bir anlık sinirle ağızdan çıkan sözle annenin kalbini kırmak. O an ölmek istersin. Yer yarılsın içine gir istersin ama nafile.. Yani ben böyle düşünüyorum.
çapraz masamızda yaklaşık 50-60 yaşlarındaki 2 adam, yanlarında en fazla 20-25 yaşında olan 2 rusla eğleniyorlar. daha doğrusu adamlar içiyolar, gülüyorlar, kızların üstlerine gül falan döküyorlar ama kızlarda en ufak gülme bile yok. sürekli hüzünlü gözlerle birbirlerine bakıyorlar. zaten o yaşta bir kız 60 yaşında bir adamla ne kadar eğlenebilir ki. daha sonra, yaklaşık 5 dakika sonra, kızlara sarıla sarıla kalktılar. ''hayattan ve her şeyden bir anda soğutan şey'' ise onlara herhangi birşey söylediğimde en büyük tepkinin hemcinslerim tarafından gelmesini bilmek.
dünyada bir çok kötü şeyin olması ve daha yaşanacak tonla kötü şeyin de olması ve senin bu kötü şeylere karşı kendini gerçek manada yapayalnız hissetmen. belki ufacık bir yardım ufacık bir ısrar seni kendine getirecek ama o "ufacık" şeyi hiç kimseden bulamaman. yeniden başlamaktan bıkmış olman. kendini motive edememen çünkü biz deyipte hayal kuracağın hiç kimseyi bulamaman.
Sevgilinin, Ayyy midemi bozmuşummm deyip bir teneke sıçmasıdır.
Aç kapıyı pencereyi aç ki nefes alasın. Tırnaklarının arası pislik dolu yav ablacım senin yaptığın yemek yenir mi ?
ofis değişikliği sebebiyle yeni ofiste masanın konumu yüzünden bilgisayar ekranının koridora bakıyor olması.
ben daha acı bir an yaşamadım, yer seçerken çaresizce laptop elimde daha iyi bir yere oturma çabalarım git gide sürekli koltuğu azalan ortada dönüp sandalyeye oturmaya çabalayan yarışmacılara dönmüştü. şu ara baktığım yer ekrandan çok arkamdan biri geciyormu diye arkama odaklı. yakında evrimleşip üçüncü gözü çıkartacağım.
en güzel duyguları hissettiğiniz, yeniden başladığınız anda yine aynı hataları yapmanız ve tekrar tekrar aslında istemediğiniz şeyleri yapmanız ve bir daha başlamak için gücünüzün olmaması.
bir gece aniden bir telefon çalması ve dayının vefat ettiğini öğrenmen, telefonda sana kalp krizi geçirip vefat ettiğini söylemelerine karşın dayının evine gittiğinde intihar etmiş olduğunu öğrenmek.
kesinlikle pazartesi sanki damarımdan bütün kanlar çekiliyor, içim kararıp adım atmaya mecalim kalmıyor. marketlerde derin dondurucudaki hazır kızartmalar gibi hissediyorum kendimi çaresiz ve soğuk.
beklemek. bir şeyin olmasını, birinin gelmesini beklemek ya da bir haber beklemek, olumlu ya da olumsuz. artık öyle ya da böyle olup bitsin, çıkıp gitsin bu fikir aklımdan, hayatımdan diye beklemek.
Kiymet verip yeri gelip sofranı yeri gelip derdini paylaştığın arkadaşının arkandan iş çeviren bir ispitçi oldugunu hissettiğin an hayattan soğuduğun andır arkadaş.