anne şevkatinden yoksun büyüyen, o sıcak kucağı hiç tatmayan, o tatlı öpüşü hiç anımsamayan çocukların olduğunu hatırladığım andır.
şu an neşeli kahkahalarıyla evi dolduran oğluma baktıkça keşke her çocuk sevgiyle büyüse diyorum. dünya ne harika bir yer olurdu.
sabahın kör bir vakti, beyazla siyah ipliğin birbirinden henüz ayrılmadığı bir vakitte gerçekmiş hissi veren bir kabusun yataktaki yalnızlığınıza gülüp geçmesidir.
küçük çocukların nefes alıp verirken sigara içiyormuş taklidi yaptığı sıralarda, dışarı çıkar çıkmaz filmlerdeki gibi donup kalacağınızdan emin olduğunuz zaman, mışıl mışıl uyurken çalan alarmın sesini duymak ve sıcacık yataktan kalkmak.
tuttuğunuz topun elinizden kayıp kalenin içine tıngır mıngır girmesi. bütün takım bir anda size sitem eder ve rakip takım da resmen sizle dalga geçer ve o ana kadar kurtardığınız şutların hiçbir önemi kalmaz.
sevgiliyle telefonda akşam buluşup arkadaşlarda da yer ayarlandığının haberi alınmasından sonra televizyonda, güneydoğuda terhisine 2 hafta kala şehit düşen, cenazesinde ilkokul bire giden, okumayı yeni öğrenen yavrunun babası anısına okuduğu şiiri yayınlayan haberin geçmesi. boğazda nasıl düğümlenir bilir misin sözlük?
- sevgilinin sizi terk etmesi.
- yolda yürürken 'abla/abi bi mendil alır mısın ? nolur bi mendil al.' diyen ve soğuktan titreyen çocukları görmek.
- kucağında salya sümük ağlayan çocukla dilenen kadınları görmek.
- hayatındaki en değerli insanları kaybetmek.
sabahın sakinliğinde bir güzel sahile gelinip oturulması, öğlenden sonraya kadar piknik yapılması ve akabinde yediği karpuzun, soyduğu muzun çöpünün denize atılması.