hazreti muhammed

entry3002 galeri68
    301.
  1. "kimseden bir işaret gelmeyecek
    bir melek kimsenin alnını sıvazlamasa
    söylemez kimse size dünyadaki ömrü boyunca
    hiç bir insana yan bakışı olmayan kimdi
    kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile
    öğretmek için cephe nedir
    kıyam etti
    torunu kucağında
    dönünce bütün gövdesiyle döndü
    bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda
    bir bilinebilseydi
    nedir veçhe."
    **
    7 ...
  2. 302.
  3. islam dinin allah tarafından gönderildiğine inanılan peygamber. son hak dini peygamberi. (bkz: hoşgeldin)
    5 ...
  4. 303.
  5. "malını 40 gün ard arda ümmetimden saklayan bizden değildir" diyerek stokçulara, komşusu açken tok yatanlara, olupta yok diyenlere, fakirin fukaranın gözünün içine bakıp götürenlere en güzel ayarı vermiş.rahmet.
    5 ...
  6. 304.
  7. Dünyanın gelmiş ve gelecek en büyük, en yüce insanı.Büyük devrimci.Onun yaptığını yapan hiç olmamış ve olmayacak da.
    Diğer peygamberlerden farkı , tüm aleme gönderilmiş olması.
    Öbür dünyada kurtuluş vesilemiz.
    Hakkında yapılacak tüm övgülerden daha büyüğünü hak eden insan.
    12 ...
  8. 305.
  9. danimarka ve almanya'da islam dünyasının nevrini döndüren karikatüleri çizilen yüce,devrimci,sevecen,bağışlayıcı,kutsal insan.
    8 ...
  10. 306.
  11. söz meclisten elbet dışarı ama, normalde devrim kelimesini duymaya bile dayanamayan kimi islamcı ya da müslümanların; Hz.muhammed'i överken o'nun devrimci yanını da mutlaka eklemeleri, eklemek istemeleri garip demeyeyim de ilginc geliyor bana...
    9 ...
  12. 307.
  13. nebilerin nebisi, insanların en şereflisi, allah'ın habibi sevgili peygamber efendimiz (s.a.v).

    Resulullah (s.a.v) birgün sahabelerine:
    ''Ah keşke bana doğru, havuza gelen kardeşlerimi bir görsem de, içlerinde şerbetler olan kaselerle onları karşılasam. Cennet'e girmeden önce, onlara (Kevser) havuzumdan içirsem''

    Bu sözleri üzerine ona denildi ki:
    ''ey Allah'ın Resulü biz senin kardeşlerin değil miyiz?''

    O şöyle cevap verdi:
    ''sizler benim ashabımsınız (arkadaşlarımsınız). Benim kardeşlerim de beni görmedikleri halde bana inananlardır. Mutlaka ben Rabbimden sizinle ve beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedi''
    16 ...
  14. 308.
  15. geldiği zamanın şartları göz önüne alındığında nerdeyse imkansızı başarmış son peygamber.
    5 ...
  16. 309.
  17. ümmetinden olduğum için şeref duyduğum peygamber.
    8 ...
  18. 310.
  19. Hazindir ki, dertleri aşmaya umman düştü
    Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
    Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
    Sensiz doğrular eğri, beyaz bile karadır

    nurullah genc

    alemlere rahmet, sefkat peygamberi.

    dusunuyorum da taifte taslandiktan sonr yanina gelen cebrail (a.s) 'istersen su daglari uzerine yurutelim' dedikten sonra ' belki ileride nesillerinden musluman cikar' demen senin farkini gosteriyor ya rasulallah.

    o ne sabirdir. o ne guzel dusunmektir onca ezaya cefaya ragmen.

    sefaatinden nasiplenmek dilegiyle
    4 ...
  20. 311.
  21. gül kokulu, efendiler efendisi, yüzü suyu hürmetine yasadgımız kainatın efendisi, allah'ın resulü,son peygamber,iki cihan serveri allahın en sevgili kulu, biricik peygamberimiz...
    13 ...
  22. 312.
  23. kendisini takip ettigini iddia edenlerin yasadıgı hayatın binde birini bile yasamamıstır.
    tıpkı 1400 sene once colde yasayan digerleri gibi.
    keske bugun uzerinden nemalananları kıclarına tekmeyi vurarak 1400 sene oncesindeki
    arabistan colune gonderebilsem..eminim muhammedin cok hosuna giderdi..
    8 ...
  24. 313.
  25. hakkında en ayağının tozu kumu kim olacak yarışması yapılan kişi.
    5 ...
  26. 314.
  27. Yağmur

    Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
    Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
    Toprağı kirlerinden arındırır bir yağmur
    Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
    Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
    En müstesna doğuşa hamiledir kainat

    Yıllardır bozbulanık suları yudumladım
    Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
    Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

    Hasretin alev alev içime bir an düştü
    Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü
    Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
    Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

    ihtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
    Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
    Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
    Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
    Evlerin anasına dikilir yeşil bayrak
    Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak

    Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
    Heyula, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
    Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım

    Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü
    Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü
    Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
    Her sayfada talihsiz binlerce kurban düştü

    Bir güzide mektuptur, çağların ötesinden
    Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
    Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden
    Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına
    Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
    Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin

    Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
    Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamış, mazide
    Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım

    Sensiz kaldırımlara nice güzel can düştü
    Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü
    Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
    En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü

    Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
    Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
    Mutluluk nağmeleri işitirler Hıra'dan
    Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
    Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
    Paramparça, ateşler şahının hayalleri

    Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
    O mücella çehreni izleseydim ebedi
    Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

    Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
    Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
    Katil sinekler deldi hicabın perdesini
    istiklal boşluğuna arılar nadan düştü

    Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında
    Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin
    Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
    Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
    Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
    On asırlık ocağın savururdum külünü

    Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
    Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
    Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

    Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
    Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
    Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
    Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü

    Badiye yaylasında koklasaydım izini
    Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
    Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
    Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar
    Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
    Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya

    Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
    Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
    Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

    Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
    Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
    Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi
    Hakların temeline sanki bir volkan düştü

    Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
    Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
    Erdemin, bereketin doldurur haneleri
    Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
    Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
    Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların

    Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
    Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
    Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

    Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
    ilkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
    Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer
    Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü

    Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
    Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
    Yıldırımlar parçalar çirkefin gölgesini
    Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
    Yağmur, birgün kurtulup çağın kundaklarından
    Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından

    Madeni arzuların ardında seyre daldım
    Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
    Senin için görülen bir düş de ben olsaydım

    Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
    Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
    Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali

    Hazindir ki, dertleri aşmaya umman düştü
    Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
    Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
    Sensiz doğrular eğri, beyaz bile karadır
    Sesini duymayanlar girdabında boğulur
    Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
    Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin

    Saatlerin ardında hep kendimi aradım
    Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
    Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

    Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
    Sensiz, kıtalar boyu uzayan vatan düştü
    Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
    Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü

    Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
    Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
    Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
    Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
    Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
    Mekanın fırçasında solmayan resim senin

    Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
    Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
    Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım

    Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
    Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
    iniltiler geliyor doğudan ve batıdan
    Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü

    Islaklığı sanadır ahımın, efganımın
    içimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
    Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
    Nazarın ok misali karanlıkları deler
    Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
    Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin

    Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
    Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
    Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

    Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
    Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
    Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
    Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü

    Nefesinle yeniden çizilecek desenler
    Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek
    Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
    Anneler çocuklara hep seni içirecek
    Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
    Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin

    Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
    Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
    Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

    Kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü
    Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
    Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
    insanlık bahçemize sensizlik hazan düştü

    Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
    Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
    Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
    Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
    Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
    Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
    Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
    Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
    Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
    Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
    Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
    Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
    Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
    Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

    Nurullah Genç
    4 ...
  28. 315.
  29. naat

    Seccadeden kumlardı
    Devirlerden, diyarlardan
    Gelip göklerde buluşan
    Ezanların vardı!

    Mescit mümin, minber mümin
    Taşardı kubbelerden Tekbir,
    Dolardı kubbelere ;amin!

    Ve mübarek geceler, dualarımız,
    Geri gelmeyen dualardı
    Geceler ki pırıl pırıl,
    Kandillerin yanardı!

    Kapına gelenler, ya Muhammed,
    Uzaktan, yakından-
    Mümin döndüler kapından!

    Besmele, ekmeğimizin bereketiydi;
    iki dünyada aziz ümmet,
    Muhammed ümmetiydi.

    Konsun -yine- pervazlara
    Güvercinler;
    hu hu lara karışsın
    Aminler
    Mübarek akşamdır;
    Gelin ey Fatihalar, Yasinler!

    Åz(imdi seni ananlar,
    Anıyor ağlar gibi
    Ey yetimler yetimi,
    Ey garipler garibi;
    Düşkünlerin kanadıydın,
    Yoksulların sahibi
    Nerde kaldın ey Resul,
    Nerde kaldın ey Nebi?

    Günler, ne günlerdi, ya Muhammed;
    çağlar ne çağlardı;
    Daha dünyaya gelmeden
    Müminlerin vardı
    Ve birgün, ki gaflet
    çöller kadardı,
    Halimenin kucağında
    Abdullahın yetimi,
    Aminenin emaneti ağlardı!

