bir alıntı vardır hani: "We Plan, God Laughs" orijinaliyle. bizde de biz plan yaparız, allah yukarıdan güler bize diye çeviriyorlar. işte bunun farkına varıldığı andır.
hani emek verirsin, bir bir tuğlaları koyarsın sonucu görmek için sabırsızlansan da sabreder ve zorluklara göğüs gerersin.
emanet edersin çabalarını.
sonra dinlenmek istersin, sırtını yaslarsın.
ve bir anda devrilir o tuğlalar.
ardına dönüp baktığında enkazla karşılaşırsın sadece.
yerde yatan umutların, emeklerin hepsi birer çöp olmuştur.
şimdi geri dönsen olmaz, devam etsen olmaz.
arada kalırsın öylece...
intihar etmek dışında yapılacak hiçbirşey olmadığı ve de buna insanın kolay kolay cesaret edemediği için yaşamı bir yük gibi sırtında taşımayı kabullenip, yaşamın aslında ne kadar anlamlı olduğunu insanın kendine telkin ettiği andır. Anlamsızlık içinde anlam bulmaktır kısacası.
Uğraştığınız şeylerin bok parçası kadar değeri olmadığını gördüğünüz andır. Kaybedenler kulübü bazen felsefi sohbetinde bu konuya yer verilmiş ve çok güzel anlatılmıştır.
O an öldüğümüz an olacaktır. Eğer hala ölmemişsek hayat bir şekilde anlamlıdır. Sadece o anlamın adını koyamamışızdır. Bilinçaltımız, bilincimizin ürettiğinden daha fazlasıyla bize yön verir.
apartmandan çıkarsın, rüzgar vardır, iliklerine kadar işler soğuk, tenine dokunur.
ve o an hissedersin ki iliklerine kadar yalnızsındır.
bir sigara yakar ilerlersin.
sevdiğiniz bir insanın öldüğü andır.
kendinizi işe-okula çok kaptırmışsınızdır , bir anda bir sevdiğinizin ölüm haberini alırsınız ve "ulan ben sevdiklerimle vakit geçiremeyeceksem ne için uğraşıp duruyorum ki" diye bir sorgulama başlar.
Hayatın anlamı var mı ki anlamsız anı olsun. Birisini seç diyorsanız, sınavda yakĺaşık 19 yanlış yapıp 'eh, neyse sonrakinde daha iyi yaparım' diyip gülümsediğinizde sırf 6 yada 7 yanlış yapmış diye ağlayan birini görmek. Hayatın kazık olduğunu biliyorum ama bu kadarda kazık olabileceğini ben bile düşünemedim.