Durup düşündüğüm her andır. Yatarım, yastıkla kafamı desteklerim tavana doğru bakarak şunları düşünürüm;
Biz ne yaptık? Ilkokulda daha iyi bir liseye gitmek için çalıştık. Iyi de daha iyi bir lise kime göre iyi? Daha yüksek puan alanlar orayı tercih etti diye mi iyi? Öyle olsun. Sistem bunu istiyorsa öyle olsun. Sonra ne oldu? Lisede daha iyi notlar icin çalıştık. Ama neden? Ne işimize yarayacaktı? Daha sonra üniversite sinavina çalıştık. Iyi de neden? Anlamıyorum geri dönüp bakınca niye yaptık ki bunları? Daha sonra üniversitede okuyup meslek sahibi olmaya çalıştık. Ve bir şeyleri anlamaya başladık. Amaç paraydı. Sadece para, daha çok para. Asıl soru burada geliyordu. Iyi de neden? Para ne işime yarayacak? Onun da cevabını düşündüm. Yıllardır dünyada en üstün ırk biziz diyerek dolaşıyoruz. Ilk insanlar ne yapıyorlardı? Toplayıcılık avcılık, daha sonraları çiftçilik vs. Peki bizim bu modern toplumdaki rolümüz neydi? Sadece tuketicilik. Sadece bu. Iste neden para sorusunun cevabı da bu. Toplumun bize verdiği rolü en iyi şekilde oynamaya çalışıyoruz. Yok ama olmuyor yine düşünüyorum. Neden? Neden bu rolü oynarak zaman gecireyim? Hayatım zaten kısa bir de istemediğim şeyleri neden yapayım? Sonra tekrar bir soru. Ne istiyorum ki? Benim id kimliğim neyi arzuluyor? Bunun cevabını bulup onu uygulamaliyim. Para kazanıp ev almak araba almak en iyi yemekleri yemek en iyi markalardan giyinmek hizmetcilerimin olması vs. Bunlar beni mutlu etmez, beni mutlu edebilecek yegane şey duygulardir. Bunlar için de sadece istediğim şeyleri yapmam lazım. O zaman geriye sadece şu soru kalıyor. Sonunda öleceksem neden?
Bir çok hedefin peşinde kostugun ve dünya işlerinden yorulduğun bi anda her ne kadar gozu yükseklerde hedeflerin sağlam bi insanda olsan gece basini yastiga koyduğun anda napiyorum ben neden bunca uğraş dediğin andir.
çok fazla resmiyetle, prosedürle uğraşılan zamanlarda gelir. alnından ter akan insan bir durur, normalde olmayan ama insanların hayatı kolaylaştırmak (!) için çıkardığı bir sürü bok püsürle uğraştığını fark eder. klasik "tası tarağı toplayıp köye yerleşicem aga" triplerine girer. sonra mı? sonra da işlerini halledip eve gider. ne olacaktı ki?
nerede nasıl olacağını kestiremediğiniz zaman dili. geçen gün bir kez daha fark ettim hayatın anlamsızlığını. kimine göre neler ifade ederken kimine göre ne kadar boş ve zor olduğunu.
güzel bir cumartesi günüydü. öğlene kadar deliksiz uyumuşum. hava güzel ve dışarıda yapayım kahvaltımı dedim. güzel bir serpme kahvaltı döşedim mideme. daha sonra kahve içmeliydim , kahvesi enfes pahası bir o kadar enfes bir yere gittim. arkadaşlar geldi ve eğlencenin dibine vurduk kol gibi geçiren kahvecide. aman ne önemi vardı zaten paranın. dünyaya bir daha mı gelecektik. daha sonra ihtiyacımız olmamasına rağmen yapılan alışverişler...
akşam olmaya yüz tutmuştu ki ev arkadaşım aradı. bugün pazar kurulduğunu ve gelirken bir şeyler almamı rica etti. uzun zaman olmuş akşamları pazar meydanına uğramayalı. küçükken gördüğüm o manzara artık yok zannediyormuşum meğerse. belki babamdan büyük adamlar , annemden büyük kadınlar yerden sebze meyve topluyorlardı akşam çocuklarına yemek yapmak için. elim ayağım boşaldı birden , yer yarılsaydı da içine girseydim diye düşündüm , eve gitmeye güç bulamadım kendimde.
hayatın anlamı akşama kadar para harcayıp mutlu olmak mıydı? ya da beş kuruş paran olmadığı için pazar artıklarını toplamak çocuklarına yemek yapmak mıydı? ne kadar boş ve anlamsızdı hayat o gün benim için. belki etkisinden kurtuldum ama ciddi anlamda hayatın anlamsız ve zaman geçirmek için bir yer olduğunu anladım.
fazlalık insanların hayatının her anından olduğu andır. gerçekten bazı insanlar sadece fazlalık olsun diye var. yani görüntü fazlalığı olsun diye, belki dıştan biri de diğeri hakkında böyle düşünüyordur ama bunun için bu düşünceden vazgeçecek değiliz tabi.