bi nokta var bu adam hakkında, değinmeden geçemiycem.
erkek futbolseverleri gayleştirme tehlikesi barındırdığını düşündüğüm futbolcu. inanılmaz derecede bir sempati, aşk var bu adama karşı erkek milletinde. ben galatasaray taraftarının bu sempatikliğini bir noktaya kadar anlıyorum elbet ama, artık febe bjk gibi takım taraftarları da arka çıkıyor lan bu adama. hem de öyle böyle değil, cafcaflı, laubali ve sırnaşık cümlelerle. çok sözlükte gördüm bunu ben.
yakışıklı, karizmatik, kusursuz tamam eyvallah. ama harbiden tırsıyorum lan.
--
neyse, ben bişey demedim abi;
dönüşüyle gaysaraylıları sevince boğmuştur. malum çüküne methiyeler düzdükleri keita da gitmişti, neyseki kewell in dönüşüyle bilinçaltlarındaki cinsel duyguları dışavurma imkanı doğdu.
forma falan bahane, insanın ruhu pembiş olmasın azizim.
futbolseverleri fanatizm çukurundan kurtarıp bu oyunun ne kadar eğlenceli bir yanı olduğunu her hareketiyle gösteren futbolcu. tıpkı geçen sene gençlerbirliği maçında attığı golden sonra elano ile yaptıkları dans gibi.
adamın şu son morali bozuk hallerini görünce üzülmemek elde değil. formasını bile elinden aldılar herifin. galatasaray yönetiminin kewell'a bu üvey evlat muamelesi nedir anlamış değilim.
galatasaraya gelmiş yabancılar içerisinde (en azından benim izlediğim 89-2010 döneminde) hagi ile beraber en çok sevilen, rakip taraftarlar arasında bile saygı duyulan bir yabancı olmuştur. bence efsanedir. galatasarayın ve taraftarların onunla bütünleştiği bir gerçektir belki ama o da açıkça görülüyor ki galatasarayla bütünleşmiştir. galatasarayla daha cüzzi bir fiyata kalmayı daha yüksek fiyatta başka yabancı takımlarda oynamaya tercih etmiştir. çok da iyi etmiştir. benim kendisinden istediğim şey şudur ki birkaç yıl daha bizde kalıp (oynamasa bile) sonrasında kulüb'ün teknik kadrosunda görev alması ve sonsuza kadar sabri sarıoğlu ile çekirdek çitlemesi!
belki çok da alakası yoktur ama düşünceme göre çanakkale savaşı'ndan sonra (ki onlar buna gallipoli derler) avutralya ile türkiye arasında başlayan dostluğun son olgusudur. avustralyanın ihtiyacı olan ilk işçi talebini türkiye'den yapmasından beri gelen dostluk bağları bence onunla beraber daha da kuvvetlenmiştir. umarım lucas neill ve oz büyücüsü (hepsi mi sempatik ve iyi olur aga?) uzun yıllar daha kulübümüzde kalıp hem bizlere başarılar yaşatır hem de avustralya ile olan uluslararası ve kültürel ilişkilerimize de yardımcı olurlar. artı olarak zabri zarıoğlu ile beraber çekirdek sektörümüzün avustralyaya oaradan da dünyaya yayılmasına da yardımcı olabilirler.
yine umarım bu sene türk telekom arena'da bordeaux maçında attığı golün benzerlerini bizlere izletir ve bol bol halay çektirir.
galatasaray yönetimi tarafından davranılması gerektiği şekilde davranılan gözbebeğimiz futbolcu. ne yapmış galatasaray kulübü bir anlatın arkadaşlar?
sakatlandı ama diğer kulüpler gibi galatasaray kulübü dondurmadı sözleşemesini, parasını aldı. hakkıydı, o paranın karşılığını da verdi kewell lafım yok. kontratı bitti, yeni kontrat istedi. galatasaray da olur ama o paraya olmaz dedi. zira zor bir sakatlık geçirdi ve bu sene ilk on bir değil ilk on sekiz için düşünülen bir oyuncu kewell. takımda kalması gereken bir oyuncu kewell. hem iyi bir alternatif hem de iyi bir profesyonel. yapılan anlaşma da çok makul bence ama dediğim gibi sakatlığı, yaşı göz önüne alındığında mutlaka daha makul bir kontrat gerekiyordu ve galatasray da bunu sundu. forma olayına gelince; cana geldiğinde 19 numara boştaydı. cana da onu istedi ve aldı boşta olduğu için bu kadar basit.
ama asıl olay şu; gazetelerden okuduklarımız doğruysa galatasaray kewell' ın kontratını dondurmak istedi, kewell ise martta sahalardayım diyerek bunu kabul etmedi. galatasaray da kewell' a güvenip nonda' yı gönderdi ve ligdeki kötü neticenin sebebi hep bu olarak görüldü. bundan dolayı da bir kırgınlık var yönetimde kewell' a karşı.
herkesin sevdiği adam; adnan hoca'dan başka sanırım.
ben utandım gönderilmediği halde elinden forma numarası alındığı için. taraftar bu adamı seviyor; sevgiden ne anlar adnan hoca (adnan hocaların sevgiden ne anladığı bilinir aslında) bilmiyorum. bana gidip gereksiz iki ismi bilindik artis getirme, taraftar biliyor "yok paramız", ama sevdiğim adama saygı duy biraz; sırf biz seviyoruz diye.
disappointed demek yıkıldım anlamına geliyorsa eğer formasını kaybettiği için yıkılmış kewell. bu basından ingilizce bilen bir allah' ın kulu yok mudur ki benim lisede öğrendiğim kadarıyla 'hayal kırıklığına uğradım' anlamına gelen cümleyi ''yıkıldım hatta ocağım söndü daha da top oynayamam''* diye tercüme ediyor.
bir kaç gün önce tv'de "çok cüzi bir peşinat ve maç başına para teklif edildi, cevap bekleniyor" haberini duyduğumda okkalı küfürlerimi yollamıştım yönetime, yalan yok.
ne demek lan cüzi peşinat, ne demek maç başına para. bu adam 2 yılda aldığı parayı kuruşuna kadar haketti. takıma ışık verdi, renk verdi, hava verdi, emek verdi, hiç kaytarmadı, sağlam olduğu müddetçe hep aslanlar gibi savaştı forması için.
evet sık sakatlanıyor, evet artık yaşlanıyor, evet önümüzdeki yıl kaç maç oynayabilecek tamamen meçhul. ama siz sanıyor musunuz ki bunlar taraftarın umurunda? az oynamış, çok oynamış, gol atmış, atmamış umrumuzda değil.
hep söyledim yine söylüyorum; harry kewell bütün sezon otursun aslantepe'deki locasında çiğdem yesin, maçı izlesin, arada da kalkıp iki el sallasın yeter. ve sırf bunun için 2-3 milyon euro alsa bile, bir tane taraftar çıkıp itiraz etmez. eden varsa bana gelsin!
harry kewell bu taraftar için sadece bir futbolcudan çok daha fazlasıdır.
bütün forma numaraları köpeği olsun... bizimle kaldı, mutluyuz.
2010-2011 sezonu için galatasaray'dan yıllık 1 milyon 80 bin euro sabit ve maç başına 30 bin euro alacak futbolcu. yani 30 maç oynarsa 2 milyon euro kazanacaktır. 30 maç oynarsa zaten alsın adam, helali hoş olsun.