ispanya-türkiye gibi cok önemli bir macin 55. dakikasinda semih sentürk'ün oyundan alindigini görmek ve 3 dakika sonra milli takimin gol yiyerek, geri kalan dakikalarda gol atmak mecburiyetinde oldugunu görmek.
dost bilip değer verdiğiniz kişilerin, sizin için özel olan her şeyi ortaya dökmesi*. sevdiğiniz kızın sizi sevmediğini öğrendiğiniz an*. iki rezil durumu aynı günde yaşamak*.
akşam işten çıkınca sanki bi şey yapacakmış gibi sevinmek içine huzur dolması sabah yine kalkıp işe gitmek akşam yine çıkmak, sabah yine kalkıp işe gitmek. bu kısır döngüdür hayatı anlamsız yapan hayatımızdaki kısır döngüler hayatımızı monoton çekilmez ve anlamsı kılar aman dikkat diyeyim ben saaaa.
bırak yine başa döndü bu dünya
yine sona sardı aynı kaset bıktımmm
bu monotonluk maratonu onu tanı içine düşünce koştur.
bir mesaj gelir, başta kimin numarasıydı bu yahu denilir. sonra akıllara eski biri gelir, hiç hatırlanmaması gereken biri. nasılsın yazar o mesajta. derin bi' acı kaplar vücudu. iyiyim sağol veya iyi değilim, seni sormalı kalıplarının ötesinde bir şey yazmak ister insan, yazamazsın. ne yazabilir ki zaten. eskilerden bir şey yazacak değil ya. yazamazsın zaten eskilerden bir şeyler yazmak istesen bile. mutludur o, kurmuş olduğunuz hayalleri başkasıyla kurmaktadır, yaşatmaktadır belki de.. düşünürsün, güçlü görüneyim bari iyiyim sağol dersin.
basit bir mesaja ne yazacağını bilemezsin, çok düşünürsün.. eskilere dönüp hala bir şeyler istemeye kalkarsın kendi kendine. yalan söylemeyi sevmeyip yalan söylersin, sırf güçlü görünmek için. milyonlarca sorunun içinde kendini ararsın. fakat bulamazsın, sadece yorgunluğun ve üzüntün kalır yanına.
kabızsınızdır tuvalete gitmişsinizdir, ıkına ıkına sıçmışsınızdır. ohh bir rahatlama ancak sonradan fark edersiniz o boka ne kadar da alışmışısındır... ne kadar da sizden biri olmuştur artık. öyle kanalizasyona karışıp gitmiştir geri gelmeyecektir artık. işt o an düşünürsünüz. amk ben ne düsünüyorum hayatım ne kadar boktan ki bir boku bile düşünüyorum. o an size hayat anlamsız gelir. bir sigara yakarsınız...
finallere hazırlanırken, borçlarınızı nasıl ödeyeceğinizi düşünürken, sokakta yanınıza yanaşıp "bir selpak alır mısınız efendim? " diyen çocuğun kibarlığına şaşırırken, durakta beklerken yaktığınız sigara bitmeden gelen otobüse sinirlenirken, yaptığınız tek kişilik makarnayı bozuldu diye çöpe dökerken ve ne kadar anlamsız bulursanız bulun tüm kurallara uymak zorunda olduğunuzu anladığınızda hayat çok anlamsız gelir.
içinde bulunduğum an. yani çaylak olup da yazarlığının onaylanmasının beklendiği an. şuan yazdıklarımı kimse okuyamıyor diye anlamsızlıklar kümesi içine hapsettim kendimi. horoz, tavuk kümesi değil yalnız. hayatın boş kümesi. ne ditorum ben. dedim ya hayatın anlamsız geldiği anlardayım. aslında ben de anlamsızım.
çok doğru bir andır .. anlamsız ama gerçek ve hatta korkuların yok olup gitmesi anlamsız gelen bir hayatın bir önemi de yoktur. öyleyse insanlığın en büyük korkusu olan ölüm korkusu da yoktur. öyleyse hiçbirşey korkulmuyordur artık o an. fakat bu cesaret de onu mutlu etmiyordur. çünkü anlamsız bir hayatın bütün parçarıda anlamsız ve önemsizdir artık..cesaretli olmakta korkmak da boş tur artık.. aynen boş bir bilardo salonunda yanlız başınıza bilardo masasındaki bütün topları rakibiniz olmadan kendinizin deliklere sokmanız gibidir.. bir anlamı yoktur...
bir an için yokluktan var olduğunuzu ve bir gün ölüp yok olucağınızı düşündüğünüzde ki histir.ve o an için sorgularsınız hissedememeyi yokluğu ve garip bir şekilde hayat anlamsızlaşır, manasızlaşır.kavgalar ,amaçlar,hedefler,sevgiler herşey için garip bir hüzünle bu duyguyu hissedersiniz.
(bkz: Hepimiz bir gün ölücez)
iki gün sonra final vardır ama çalışma yoktur.
hoşlandığın biri vardır ama haberi yoktur.
hep onu düşünürsün ama eylem yoktur.
kahve fincanı vardır ama kahve yoktur hatta komşu yoktur.
hayat vardır ama anlam yoktur.*