Hayatının bir bölümünde kabız olan birinin tuvaletle paylaştığı dışkısı.Evet artık hayatımızın bir parçası olan dışkımızla yollarımız zor da olsa yavaş yavaş ayrılmaktadır.Bundan sonra benim hayatımda olmayacaksın sen artık ellerinsin benim değilsin.
hatırlayın arkadaşlar soba aslında bizim çocukluğumuzda hayatımızın büyük bölümünü kaplar.
-üzerine kestane koyardık ve elimiz yana yana onları sobanın sıcak yüzeyinden almaya çalışırdık. (şimdi bir soba görsem yapacağım ilk şey.)
-giyeceğimiz elbiselerimiz ısınsın diye kazağımızı sobaya doğru tutarak ısınmasını beklerdik. (ne güzel sıcak sıcak giyerdik sonra o kazağı yada pantolonu.)
-tüm aile bireyleri sadece sobanın olduğu oda da otururdu ve iletişim daha fazlaydı. (evet şimdide sobamız olsa ve tüm aile bireyleriyle beraber televizyon karşısına geçsek ve o zaman daha adam akıllı olan o televizyon programlarını izlesek.)
-kışın o soğuk günlerinde içinde yanan ateşle bizide ısıtması. (şimdi ise demir parçaları ısıtıyor bizi.)
hayat su gibi akıp giderken
su gibi duru olan hayat
kurur yavaşça
tozlanır
çamur olur
toprak olur
gerideki izlerine baktığında
çocukluğunu, gençliğini
görür
ilk aşkını görür hani o utancından söyleyemediği aşkını
kaçırdıklarını görür
yaprakları görür
sapsarı yaprakları
sonra
toprağı...
artik yasli amcalara-teyzelere otobuslerde yer vermeyen bir nesil var. lavuklar piskin piskin oturup muhabbet edebiliyorlar amca-teyze ayakta beklerken.
değer verilmeyecek insanlara değer vermekle yaptığımız enayilikler. zaman alsa da çıkıp gidiyor hayatımızdan. bununla beraber, fedakarlık şevkimiz de çıkıyor ama her fedakarlık, sömürülmeyle sonuçlandığından ve enayi yaftası yediğimizden, varsın çıksın.