insanın sevgilisiyle kavga edip yanından ayrıldıktan sonra eve dogru yururken, karanlıkta, sokak lambalarının aydınlattıgı yolda bası yere egip hem dusunup hem yurudugu an.
o an ellerden biri cepte telefonu tutuyordur muhtemelen. sevgiliden gelecek herhangi bir guzel mesajı ısık hızıyla, mesaj sesi gelmeden titresimi hisseder hissetmez alıp okumak icin...
boyle zamanlarda bir park veya en basitinden bir bank bulup, aksamın sogugunu da yiyip dusunmek onerimdir. su fani hayattaki lukslerimden de birisi...
gerçek manada hayatın anlamsız geldiği an, kişinin iman dolduğu andır.şöyle ki; kişi hayatın iç yüzünü görüp, tek gerçeğin iman olduğunu görebilip, uygulayabiliyorsa, hayattaki bir çok şeyin(para pul)anlamsız olduğunu görücektir.
bir de yaşanılan hayatta herkezin hem fikir olduğu aşkın yüzüne çarptığı ters etki sonucu hayat anlamsız hale gelir.ona da katılınılır.
illa sevgiliden ayrılınca ortaya çıkması gerekmez bu durumun. hayattaki tek dostunuzdan kazık yediğinizde, kediniz öldüğünde, dedeniz hastaneye kaldırıldığında, bilgisayarınız çöktüğünde ya da ruh halinize bağlı olarak sokakta yürüdüğünüz herhangi bir anda dahi hayat anlamsız gelebilir. o andan itibaren herşeyi sorgulamaya başlarsınız hayatla ilgili. cevaplayamadığınız * çok fazla sorunuz olduğunu farkedersiniz...