sayıları gidenlerden kat be kat daha fazladır takdir edilir ki.
bırakın starbucks'a gitmeyi, çoğu il ve ilçelerde gidilebilecek doğru dürüst bir mekan bile bulunmamaktadır. mekan da olsa, gidecek adam bulunmaz, çünkü cepte keyif yapmaya ayırmak için para yoktur.
tabii bu durumu tüm hayatlarını nişantaşı, bebek, etiler gibi semtlerde ve istanbul gibi büyük şehirlerin bilumum sosyetik ve lüks mekanlarında geçirmiş insanlar garipseyebilir.
Mazide kalan bir sancımı anımsatan başlık.
Şöyle ki;
Zaman dünyanın eşşek zamanı. Akmerkez'in akmerkez olduğu yıllar. Türkücü Ferhat Güzel'in Akmerkez'in restaurant katında 50 kuruşluk pet bardak da çay satılan cafe de oturup, çay içmesi ve akabinde beni tanıyorlar dürtüsü ile çevreyi böbürlenerek baktığı dönem. * O kadar eski yani.
Tek ve en iyi olan arkadaşımla beraber ** starbucks'a girdik.
içeri girdikten sonra bizi bekleyen iki soru vardı. Self Servis mi ? Yoksa masaya gelip sipariş mi alınıyor.
Şimdi mantık olarak pahalı bir yer olduğunu duyduğumuz için, bi zahmet lütfen! masaya gelerek siparişimizi almaları gerekiyordu. Biz de mantığın sesini dinleyerek oturduk bir masaya. Bir kaç dakika bekledikten sonra gelen gidenin olmadığını görerek ve çevredeki insanları gözlemleyerek self servis olduğunu anladık.
Anladık ama ne içecektik. Starbucks kahvesiyle dünyada nam yapmış bir marka. Tamam, kahve içeceğiz. Ama hangisi?.
ismini bile telaffuz edemediğimiz kahveleri söylemekten vazgeçip birer bardak sıcak süt sipariş ettik. Sonra adam gibi sütlerimizi içip ve o mahali terk etmiştik.
O nedenledir ki ne zaman bir starbucks tabelası görsem aklıma akmerkezde yaşadığım o acı tecrübe gelir.
Hep üzülür ve ağlarım.
içimi derin bir hüzün kaplar.
Şimdilerde Gloria jeans de orta boy latte lerin dibine vuruyoruz ama ne fayda.
o acı içimizde derin bir iz bırakmıştı.
her şeyi dine bağlamayı seven toplumda, sonunda bununda nedenini dine bağlayabildiğimiz bir durumdur. Oysaki yapılan propagandalara bakıldığında sadece starbucks değil bir çok ürününde filistine yardım amaçlı satıldığı varsayımları mevcuttur.
Her varsayıma inanır ve ortaya konan her propagandayı savunursak aç kalacağımız muhakkaktır.
en azından bir kere de olsa gitmesini tavsiye edebileceğim insan modelidir. ha orada ahım şahım birşeyler olduğundan değil, sadece insanoğlunun hiçbir önyargısının olmaması gerektiğini düşündüğümden ve hayatta her şeyin denenmesini istediğimdendir.
hayatında hiç kuymak yememiş insan'dan daha az şey kaybeden insan'dır. ayrıca, fani dünyaya fazlasıyla bağlı zatların kendilerinden daha az dünyaya bağlanmış olanları eleştiri şeklidir *. yine de kuymak yemeden ölmeyin. *
evimin dibinde olmasına rağmen, adım atmadığım, sadece orda çalışan kızları önünden geçerken kestiğim, kazıkçı kahve dükkanı. cimrilikten değil arkadaş, o kadar parayı vermeye gönlüm razı olamıyor. aynı kahveyi evimde de içiyorum. zaten ben kahveye şeker, süt, tatlandırıcı...vb. gibi yan ürünler kullanmam. ee sert bir filtre kahve içiceksem oraya gitmeye ne gerek var, evimde hazırlarım, götümü yaya yaya içerim. gidenleri de hiç anlamam zaten. sırf marka olduğu için oraya giden üçüncü sınıf insanları özellikle...