kesinlikle çocuklar. onları mutsuzken her gördüğümde o enerjileriyle ve tatlılıklarıyla beni bu dünyanın yaşanılır bir yer olduğuna inandırıyorlar. ama sonra yine gerçege dönüyorum, o ayrı...
ramazandan önceydi. sıcak bir haziran akşamı salih abimle içiyoz. baya içtik böyle 12 tane filan bira almıştık. ulan ne göreyim; biralar yok amuğaoyum. biralar komple yok. bi isyan, bi küfür fırtınası, toplandık gidiyoruz arabaya bineceğiz, burdaki anlık mutluluk veren şey neydi biliyomusunuz? arabanın altında tekerin arkasına saklanmış iki tane efes fıçıyı görmek.
maddi olan şeylerdir. bir sınavın sonucunu beklersiniz, umduğunuzdan çok daha iyi gelince sevinirsiniz; ama kısa sürer bu sevinç. aradan 5-10 dakika geçsin, size sıradan gelir artık. ya da bir işte terfi edersiniz onun da sevinci dakikalarla sınırlı kalır. maddesel olan şeylerin soğukluğu burdandır işte. mutluluğu kısadır. ve sevinci çok az kişiyle paylaşılabilir. anne, baba, kardeş gibi. gidip de iş arkadaşınıza "ben terfi ettim" deseniz "çok sevindim" falan diyecektir ama kıskançlığı da gözlerinden okuyacaksınızdır. o yüzden maddeye önem veren insanlar mutlu olamıyorlar kolay kolay. paylaşıldıkça çoğalan bir malzeme yok ellerinde.