sınavından 2 gün önce 2 kez sınavda sorumlu olduğu 200 sayfalık kitabı okuyup, önemli yerleri işaretleyerek ezberleyip, ertesi gün unutmaması için işaretlediği " önemli yerleri" tek tek yazarak tekrar edip sınava hazır olduğunu düşünen bir öğrencinin, dersin içeriğiyle hiç alakası olmayan bir dağın kaç metre olduğunun sorulduğu sınav kağıdını eline aldığında yaşadığı durumdur. kağıda bakar biraz güler etrafına bakar, delilerin neden deli olduğunu anlamaya başlar ve herkes gibi bir rakam sallayıp sınavdan çıkar.
hayatın anlamını giden şerefsiz'e yüklediğiniz her andır.
yapmayın derim. yaptım zira, afedersin kendimi yerden yere vurmak koşup koşup duvarlara çarpmak geldi içimden.
ne mi oldu? heç de bi sikim olmadı.
bi kaç gün sonra aslında nefes aldığımı farkettim. hala ayaklarım kollarım burnum gören iki gözüm duyan iki kulağım olduğunu farkettim. ailem de varmış biliyo musun?
ben elin kızı için herşeyimi verirken, benim için herşeyini vermeye hazır olan annem varmış..
şimdi git de şükür et, hasta etme adamı. nankör müsün lan sen? bu ihanet kime ki, kendinden başkasına değil ki..
aşık olduğunuz kişinin facebook profiline düğün fotoğrafını koyduğu andır. hele ki o yanındaki cadı nikah defterini zafer kazanmışçasına havaya kaldırmışsa ölmek istesiniz.
yaşadığın her andır. genellikle herhangi bir yazı için ilham beklediğinde veya çok sevdiğin şeyleri bir kenara bırakman gerektiğinde "hayatın anlamsız geldiği an" olarak tanımlayabileceğin iğrenç konumlardan birinde bulunulduğu daha fazla hissedilir. başka işlerle uğraşırken hayatın anlamsız olduğunu hissetmek ise yaptığın işi batırdığınız anlamına gelir, genelde bir şey yapmazken hissedin; sağlığa çok daha faydalıdır.
aşk, ergenlik gibi kişisel tabuları yıkan, kişiliğin yitilmesine sebebiyat veren süreçlerden sonrası. toparlanması cok uzun sürer. bütün insanlar aynı görülür, büyük bir önyargı oluşur. yaptıgınız, yaşadıgınız herşey anlamsız gelir. dalar dalar gidersiniz...