cumartesi günleri oldu mu annem sabahın erken saatlerinde "callofcu kalkk ekmek bitti bakk." diye kafiyeleri sözleriyle beni uyandırmaya çalışırdı. bense kalkmamak ve kör olası ekmek sırasına gitmemek için adeta kendimi yatağa çivilerdim.
bazı zamanlar annem kazanırdı bu amansız mücadeleyi, çoğu zamanda ise ben kazanırdım.
halk ekmek bayii sırasını görenler "ulan sanki bedava dağıtıyorlar amunagoyim" diye iç geçirirken sırada olanlar ya ekmek biterse telaşındaydılar. çoğu kez "lan ekmek biter mi" telaşı ile sabahın köründe halk ekmeğin sırasına girerdim.
günlerden bir gün yine annemin kafiyeli sözleri arasında gözlerimi açtım. o günlerde hep annem gitmişti. sırf anneme iyilik olsun annem yorulmasın düşüncesiyle halk ekmeğin o sıkıcı yorucu ve telaşkar* sırasına gitmeyi göze almıştım.
üstümü giydim ve ankara nın soğuğunu içime çekerek apartmandan çıktım. cebimdeki poşeti yokladım zira poşet çok mühim bir eşyaydı. poşet kaybolduğunda ekmekleri elde taşıyarak eve kadar getirmek bir süpermenin bile kolay kolay yapamayacağı bir işti.
köşeyi döndüğümde ekmek sırasının uzaktan dev bir piton gibi uzayıp gittiğini fark ettim. hızlı hareket edip minimum zararla sırayı kapmalı ve ekmek arabasını beklemeliydim.
poşetimi buz gibi soğumuş ellerimde hazır bulundururken yaşlı teyzelerin ilgi çekici konuşmalarını dinlemekten kendimi alamamıştım. yaşlı teyzelerden biri kızına damat arıyor diğeri de kendi malını pazarlamaya çalışıyordu.
bütün bu hengamenin arasında ekmek arabası yokuştan aşağıya ağır ağır iniyordu. lan bu araca araba diyenin aklına tüküreyim. bildiğin kamyon amk, ne arabası..
neyse efenim ekmek arabası bayiinin önünde durdu. ekmek kasalarını sırada bekleyen büyükler tarafından taşındı. ekmek kasasını taşımak demek
en önden ekmekleri kapıp işine gitmek demekti.
hayli küçük olduğumdan kasaları taşımak benim için imkansızdı. başımı öne eğip sıranın bitmesini bekledim. sıram gelince heyecanla poşetimi açıp ekmekçinin kaç tane demesini bekledim..
tamam demesine tamamdı ama ekmekçi teyzenin elinden poşete giren ekmekler eğik atışın önemli bir örneğini sergileyerek delinmiş olan poşeti boydan boya geçerek yere düşüyordu. bunu fark etmem geç olmadı. lakin 2 tane ekmek tozlu ve ankara ayazının soğuğunda donmuş olan yee düştü.
ekmekleri elimde götürmek lazım gelecekti. iki elimi ileriye doğru uzattım, ekmekçi teyze ekmekleri kollarımın üstüne koydu. o sırada ekmek de bitmişti. bir iki adım atmadan duyduğum hafif hıçkırıklı sesle yana doğru baktım. benim yaşlarımda bir kız ağlıyordu hıçkırıklarla kalbimin kırıklarında dolaşarak..
ekmeklerin arasında kıza baktım. bir kez daha bakmaya kıyamayacağım kadar güzeldi. ekmeklerin arasından homurtulu bir sesle;
callofcu: neyin var bir şey mi oldu? kız: hiçç ühühühü. callofcu: söylersen sana yardım edebilirim. kız: annem ekmek almaya göndermişti, ben de geç kaldım ekmek bitmiş.. callofcu: ee bakkaldan alın o zaman. kız: ühühühüh..
al amk baltayı en sert kayaya çarpmıştım. lan kız ağladığına göre bakkaldan pahalı ekmek alamayacak kadar fakirdi. durumu kurtarmaya çalışarak;
callofcu: dur bak sen ağlama ben de sana bu ekmeklerden vereyim.. kız: nasıl yani? callofcu: al işte 3 tane sana yeter mi? kız: yeter ama parasını almayacak mısın? callofcu: hayır sana hediyem olsun. kız: ama..
aması maması yoktu, kızın eline bıraktım henüz sıcaklığını korumakla uğraşan ekmekleri.. hiçbir şey demeden eve doğru her zamanki hızlı ve telaşlı adımlarımla gittim.. apartmana girdim kapını zilini çaldım; din donn donn.
annem: geldin mi callofcu? callofcu: yok gelmedim anne.. annem: oğlum espri de yaparmış komiklik falan şirin oğlum benim. callofcu: anne ekmek bitmek üzereydi 3 tane alabildim.. annem: artan para? callofcu: arkadaşlar meyveli soda alıyorlardı ben de aldım. annem: tamam oğlum geç üşümüssün bak..
o gece sabaha kadar gözüme uyku girmedi. koyun kuzu deve derken bildiğim bütün hayvanları saydım ama ne çaree.. aşık olmuştum ilk görüşte.
bundan sonra her gün ekmek almaya ben gidecektim.. pazartesi salı derken ekmek sırasında onu bekliyordum ama o hiç gelmedi..
ben de ara ara gitmeye başladım ama hala onu görememiştim.
şimdilerde ne zaman bir ekmek sırası hatta herhangi bir sıra görsem aklıma o gelir ve o sırada onun o güzel yüzünü ararım ama bulamam..
hatıramda ufak tefeklerde artık.
_____________________________________________________________ tanım: halk ekmek bayii sırasında aşık olmaktır.
_____________________________________________________________
bir farklı versiyonu ise şehirler arası otobüs seyahatinde mola verildiğinde başka bir otobüs firmasının yolcusu olan bir kıza tost/gözleme sırasında aşık olmaktır.
sıcak ekmek beklerken görmüştüm o gece mavisi gözlerini,
soğukta ellerim üşüyordu ama, içim senin sayende fırın gibiydi,
bir yıldız kadar uzaktaydın bedenen belki, uzaktın yıldızlar gibi
bir çiğ tanesi kadar yakındın, sanki nefesimdeydin havadaki is gibi.
normal bir şeydir. eski tarihlere gidersek gaz kuyruğunda yağ kuyruğunda evlenip çoluk çocuğa karışan bireylerde mevcuttur. hatta çocuğunun ismini sana bile koyan var.