    Haticenin koncası,
    Aişenin gülüydün.
    Ümmetinin gözbebeği,
    Göklerin resulüydün
    Elçi geldin, elçiler gönderdin
    Ruhunu Allaha,
    Elini ümmetine verdin.
    Beşiğin, yurdun, yuvan
    Mekkede bunalırsan
    Medine ye göçerdin.

    Biz dünyadan nereye
    Göçelim ya Muhammed?
    Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet
    Altın devrini yaşıyor
    Diller, sayfalar, satırlar
    (Ebu Leheb öldü) diyorlar:
    Ebu Leheb ölmedi, ya Muhammed;
    Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!

    Neler duydu şu dünyada
    Mevli ine hayran kulaklarımız:
    Ne adlar ezberledi, ey Nebi,
    Adına alışkın dudaklarımız!
    Artık, yolunu bilmiyor;
    Artık, yolunu unuttu
    Ayaklarımız!
    Kabe ne siyahlar
    Yakışmamıştır, ya Muhammed,
    Bugünkü kadar!

    Haset, gururla savaşta;
    Gurur, Kafdağı nda derebeyi
    Onu da yaralarlar kanadından,
    Gelse bir şefkat meleği
    iyiliğin türbesine
    Türbedar oldu iyi!

    Vicdanlar sakat
    çıkmadan yarına.
    iyilikler getir, güzellikler getir
    Adem oğullarına!

    Åz(u gördüğün duvarlar ki
    Kimi Taiftir, kimi Hayberdir
    Fethedemedik, ya Muhammed,
    Senelerdir!

    Ne doğruluk, ne doğru;
    Ne iyilik, ne iyi
    Bahçende en güzel dal,
    Unuttu yemiş vermeyi
    Günahın kursağında
    Haramların peteği!

    Bayram yaptı yabanlar:
    Semaveyi boşaltıp
    Saveyi dolduranlar
    Atını hendeklerden -bir atlayışta-
    Aşırdı aşıranlar
    Ağlasın Yesrib,
    Ağlasın Selmanlar!

    Gözleri perdeliyen toprak,
    Yüzlere serptiğin topraktı
    Yere dökülmeyecekti, ey Nebi
    Yabanların gözünde kalacaktı!

    Konsun -yine- pervazlara
    Güvercinler;
    hu hulara karışsın
    Aminler
    Mübarek akşamdır;
    Gelin ey Fatihalar, Yasinler!

    Ne oldu, ey bulut,
    Gölgelediğin başlar?
    Hatırında mı, ey yol,
    Bir aziz yolcuyla
    Aşarak dağlar taşlar,
    Kafile kafile, kervan kervan
    Åz(imale giden yoldaşlar?

    Uçsuz bucaksız çöllerde,
    Yine, izler gelenlerin,
    Yollar gideceklerindir.

    Åz(u Tekbir getiren mağara,
    Örümceklerin değil;
    Peygamberlerindir, meleklerindir
    Örümcek ne havada,
    Ne suda, ne yerdeydi
    Hakkı göremiyen
    Gözlerdeydi!

    Åz(u kutu, cinlerin mi;
    Perilerin yurdu mu?
    Åz(u yuva-ki bilinmez,
    Kuşları hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu?-
    Kuşlarını, bir sabah,
    Medineye uçurdu mu?

    Ey Abva;da yatan ölü
    Bahçende açtı dünyanın
    En güzel gülü;
    Hatıran, uyusun çöllerin
    Ilık kumlarıyla örtülü!

    Dinleyene hala,
    çöller ses verir:
    Yaleyl susar,
    Uğultular gelir.
    Mersiye okur Uhud,
    Kaside söyler Bedir.
    Sen de, bir hac günü,
    Başta Muhammed, yanında Ebubekir;
    Gidenlerin yüzbin olup dönüşünü
    Destan yap, ey şehir!

    Ebubekir;de nur, Osmanda nurlar
    Kureyş uluları karşılarında
    Meydan okuyan bir Ömer bulurlar;
    Alinin önünde kapılar açılır,
    Alinin önünde eğilir surlar.
    Bedirde, Uhud&da, Haybede
    Hakkın yiğitleri, şehid olurlar
    Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı;
    Yerde kalmazdı ruh kanadlıydı.

    Konsun -yine- pervazlara
    Güvercinler;
    hu hulara karışsın
    Aminler
    Mübarek akşamdır;
    Gelin ey Fatihalar, Yasinler!

