hayatın sana verdiklerine razı olmaktır.akıntıyla, rüzgarla sürüklenip kaybolmaktır.herhangi biri olmaktır, yitip gitmektir o akıntıyla, o rüzgarla.zordur, hem kendin için, hem etrafındakiler için.
bir gün gelir çıkmazdadır hayatınız. Sanki herkes üstünüze kusmuştur. bütün hayalleriniz hedefleriniz ne varsa bitmiştir. birini çok sevmişsinizdir şimdiyse bir başkasını.gözünüzü kapattığınızda tek kişi yoktur. Kafanız karışmaya başlar.gerçeği ayırt edemezsiniz bir süre sonra.hayat boşa geçer.ve siz sadece izlersiniz.
ne istediğini bildiğini zannetmekten daha samimi durumdur.bu bokluğun ve hiçtenliğin içinde ancak minik arzular vardır,bir istek çok daha derin birşeydir ki buda pek kimsede yoktur.
genellikle ruhsal çöküntü ve kaosların neden olduğu hedefsizlik, amaçsızlık, beklentisizlik durumu. dipsiz ve karanlık kuyudur. kişinin kendisine yazık etmesi ve kendisini heba etmesidir. ilerki yaşantısında çok büyük zaman ve maddi-manevi kayıplara neden olduğunda her şey için çok geç kalınmış olabilir. en kısa sürede sağlıklı düşünmeyi gerektirir.
istedikleri olmamış ya da yanlış seçimler yapmış birinin yaşadıklarının sonunda başına gelen tıkanıştır. nefes alamamak gibidir bu tıkanış, tek düşündüğün bugünündür, gelecek şuan kurtarılmadan gelmeyecektir.
dolayısıyla gelecekle ilgili hayaller kurmaktan vazgeçmekle başlar ne istediğini bilmemek. herşeyden vazgeçmişken, yaradana küsmüşken, neyin isteğidir ki bu.
vazgeçmiştir adaletinin terazisi bozuk dünyadan.
ne istediğini bilmemek kaybettirir derler ya, kaybettiği gün seçim yapmıştır zaten. vazgeçmiştir artık herşeyden, hatta nefesinden bile.
alarm çalar. uyanır. tekrar yatar. 1 saat boyunca böle devam eder. duş almaya niyetli biçimde yataktan kalkar ama koridora geldiğinde bir anda üşenir ve mutfağa doğru ilerler. mutfağın ortasında yaklaşık 10 sanıye etrafına bakınır. mutfağa niçin geldiğini düşünür. spontane gelişmiştir çünkü mutfağa gitmek. dolabı açayım bari der, kendine göre yiyecek birşey bulamaz. abur cubur atıştırmak ister, sonra ondanda vazgeçer. bir bardak su içer çıkarr mutfaktan. tekrar odasına yürür. yatağına uzanır. bi çaymı koysaydım acaba ya diye düşünür. ama yatağa yattığı andan itibaren kopamaz. laptopu alır eline günlük olarak girdiği siteleri 404 kere kontrol eder ne var ne yok diye. kız ise alışveriş erkek ise porno sitelerinde dakikalarca gezer. en alakasız şeylere bakar bakar durur. facebook u hallaç pamuğuna çevirir. öyleydi böyleydi derken saati öğlen 2-3 eder.
