iki uc kez sevmistim seni,
yuzunu gormeden, adini duymadan once.
hani tapariz ya meleklere, bize gorunduklerinde:
kimi oyle bir ses, kimi belirsiz bir alev gibi.
gene de senin bulundugun yere geldigimde,
gordugum cok guzel, gorkemli bir hicti!
ama ruhum etten kemikten olduguna
ve onlarsiz bir sey yapamayacagima gore,
bir bedene burunmeli ruhumun cocuklugu olan ask da,
o da bensiz olamaz annesi gibi.
bu yuzden senin icin, nedir, kimdir, diye
''bir sor bakalim'' dedim ask'a once,
sonra biraktim burunsun artik bedenine,
yerlessin dudaklarina, gozlerine, alnina.
iste boyle, aska biraz safra yuklesem de,
''daha dengeli olsa'' derken gidisi,
baktim oyle yuklemisim ki ask teknesini,
hayranligim bile batacak hale gelmis neredeyse.
sacinin bir teli bile aska oyle cok is cikariyor ki,
daha uygun bir beden bulmak gerek bunun yerine.
cunku ask ne hiclikte barinabilir, ne de
asiri yogun, asiri parlak varliklarda.
o halde; nasil bir melek kendi kadar olmasa bile,
saf ve cisimsiz, havadan yuz ve kanatlar takinirsa,
benim askimin kuresi olabilir senin askin da.
iste havanin safligiyla meleklerinki arasinda
ne fark varsa,
sonsuza dek
o fark
olacak aslinda,
kadinin askiyla
erkegin aski arasinda