kemal sunal ve şener şen'den sonra sinemamızda görülen en iyi oyuncu. ingiltere'de uzun yıllar oyunculuk yapmıştır*. daha önce de dillendirildiği gibi yeni batman filmlerinde joker karakterini canlandırsa hoş olmaz mı? ingilizcesi de müthiştir.
Eyvah Babam dizisinde beğenerek izlediğim üstad sonrasında Tatlı hayat dizisinin kuru temizlemecisi ihsan karakteriyle gönlümde taht kurmuştur. Fakat oyunculuk kariyerinin en kötü dizisi ise ''Cumaya kalsa''dır. En son Ezel dizisinde Kenan birkan karakteriyle bu açığı kapatmıştır.
Şunuda söylemeden geçemeyeceğim. Ses tonuna hayranım!
son röportajında yaptığı açıklamalarla yanlış bir üslupla doğruları söyleyen aktör.
saygı duyduğunuz, hocam dediğiniz, bol ödüllü, çok yetenekli birçok oyuncu bir bakarsınız tiyatro oyunundan fırlamışçasına ısrarcı, zampara bir adama dönüşür. hayır'dan, saygı, usta-çırak ilişkisinden falan anlamaz, dediğim dediktir. aynı şekilde babam öldüyse evet ben de sahneye çıkmam. ha müjdat gezen çıkmış, çıkar, yaptığına saygı duyarım. ama bu benim yapmayı tercih etmemekten ziyade, yapamayacağım bir durumdur. buna da eyvallah, dediğim gibi tespitler doğru.
ancaaaaak, argo da neyin nesi sayın bilginer? seyirciye, hem de sizi takdir eden -ki bu tespit için sırf bu başlıkta yazanları okumak yeterlidir-, beğenen seyirciye hakaret de nereden çıkıyor merak ediyorum. yoksa siz de mi samimiyet adı altında çok güzel pazarlanan argo konuşma sevdasına kapıldınız?
Söylediklerinde sonuna kadar haklıdır. Dediği gibi önce insandır önemli olan. Orda babası ölmüş adamın, geliyo seyirci karşısında rolü gereğide olsa gülüyo, oynuyo, şarkılar söylüyo, Neymiş? "show must go on" muş, Şov devam etmeliymiş yok ya. Bu kesinlikle çıkarcı bir yaklaşımdır. Ve evet haluk reyizin kıçını yesin, babası öldüğü halde sahneye çıkarak kendilerini eğlendirmesini bekleyen seyirci.
according to jim çakması cuma'ya kalsa adlı dizide -hâlâ devam ediyor mu bilmiyorum-, tatlı hayat mıydı neydi, o dizideki karakterini oynayan oyuncu. baktığınız zaman sergilediği oyunculuk adına her şey aynı; kendisi haricindeki her şey değişmiş. eleştiri amaçlı söylemiyorum bunu; sadece böyle bir izlenim edindim.
yaklaşık üç ay evvel denk geldiğim bir program ise tebessüm etmeme sebep oldu. zamanında kanal 24'te yayınlanan ve gülay özdem adlı türkiye standartlarının üzerinde bir hoşluğa ablamız tarafından sunulan sesler yüzler mekanlar adlı programa konuk olduğu bölümün tekrarı ep adlı kanalda yayınlanıyordu. yayının bir yerinde kamera arkasını gösterdiler. gülay özdem kayıt esnasında herkesin başına gelebilecek bir hata yapıyor ve özür diliyor. haluk bilginer'in buna tepkisi ise oldukça ilginç: neyse ki cenab-ı allah montaj denilen şeyi yaratmış.
söylediklerinde o kadar haklıdır ki, yavşak kelimesini kullanması bile buna gölge düşüremez. bizim tiyatrocularda gereksiz bir yaptığı işi abartma hastalığı vardır. oysa avrupa'da biraz kalmış kişiler bilirler ki orada işler böyle yürümez. tiyatrocuların çok büyük kısmı gayet mütevazi adamlardır. bizde ki durum ise "ne kadar iddialı isen o kadar tiyatrocusun"a getirilmeye çalışılıyor. ama avrupa görmüş, o kültürde ders almış, açık sözlü, yani bilginer gibi birileri çıkıp, zevkle çomak sokuyor bu sisteme. açıkcası sisteme karşı her haklı başkaldırı gibi, bu da benim çok hoşuma gidiyor.
öte taraftan kendisini bu çıkışından dolayı eleştiren iki isme baktığımızda yine bilginer'in haklılığı görülüyor. müjdat gezen, bilginer'e "fazla büyütülmüş oyuncu" diyor ama asıl büyütülen kendisi. bekçi murtaza hariç elle tutulur bir performansı yok*. ali poyrazoğlu ise bilginer'e "aynaya bakıp yavşak" demiş diyor ama bilginer, tam da poyrazoğlu'na bakıp demiş o sözü.
uzun süredir ekranlarda sitcom tarzı dizilerde gördüğümüzden dolayı ezel adlı dizideki ilk bölümünde oldukça garip gelen oyuncu. git gide alışacağız artık.