Hayatın anlamı var mı ki anlamsız anı olsun. Birisini seç diyorsanız, sınavda yakĺaşık 19 yanlış yapıp 'eh, neyse sonrakinde daha iyi yaparım' diyip gülümsediğinizde sırf 6 yada 7 yanlış yapmış diye ağlayan birini görmek. Hayatın kazık olduğunu biliyorum ama bu kadarda kazık olabileceğini ben bile düşünemedim.
sevdiğiniz bir insanın öldüğü andır.
kendinizi işe-okula çok kaptırmışsınızdır , bir anda bir sevdiğinizin ölüm haberini alırsınız ve "ulan ben sevdiklerimle vakit geçiremeyeceksem ne için uğraşıp duruyorum ki" diye bir sorgulama başlar.
apartmandan çıkarsın, rüzgar vardır, iliklerine kadar işler soğuk, tenine dokunur.
ve o an hissedersin ki iliklerine kadar yalnızsındır.
bir sigara yakar ilerlersin.
O an öldüğümüz an olacaktır. Eğer hala ölmemişsek hayat bir şekilde anlamlıdır. Sadece o anlamın adını koyamamışızdır. Bilinçaltımız, bilincimizin ürettiğinden daha fazlasıyla bize yön verir.
Uğraştığınız şeylerin bok parçası kadar değeri olmadığını gördüğünüz andır. Kaybedenler kulübü bazen felsefi sohbetinde bu konuya yer verilmiş ve çok güzel anlatılmıştır.
intihar etmek dışında yapılacak hiçbirşey olmadığı ve de buna insanın kolay kolay cesaret edemediği için yaşamı bir yük gibi sırtında taşımayı kabullenip, yaşamın aslında ne kadar anlamlı olduğunu insanın kendine telkin ettiği andır. Anlamsızlık içinde anlam bulmaktır kısacası.