baharın gelmesidir. bi sabah uyanırsın hava birden ısınır hani, tatlı ılık bi esinti ... çiçekler açar rengarenk- mis kokulu- eşsiz. sokakta çocuk sesleri ...
insanı bir anda sürüklendiği karanlıktan çıkaran detaylardır...
denizlide yürüyordum dişçiden çıkmışım. diş eti miş eti derdine ne bok yicem ben diye düşünüyorum. zaten askere de gidicem içimde sürekli bir korku var... ama küçük bir manzara gördüm , bi anda hayat kitabındaki sayfaları , daha düzenli yaprakların kenarları sanki hiç kırışmamış gibi gözüktü...
dilenci teyze yerde dileniyor elini açmış klasik lafları mırıldanıyor... bir anne baba büfeye doğru ilerliyordu , çocuk annesinin elini bıraktı "uzaklaşma dedi" çocuk hızla dilenci teyzenin yanına geldi. ceplerini yokladı yokladı yokladı... bir şey bulamadı , sonra anne baba yanına geldi annesi oğluna bisküvi almış onu uzattı , çocuk gitti o bisküviyi dilenen teyzenin avucuna bıraktı...
bu ülkede ne kadar tecavüz ,kaçırma , öldürme olayı olsa da...
hayata dair umut veren detaylardan birine bugün evime doğru giderken şahit oldum.Tinercilerin bol olarak bulunduğu parktan geçerken arkamda küçük bir çocuk belirdi.ne olur ne olmaz diyerekten adamlarımı hızlandırıp parkın karşı tarafına geçerken çocuğun ayakkabı boyacısı olduğunu farkettim.Yinede hızlı yürümeye devam ediyordum ki gayet modern bir baba ve oğul önümde belirdi.işte o anda gördüklerim beni şok etti.Küçük çocuk''naber Ahmet'' dedi ve babasıda ''ooo ahmet nasılsın iyimisin'' diyerek devam etti.Benim tinerci sanıp kaçmaya yeltendiğim çocukla resmen sohbet edip gülüşüyorlardı.Daha sonra çocuk ve babası son model arabalarına binip gittiler.ama ahmet'in gözünde hiçbir kıskanma belirtisi yoktu.işte saf arkadaşlık buydu.insan büyüyünce değer yargıları mı değişiyor ne?neden küçükken maddi durumlarını hiç önemsemeden beraber top koşturduğumuz, oynadığımız insanlarla büyüyüncede arkadaş olamıyoruz.para gerçekten bu kadar önemli mi? yoksa küçüklüğümüzden beri maruz bırakıldığımız üniversite sınavları,iş görüşmeleri gibi rekabetçi sistem mi bizi böyle yaptı?
- beatles'ın help! adlı şarkısındaki tatlı basslar.
- durağa gelindiğinde binilecek otobüsün orada bekliyor olduğunu görmek, tercih edilen koltuğun boş olması ve siz bindiğinizde otobüsün harekete geçmesi. ''zamanlama budur'' diye düşünüp sevindirir adamı.
- beklenmedik bir anda sevdiceğinizden gelen minik bir mesaj ibaresi.
- aklınızdan geçen güzel bir şarkının gün içinde herhangi bir yerde duyulması.
- önünüzdeki sınavın konularını daha öncesinden çalışmış olmanız ve fazla yorulmadan başaracağınıza inanmak.
- film izlerken annenin bir tabak popcorn ile odaya girmesi gibi detaylardır.
hayata dair umut veren detaylar, aslında insanlığın (daha) ölmediğini gösteren detaylardır. ne bileyim; elinde ağır yükü olan bir insana yardım etmek, yaşlı bir insana yer vermek, durumu olmadığını bildiğiniz bir komşunuzun çocuklarına birer t-shirt almak, gerçekten ihtiyacı olduğuna inandığınız ve kapınıza gelen birisine bir 20 tl vermek olabilir mesela.
izmir'de yanlışlıkla bile girilmeyecek yer Basmane oteller sokağıdır, genelde kimsesizler, kaçak silah, uyuşturucu vs. bilimum korkunç iş yapan amcaların barındığı semttir, en çok da mülteciler gelir sığınır o sokağa. o mültecilerden biri o sokağın kahvehanesinde çalışmaktadır çok kötü durumdadır evden bir kaç kazak ve pantolon getirilir verilir aradan bir kaç saat geçer o mülteci elinde bir fincan kahve ile gelir kahve istemediğimi söylerim ama o yarım yamalak türkçesiyle derki "bu benden, sen bana iyilik yaptın"
hediye edebileceği tek şeydir kahve, yerini yurdunu ülkesini bırakıp bir tırın konteynerında yada bir geminin en altında havasız üst üste gelmiştir buraya, sevdiklerinin bir çoğunu bırakmıştır ardında ve verebileceği tek şey sevgisidir sınırsızca.
çoğu yetişkin denilen adamı duygulandıracak kadar , yüreği geniş olan çocuğun zengin gönlüdür...
denizlide yürüyordum dişçiden çıkmışım. diş eti miş eti derdine ne bok yicem ben diye düşünüyorum. zaten askere de gidicem içimde sürekli bir korku var... ama küçük bir manzara gördüm , bi anda hayat kitabındaki sayfaları , daha düzenli yaprakların kenarları sanki hiç kırışmamış gibi gözüktü...
dilenci teyze yerde dileniyor elini açmış klasik lafları mırıldanıyor... bir anne baba büfeye doğru ilerliyordu , çocuk annesinin elini bıraktı "uzaklaşma dedi" çocuk hızla dilenci teyzenin yanına geldi. ceplerini yokladı yokladı yokladı... bir şey bulamadı , sonra anne baba yanına geldi annesi oğluna bisküvi almış onu uzattı , çocuk gitti o bisküviyi dilenen teyzenin avucuna bıraktı...
bu ülkede ne kadar tecavüz ,kaçırma , öldürme olayı olsa da...
-Bütün bu taş yığınının içinde kaldırım taşlarının arasından bütün bu beton yığınına inat renkleriyle açan bir çiçek.
-Hayatından geçen kadınların geride bıraktığı yığınlara inat parlayan gözleriyle güzel bir kadın.