aşk ve sevgi ürünü bir bebekse beklenen, hamileliğin güzelliğini yaşayan kadın vardır. azıcık nazlanmış, birazcık şımarmış ne var bunda?
karnında minik bir bedeni kanınla beslemek, ona can vermek ne müthiş bir duygudur. ilk kıpırtılarını hissetmek, elinizi karnınıza koyduğunuzda kah ayağıyla, kah eliyle buluşmak...
karnınızda büyüttüğünüz gibi, kalbinizde de büyütürsünüz. *
ne alınan kilo, ne çatlaklar, ne ayağınızda belinizde hissettiğiniz dayanılmaz ağrılar umrunuzda olur. hayırlısıyla sağ salim doğurayım dersiniz. ve asla kendinizi düşünmezsiniz.
ancak bakamayacağı, eğitemeyeceği halde 10-15 tane doğurup sokağa salan kadın ise bu, hamile olmayı bir halt sanıyor diyebilirim.
kendini üstün sanan kadınlardır.
ha çocuk doğurmak, yetiştirmek zor şeyler buna eyvallah da hamile kalmak için bacaklarını ayırması yeterli iken ne zorluğu?
evde çalışmadan, ''bir dönüm bostan, yan gel yat osman'' mantığıyla günden güne şişen, kocasının hayatının içine eden tipteki karılardır, sahiplenebildiği ve sımsıkı sarıldığı en büyük silah budur.