Gramafon vardı, çalar eskilerden. Pencerenin perdesinin arasından sızan, motifli halıya düşüp, dans eden güneş.
Etrafımda kimseler yoktu. Sadece sen vardın. Arabalar da çok yoktu. Mutfağa da gitsen, salonda mırıldasan da..
Dışarı çıktığımızda ezan çiçekleri, hemen yanıbaşında, mor menekşeler. Şu Türk filmlerinde olanlardan. Peşi sıra bir kaç lale en sarılarından.
Utanmıyorsun değilmi? Nasıl söylerim o şarkıları. Nasıl uğrarım kapısına terk edilmiş o harabenin. Bazen gidiyorum bahçesine, heryer toz. Daha dün gibi, şu tozlu iskembeyi silişin. Gramafona ne oldu.
Hiç görmedim..