Hayatta ne için çaba sarfedersen ilk kaybettiğin şey o olacaktır. Ve ne için uğraşmayı bırakırsan dönüşü sanadır. Bunu öğrenene kadar canım çıktı zaten.
Can alıcı mı bilmiyorum. Benim için öyle.
Dünya üzerinde bir insanı en çok sevebilecek tek varlık annesidir. Sen , kendini düşünmezken bile o seni düşünür. Sen kendin için dertlenmezken bile o senin için dertlenir. Sen başarılı olduğunda senden çok o mutlu olur. Karşılıksız en çok seven varlık annedir. Sen güldükçe o da güler.
Baba da fena sayılmaz, fakat bir anne değil tabi.
Sevdiğin bir şarkı olunca, tekrar oynatıyorsun, döngüye alıyorsun. Fakat sevdiğin anların replay tuşu bozuk. Bunu biliyorsun ve o anın keyfini çıkarıyorsun. O anın bir daha yaşanmayacak olması ve hafızandan belki de izlerinin silinecek olması üzücü.
insan bazen hayatında öğrendiği en can alıcı şeyi kolay kolay buralara yazamaz. yapan kişi adına utanır da yazamaz. ona bu davranışı yakıştıramaz da yazamaz. o an dünyanın en hırçın insanı olabilmiştir ama yine de yazamaz. kalbi artık soğumuştur, önemsemezliğe erişmiştir ve affetmiştir ama bunu da ona yazamaz.
kimsen yok, yalnızsın. herkes, olması gerektiği kadar hayatında, en büyük acılarında da en şahane kahkahalarında da, olması gerektiği kadar evet, bu kısmı mühim. Tek gerçek evlat ve onun için varlığını sürdüregelen sen. Kalp sanırım bir kere kırılıyor.
çaresizsin, yavru ateşler içinde, bu halde kreşe gidemez. sen daha önce alınmış randevulardan ötürü lanet olası işine gitmek zorundasın ve bulunduğu şehirde senin imdadına gelecek bir allahın kulu yok, ki telefonun ucunda da yok koşsun gelsin, çaresizsin. ankara ayazı gibi gerçek düşüyor dibine, kimsen yok. bir bakmışsın en büyük çıkmazlarda en canını silmişsin, öyle işte.
ne mi yaptım son çare; bir akrabam vardı, ev telefonu ezberimde kalmış, hafızam kuvvetlidir. ağlayarak aradım; sabah henüz 7 değil, hemen gel dedi, yavruyu bıraktım öğlene kadar bitirdim işi, sonrası kulağa küpe. bebe de domuz gribiymiş meğer
insanları tanımak için öyle Uçuk kaçık şeylere gerek yok.
Bazen göz göze kalmak, bazen küçücük bir cümle, bazen bir düşünce, bazen gayri ihtiyari bir mimik bile o insanın tüm dna kodlarına sahip olmamızı sağlayacaktır.
acıyı reddetmemek. sürekli mutlu olmayı istemek ve beklemek bu sebeple kendini kandırıp uyuşturmak insanı yaşayan ölüden farksız kılar. yalanları arasında boğar ve nefessiz bırakır. uzun süreli hazlar ve mutluluklar ise ancak acının yarattığı baskıyla içinizde elmas misali ortaya çıkar. her gün oturduğunuz sandalye yerine farklı sandalyeye oturup evinizi farklı bir şekilde görebilmek uzun süreli hazdır. evinizin içinde yaşadığınız onca şeye rağmen ne kadar yabancı olduğunuzu hissettirip içinizde merakın filizlendirdiği umut parçaları bırakır.. yada en basitinden her gün yaşanılan her şeye rağmen yürüdüğünüz yolun üzerindeki ağaçların yeşerip yapraklarını dökmesi bile sizi heyecanlandırması. aslında hayat çok heyecanlı. Sanki biz yaşamayı bilemiyoruz.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1609588/+ özellikle yaşıtınızdaki insanlara hiçbir zaman tam güvenmeyin çünkü çevrenizdeki yaşıtlardan çok büyük bir kısmı sizi arkadaştan çok rakip olarak görür. eğer ki insan gözlemi yapıp hayatı öğrenecekseniz bunu yaşıtınız olmayanlardan özellikle yaşça büyüklerden öğrenin. en azından rakip olarak görmeyecekleri için daha iç dünyalarına girip güzel örnekler vererek faydalı olurlar ve kontrollü davranmayı öğrenirsiniz.
insanlara güvenmek çok aptalca. hele mantigi bırakip, birinin güler yüzüne masum duruşuna kanmak... abartmiyorum hayat boyu odenecek bedeller edindirir insana.....