öğle
hayatta ne istediğini bilmemekten muzdarip kişimiz günü öldürdüğünü, eskiden ne kadar hayat dolu olduğunu fark eder. yataktan kararlı bir şekilde kalkar. bu sefer cidden duşa girer. genelde duşta hep gelecekle ilgili hayaller kurulur. güzel üniversiteler, süper arabalar, iyi aileler, tatlı kız arkadaşlar.. duştan çıkılır daha banyodaki buhar uçmadan hayaller uçar gider. aynada kendine bakarken kendine şuanki halini hiç yakıştıramazsın. 20 li yaşların ortasında belkide insanın en verimli çağında hala bir baltaya tam olarak sap değilsindir. saçlarını kuruturken tamamen düşüncesizce aynada kendini izlersin. saçlarını kestirmen gerek. evet. odaya geri dönersin telefonun çalar yakın arkadaşlarından birisi arar. "nasılsın" der "iyidir abi senden" dersin. "napıyosun" diye sorar "hiç evde yatıyorum" dersin. dersinde için burkulur. çünkü o iştedir, çalışır. güne saat 9 da başlar. sen göt büyütmeye devam edersin. "çok saldın kendini ! toparlan ! " der. "evet haklısın.." dersin, onun öğle molasında içtiği sigara biter, işe geri dönmek zorundadır ve telefonu kapatır. sen hala yataktasındır. laptop yine kucağa gelir. 1 saatir dünyadan uzak kalmışsındır. hemen bütün siteleri tararsın büyük bir heycanla "bakalım neler olduuu" diye gezinirsin. facebook ta notification patlaması yaşamak istersin. herkes resimlerine yorumlar yapsın falan... hiç bişey yok. herşey tıpatıp 1 saat önce bıraktığın gibi... dünyanın, ülkenin, çevrenin, arkadaşlarının, ailenin sana ihtiyacı yokmuş, sen olmasan da her şey gayet yolunda gidebilirmiş gibi hissedersin. üstünü giyinmek için dolabı açarsın. tonla kıyafetinin içinden asla giyicek birşey bulamazsın. en sonunda önüne gelen bir tshirtle herhangi bir kotu giyersin. ee giyindikte napıcaz dersin. birisini aramak istersin birşeyler yapmak istersin. dün gece kavga ettiğin kız arkadaşın. evet o. ararsın. her zaman kapısı açıktır sana. melektir o. sen ne kadar kararsız, bencil, sinsi, yavşak bir adamsan o da bir o kadar tam tersidir. konuşursunuz her şey çok güzeldir yine. saati kararlaştırırsınız. telefon kapanır. saçını yapmaya gidersin banyoya. sonra vazgeçersin. üşenirsin. hey ! saat 8 oldu.
akşam
ortada bir yerde buluşursunuz. her zaman olduğu gibi yine sinemaya gidersiniz. pek konuşmazsınız ama bütün film boyunca saylangoz gibi yapışırsın sevgiline. sonra tam o anda sevgini sorgularsın. "ben bu insanı ne kadar seviyorum. ya zamanını mı çalıyorum onun yoksa. hem ben yurt dışına gitmek istiyorum universite için, o benle gelmez ki. of ya o kadar yıldır da birlikteyiz. bi yemek yiyelim biz, orda anlatırım herşeyi..." yemek yenilicek restorant seçilmek için bütün cadde tavaf edilir. sonunda önünden az önce 3 kez geçtiğiniz mekana oturulur. yemekler sölenir. havada sessizlik mutlak hakim. bakışlar çok feci ama. en azından öle durum kurtarmaya çalışılır. sağdan soldan 3,5 muhabbet, aileler sorulur, 1,2 espri yapılır. yemekler gelir. yenilir. anlatmak istediklerini anlatamaya cesaret edemeden "kalkalım mı ?" dersin. kafasını çevirir isteksizce. hemen hesabı ister muzdarip kişi. sevgili taksiye/otobüse bindirilir eve gönderilir. kendisi eve gitmesi en uzun sürecek aracı seçer. gerekirse 2 vesait yapar. bütün yol boyuncaa kafasında kurar durar bu kızı hakediyomuyum, ya ben nolucam bütün günü yine piç ettim.. eve girilir. babaya anneye selam verilir. baba neden işe gelmedin diye sorar hastaydım der. anne ordan kaşı çatık bakış atar. "hadi iyi geceler" dersin tekrar odaya kapanırsın. sen yatağa, laptop kucağa. baştan aşağı bütün siteler yine sonsuz bir tarama. sonra lost du himym dı family guy dı saat 5 olur. uyumaya çalışırsın ama uyuyamazsın, kafayı hep bir soru kurcalar. "napıcam ben böle ?"