bir insanın başka bir insana olan ilgisi, sevgisi artık adına ne derseniz diyin bu insanın hayatına devam etmesine engel değildir.
aslında günümüzdeki "sevgili merakı"nın sebebi de budur.
yıllarca medya pompalamasıyla "sevişin, sevgiliniz olsun, sevişmiyon mu sen? ohoo yaşamıyon, moruk bi sevgilin olsun yaa" zihniyeti insanlara yerleştirildikten sonra insanların tek amacı "sevgilim olsun mutlu olayım" oldu.
hayır arkadaşım, sevgiliyle mutlu olunmaz, tek başına mutluysan sevgilinle de mutlu olursun, tek başına mutsuzsan, kendini sevmezsen kimseyle mutlu olamazsın.
birey olmanın, kendine değer vermenin öneminin olmadığı bir zamanda yaşıyoruz.
umarım uzaklarda bir yerlerde insanların "birey" olabilmeyi "çift" olmaktan daha fazla önemsediği bir topluluk vardır da aralarında bir yer edinebilirim.
Aşk yaşama bir övünme durumu. Sevgili olma bulma gezme konuşma bir statü hava atma aracı.
Aşk ben mutluyum deme yolu.
Kiskandirma isteği.
Aslında karşısındakini değil önce ilk kendini seviyor.
Aşk bir fedakarlık ya. Aslında kimse asikken ona fedakarlık demez. Ayrılınca der. Ne fedakarlıklar yaptım.
Fedakarlık annedir oysa.
Ailene fedakarlık yapamazsın. Zaten ailedir o.
Aşkı yaşayış gösteriş biçimini de insanların gözüne sokmalisin.
Çünkü o zaman inanmazlar mi aşk yaşadığına.
Elalem ne dercilik.
Ben şöyle sevdim böyle sevdim şunu yaptım yaptık yapacağız durumu mu.
Kıytırık küçük kalp şeklindeki karton kutulara konulan yiyecekler kadar basit, saçma, çocukça olan yokluk içinde kıvranan arkadaş çevresinde bi üst statüye çıkma durumu yada insanlara hava atıp onları kendi aciziyetine inandırma çabası.(bkz: kız teknik önünde bekleyen kırmızı tofaş ve telefonla konuşan apaçi)
Vıcık vıcık ilişkilerini az ötede yaşasınlar ayrıldıklarında da hepsi intihar etsin. Kimsenin salya sümüğünü çekemeyiz. içip içip zırlayan kadınlar çok itici ıyk.
bu süreci yaşamış biri olarak kendi duygu dünyamı buraya özetlemek istiyorum.
öncelikle insan sosyal bir varlık. yani birileri ile bir şeyler paylaşmak bir ihtiyaç. sosyal medyanın bu kadar tutulmasının nedeni de aslında bu. giderek daha az arkadaşımız oluyor, ilişkiler çıkara dönüyor ve herkes bunun farkında. ve yine popüler medya buram buram şu mesajı veriyor her yerde: boşlukta mı hissediyorsun? neden o boşluğu aşk ile doldurmuyorsun?
lisede hayatımın en güzel dostluklarını kurdum ben. ve birden üniversitede o arkadaşlarımdan ayrı kalmak zorunda kaldım. kardeşimden bi anda uzaklaştım. adapte olamadım okuluma. kendimi dışladım insanlardan. ciddi bir asosyal olup çıktım. bu asosyallikten kastım gidip ortalıkta şebeklik yapmak falan değil. bu sosyallik değildir zaten. arkadaşım diyebileceğim, başım sıkıştığında arayabileceğim, iki çift laf edebileceğim kimse yoktu. aslında vardı da ben öyle hissediyordum. çünkü dostlarımdan uzak kalmış olmak içimde uçurum oluşturmuştu.
sonradan yine insanların, sosyal medyanın vs itelemesi ile neden bir sevgilim olmasın ki diye düşünmeye başladım ki bu benim bir sevgiliye ihtiyaç duyduğum ilk zamandır hayatım boyunca. ders çalışmak, ekstra bi şeyler yapmak ya da dışarı çıkıp insanlarla kaynaşmak değil. kafada tek bir şey var: yapayalnızım ve ancak sevgilim olursa düzelir bu.
omen tonrem! sonra etrafında gördüğü karşı cins herkesi şöyle sınıflamaya başlayan bir sipidi çıktı ortaya: 1) potansiyel sevgili 2) sevgili olunamaz. nasıl desem zannediyorum ki önüme çıkan herkese aşık olduğumu zannediyorum. efendim kariyermiş, tipmiş, kültürmüş.. sıfır kriter.. yeter ki sevecek biri olsun. allahtan çekingen ve de tipsiz bir insanım da o karambolde sevgili haneme fazladan point eklenmemiş oldu. çünkü ruh halim düzgün olmadığı için zaten o arada olacak ilişkiden de hayır gelmeyecekti. bu sırada bir kaç kişiye de yazmış bulundum. sanırım biyolojik değil de ruhani ergenlikti benim için.
sonra kendime geldim. biraz başka olaylar oldu, biraz da zaman geçti ve cidden kendimi şanslı hissediyorum kazasız belasız geçtiği için. şimdi okuluma odaklanmış durumdayım. artık bir amacım var. mesleğini iyi yapan bir insan olmak istiyorum. ayrıca o zamanalr da var olan ama benim bi şekilde görmezden geldiğim pek çok arkadaşım var. öncekilerin de şimdikilerin de yeri apayrı.
demek istediğim dost edinin. hayatınızın her parçasını puzzle gibi yerleştirin. aşk sizin koymanız gereken parça değil. hani yaparsın yaparsın son parçanın yeri zaten bellidir. en kolay o gelir yerleşir. hah işte, o gelecek mükemmel aşkınız için alt yapı hazırlamak için zaman harcayın. iş, arkadaşlar, aile, dostlar, maddi gelirler, manevi olgunluk, gelecek planları, gelecek için b planları.. vakti gelince aşk da yerine yerleşecektir.
hepsi dalga dümen bunların. Hatta komik olduğu dahi dillendirilebilir. En azından bana öyle geliyor. Aslına bakarsanız Öyle de gelmiyor, mutlak bir biçimde buna inanıyorum. Ömrü hayatımda Kimse bana aşık olmadı, ben de olmadım. Başta da belirttiğim üzere tamamen tiyatro şu aşk meşk denilen tepeden tırnağa menfaat kokan zımbırtı...