    Vicdanlar, sakat çıkmadan,
    Ya Muhammed, yarına;
    iyiliklerle gel, güzelliklerle gel
    Adem oğullarına!

    Yüreklerden taşsın
    Yine imanlar!
    Itri, bestelesin Tekbiini;
    Evliya, okusun Kuran’lar!
    Ve Kuranı göznuruyla çoğaltsın
    Kayışzade Osmanlar!

    Natini Gaalip yazsın, Mevlidini Süleyman;lar!
    Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
    Geri gelsin Sinan;lar!
    çarpılsın, hakikat niyetine
    Cenaze namazı kıldıranlar!

    Gel, ey Muhammed, bahardır
    Dudaklar ardında saklı
    Aminlerimiz vardır!..
    Hacdan döner gibi gel;
    Miraçtan iner gibi gel;
    Bekliyoruz yıllardır!

    Bulutlar kanad, rüzgar kanad;
    Hızır kanad, Cibril kanad;
    Nisan kanad, bahar kanad;
    Ayetlerini ezber bilen
    Yapraklar kanad…
    Açılsın göklerin kapıları,
    Açılsın perdeler, kat kat!
    çöllere dökülsün yıldızlar;
    Dizilsin yollarına
    Yetimler, günahsızlar!
    çöl gecelerinden, yanık
    Türküler yapan kızlar
    Sancağını saçlarıyla dokusun;
    Bilal-i Habeşi sustuysa
    Ezanlarını Davud okusun!

    Konsun -yine- pervazlara
    Güvercinler;
    hu hulara karışsın
    Aminler
    Mübarek akşamdır;
    Gelin ey Fatihalar, Yasinler!

    Arif Nihat Asya
    3 ...
  30. 316.
  31. Arşın kubbelerine adı nurla yazılan,
    ismi semada Ahmet, yerde Muhammed olan,
    Yedi katlı göklerde Hak cemalini bulan,
    Evvel ahir yolcusu, ya Hz. Muhammed!

    Sağanak nur yağmurları inerken yedi kattan,
    O gece Sendin gelen ezel kadar uzaktan.
    Melekler her zerreye müjde verirken Hak'tan,
    O gece Sendin gelen ya Hz. Muhammed!

    Güneşler o gecenin nuruna secde ederken,
    Yıldızlar, meşk içinde kâinat vecd ederken,
    Bütün hamd ve senalar yüce Rabb'e giderken,
    O gece Sendin gelen ya Hz. Muhammed!

    Kâbe'de şirk taşları, putlar yere dönerken,
    Cehalet bayrakları birer birer inerken,
    Bin yıllık küfür ateşi ebediyyen sönerken,
    O gece Sendin gelen ya Hz. Muhammed!

    O gece Save Gölü mucize ile kururken,
    Kisra saraylarında sütunlar savrulurken,
    Arzdan arşa âlemler, rahmetini bulurken,
    O gece Sendin gelen ya Hz. Muhammed!

    Sen ki güzel huyların, ahlâkın meş'alesi;
    Sabır doruklarında, beşerin en yücesi;
    Senin cennet mekânın, fakirlerin hanesi...
    Gönüller hazinesi ya Hz Muhammed!

    Sen ki doğum kundağı ak bulutla örülen,
    Doğar doğmaz Allah'a secde emri verilen,
    Alnında, âlemlere rahmet tacı görülen,
    Kâinat Efendisi ya Hz. Muhammed!

    Sana şahit sonsuzlar, ezelden beri her an.
    Sana şahit âyetler, her zerre ve her mekân.
    Senden uzak kalmaya nasıl dayanır ki can?
    Sen her canda canansın ya Hz. Muhammed!

    Miraç Gecesi bir bir açılıyorken gökler,
    Seni selâmlıyorken her katta peygamberler,
    Öyle bir an geldi ki durdu bütün melekler,
    Hakk'a yalnız yürüdün ya Hz. Muhammed!

    Gönül gözü görmeyen, can gözünü neylesin.
    Dünyada dönmeyen dil, mahşerde ne söylesin.
    Mevlâ bütün beşeri, ümmetinden eylesin.
    Sancağının altında ya Hz. Muhammed!

    Hak ile kul vuslatı, o ilâhî düğünde,
    Hiç kimseden kimseye fayda olmayan günde,
    Hasatları has tartan o terazi önünde,
    Noksanlarım bağışlat ya Hz. Muhammed!

