çapkın babamın annemi tavlaması sonucu oluştu. yani benim varlığımın sebebi aslında babamın çapkınlığı. Gel gelelim babam bil olsa, benim yaşamım, benim hayatım ondan bağımsız. Kendi görüşlerim, hareketlerim var. Görerek idol aldım onu, etkiledi de beni. Ama ben onun bana bağışladığı bir hayat değilim, o da dedemin değil. Hürmetim sonsuz ona ama beni yarattığı için değil, 5 yaşında minik ellerime ilk resimli kitabımı verip okumayı öğrettiği için.