hayatla dans ederken hayatın ayağına bilerek basmaktır.
hayat önünde yürürken ayağına tekme atıp tökezletmektir.
hayatın sıkıntılarını görüp anlayıp ona gülmektir.
hayatı ciddiye almamak değil de, hayatı ciddiye aldığında hayatın seni ciddiye almadığını görmüş olmak, boşa çıkan çabalarının sonucunda, delirmemek adına, hayatı gözden çıkarmaktır.
hayatla baş etme yollarından biridir onu ciddiye almamak. bir süre için işe yarar. ama ölene kadar değil. bir dönemi böyle geçirip, sonra tekrar hayatını yoluna koyma çabalarına başlamak gerekir. hayat dediğin 5 yıl değil, 10 yıl değil; uzun, upuzun... nereye kadar ciddiye almayacaksın?
bu zamanlarda insanlar keybedecek bişeyleri olmadığını düşünür, kendilerini hiçbir şeyin incitemeyeceğine inanırlar. hani çocuk elini sobada yakana kadar anlamaz ya oradaki tehlikeyi, öyle işte.
"Benim hayatım" dediğimiz şey başkalarının hayatlarını kümenin tamamından çıkarımında bize kalanı sahiplenmemiz aslında. bir köşesinden yakalamaya çalıştığımız, nasıl da iflah olmaz bir hırs. Bilemiyorum belki mutluluğunuzun resmi ile uğraşırken yan odadan gelen cızırtılı bir televizyon sesi kadarızdır. Kadarımdır. Kadar.