yoktur. anlamlandırmak da oldukça yorucu. görüneni ya da bilinmeyeni anlamlandırmadan yaşamak da çok rahatsız edici. haliyle iki arada bir derede kalıyor insan.
Bunun üzerinde çok fazla düşünenler için tavsiyem Victor E. Frankl'ın Duyulmayan anlam çığlığı kitabını okumaları. Anlam arayışına farklı yönlerden yaklaşarak bir rahatlatma sağladığını söyleyebilirim. Kitap henüz bitmedi.
"Anlam istemi düşüncesini,arzu giderici bir düşünme olarak bir yana bırakmak yerine, bunu bir tür kendini gerçekleştiren kehanet olarak düşünmek çok daha akılcı olabilir."
yok lan ne anlamı. varsa bile sevdiğin insanın gözlerinde felan vardır. portakal kabuğu duruyor önümde, ona ismini yazsam olur mesela. ya da resmini yapsam olur kimbilir. insanlar biraz sussa belki seni düşünürken araya girmese o zaman olabilir. başkalarının mutluluğuyken benim mutsuzluğum olmasan, benimle savaşmasan mesela. konuşsam, gülümsesen, susmasan...
Bence hayatın anlamını bir oyun olarak düşünelim ama gerçek bir oyun bir kez oynamaya sahibiz ve hile yapmak yok şimdi bu oyunu ben oynamaya razıyım en azından kendimizi test ediyoruz doğrular ve yanlışlar bizim oyun sonunda kaderimiz oluyor.
Allah'ın rızasını kazanmak bunun için ona kulluk etmek, hayırlı iyi işler yapmak, iyi güzel sözler söylemek, elinden geldiğince islam'ı yaşamak, Kur'an-ı Kerim'i okuyup anlamak ve uygulamak, insanlara doğru şekilde güzelce sevdirecek şekilde anlatmak yani tebliğ yapmak bir bakıma vb.
sen koyarsan olur. kendiliğinden ya da dışarıdan bir anlamının olduğunu düşünmek insanı boş ümitlere yönlendirir. güzel yaşa, iyi yaşa, insanlara yararın olsun, olamıyorsa zararın olmasın. çok zor değil aslında.