    Biliriz ki hükmü yok bu dünya nimetinin.
    Gönüldür sermayesi ahiret servetinin.
    Sana selât ve selâm gönderen ümmetinin,
    Cennetler şahidi ol ya Hz. Muhammed!
    2 ...
  32. 317.
  33. kendisine küfre varan hakaretler eden, türlü işkenceler eden ve elinden geldiğince zulmeden kişilere gösterdiği hoşgörü ile döneminde tüm insanların takdirini toplayan ama günümüzde ona yapılan hakaretlere de engel olamadığımız son peygamber. tüm insanlara ve cinlere gönderilmiştir, bu yüzden herkesi dinine davet etmiş olması normaldir.
    6 ...
  34. 318.
  35. insanlık tarihine yön veren en büyük insan. muhteşem bir düşünce adamı. reformist. çağının çok çok ötesinde bir beyin ve zihin yapısına sahip ruh.
    9 ...
  36. 319.
  37. "dunya neye sahipse o'nun vergisidir hep.
    medyun o'na cemiyeti, medyun o'na ferdi
    medyundur o masuma butun bir beseriyyet
    ya rab! mahserde bizi bu ikrar ile hasret" *
    (bkz: faran daglarinda acan sevgili)
    5 ...
  38. 320.
  39. alemlere rahmet olarak gönderilen efendim...

    hakkında yazılanları okurken temelsiz, yanlış bilgilerle ve yalanlarla dolu bir sürü iftira ve karalamayla karşılaştığımda önce tek tek cevaplayayım dedim, ama ben onun kadar merhametli ve sabırlı değilim ne yazık ki.

    ey sapkınlardan olanlar, efendimizin evliliklerine takılmaya çalışan, Kur'an-ı kerimdeki ayetleri kendi işlerine göre çarpıtan, aklınca güneşi elleriyle gölgelemeye çalışanlar;

    size çok samimi tavsiyem, vaktiniz varken, henüz huzur-u mahşere varmamışken okuyun, araştırın, öğrenin. ondan sonra suçlamaya karalamaya samimi olarak bişey kalırsa elinizde, inanmayın. ama bilmeden, kulaktan dolma, yanlış okuma bilgilerle iki cihan serverine laf atmayın, bunların altından asla ve asla kalkamazsınız. Allah hepinize hidayet etsin.
    6 ...
  40. 321.
  41. efendimiz, bütün alemlerin yaratılma sebebi. şimdi bol keseden sallayıp o'na hakaret edenler dört kolluya bindiklerinde inanacaklar belki. ama ne onların inandığını burada kalanlar görecek, ne de bunun, artık onlara faydası olacak.
    4 ...
  42. 322.
  43. 18000(yaziyla onsekizbin) alemin peygamberidir.

    olmasaydi ne ona siyasi figur diyecek olanlar olacakti ne de bu entry yazilacakti.

    yuzu suyu hurmetine alemler yaratilan kutlu insandir,

    rabbim icimizdeki ahmaklar yuzunden bizleri de helak etme.
    10 ...
  44. 323.
  45. bazı cahillerin, kendisini tanımak için çaba harcamadan düşmanca tavır takındıkları mübarek insandır... efendimizdir.
    diğer dinlere mensup kişiler Hz.muhammed e saygı gösterirken, müslümanlığı sadece kimlikte din hanesinde yazan kişiler kötülüyor, iftira ediyorlar.

    bilip bilmeden saçma sapan yorum yapacağınıza hayatınızda bir değişiklik yapıp elinize bir kur'an alın. bakın o kötülediğiniz muhammed sizi nasıl sonsuz bir merhametle kucaklamış.
    okuyun, utanın.
    5 ...
  46. 324.
  47. aklıma her düştüğünde (hiç çıkmıyor ki) beni derin düşüncelere sevkeden yüce kişi. öyle büyük erdemlere sahip ki. düşünün ki sizi ellerinden gelse bir kaşık suda boğacak olan kişiler için allah tan af diliyor. bu bile yeterlidir bence.

    edit: buna da kötü oy veren oldu ya çok yaşayın emi. siz de olmasanız.
    3 ...
  48. 325.
  49. taif de kendisini taşlayan zihniyet için dahi bedduada bulunmayan (zira cebrail(a.s) iki dağ arasında kalan taifi allah ın izniyle yerle bir edeyim derken allah resulü onlar için allahtan af diler)merhameti ve insanlığı açısından tarif edilemeyecek enginliğe sahip ümmeti olmakla şeref duyduğum kişi.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük