bugün

sinemayı 7. sanat olmaktan alıkoymuş bir filmdir. olsa olsa bir belgesel tadı verebilmiştir.
oscar aday adayı olmayı başarabilmiş gündeme ayna tutan film. eğer oscar kazanılırsa mahsun kırmızıgül medya tarafından göklere çıkartılıp güneşi görecek.
(bkz: güneşi gördüm)
(bkz: parayı buldum)

(bkz: arada da kolpaları gör ey halkım)
Türkiye'nin şu andaki Kürt açılımı konusundaki politik tavrına da çok uygun düşen, Türkiye'den oscar aday adayı olan bir Mahsun Kırmızıgül filmidir.
güneşi gördüm açılımı. mahsun kırmızıgül'ü kırmızı halıda gördüm. pandoranın kutusu gibi şahane bir film adayı varken neden mahsun diye sormak istiyorum.
türk milletinin sözlük yazarından, sinema sanatçısına, köşe yazarından ebesinin örekesine kadar oscar konusunda ne kadar cahil olduğunu gösteren film. aday adayı olduğu için dün bir kanalda ceyda düvenci türk sinemasının başarısı mahsun adına mutlu oldum diye konuştu. bu filmi oskar aday adayı kim gösterdi türk sineması meslek örgürleri ve kültür bakanlığı. geçen sene üç maymun aday adayıydı bildiğim kadarıyla son dokuza girdi ama aday olmadı. basit bir aday adaylığının hemen oscar kazanılmş havası yaratmanın alemi yok.
anlatmaya çalıştığı olgularda objektifliğini kaybetmiş film. terörist cenazesinde yakılan ağıtlar iyi hoş, fakat biz açıkçası şehit cenazesi göremedik filmde, yoksa yanılıyor muyum mahsun?
türk filmleri neden oscara aday olmuyor? neden türk filmleri oscar kazanamıyor ? neden mi ? senaristlerde yaratıcılık sıfır da ondan, sürekli aynı konular işleniyor. bak bir hollywoodun 80 lerine, 90 larına, hatta 70 lerine adamlar konu üzerine konu buluyorlar.*

''konu'' (burası önemli)... bizse yıllardır aşk teması üzerine tonlarca para yatırdık! yok anam yok, olmuyunca olmuyor... aşk temasında sonra da işte güneşi gördüm deki gibi güneydoğu halkının gündemdeki sorunlarına eğilmeler, efendime söleyim ,siyaset odaklı film temaları... bu temalar duygusal olan bizlerin, hemen sarılacağı ''evet işte bu film burda bizi anlatıyor'' dedirten temalar yani rant sağlayan temalar, hollywood'un böyle bir ihtiyacı yok, zaten hollywood kendinden rantlı. adamlar sadece film yapıyor ,sadece film, ütopik düşünüyorlar, olmaz denilen şeyleri filmle olur hale getiriyorlar...

mahsun kırmızıgül, alişan, izzet altınmeşe, ajdar anık ya da x kim olursa olsun türkiye'de güneydoğuya, siyasete, kürt sorununa yatırım yapan her senarist; bu pastadan kendi payına düşeni alır afiyetle yer... ha yanlış anlaşılmasın güneşi gördüm iğrenç bir filmdir, mahsun sıçmıştır yönetmenlikte demiyorum... ama beyaz melekten sonra aynı temalı film yapması bende bunu düşünceyi oluşturdu belki doğru, belki yanlış...
çok tutan filmin devam bölümleri dün gece kadıköy'de çekildi.

(bkz: lazeri gördüm)
(bkz: hezimeti gördüm)
Rezil , pespaye , beş para etmez bir film. Türkiye Cumhuriyeti'nde fotoğraflarını bile yanyana koyamadığı çocuklarını , Norveç yanyana getiriyor. Öğrendik Türkiye'yi aşağılayarak batıda mülteci olduklarını. Teröristi himaye eden köylülerin köylerinden sürülmelerini haksızlık sayan bir anlatım. Doğudan batıya göç eden herkes uyum sorunu yaşar. Bu kültür ve yaşam tarzının farklılğından kaynaklanan sorundur. Bu filmde es geçilen ise doğuda kaçakçılıktan kazandığı paralarla batıda mafyacılık oynayan sözümona girişimcilerdir.
Devlet sanki hastasını lütfederek iyileştirmiş , sanki bakıma muhtaç çocukları lütfederek himayesine almış gibi gösterlmektedir.
Sinsi sinsi devlet düşmanlığı zerkedilmiş , terörün gerekçesi mazur gösterilmiş. Boynunda PKK nın beziyle konser veren birinden böyle bir şey beklemek normal olsa gerek.
Doğuda teşvik edilmeyen yatırım , geliştirilemeyen tarım , götürülemeyen hizmet. Birazda bu açıdan bakıp iğneyi de kendimize batırmamız gerek. Terörün gerekçesi olamaz ama bahanesi çoktur.
kürt acıtasyonu.fakir edebiyatı.boş bir balon.
sadece film müziklerindeki muhteşemliğe bakarak bile harika kelimesini söyleyeceğimiz film.
türkiye ile diğer avrupa ülkesini karşılaştırmış, karşılaştırmada da, o avrupa ülkesini yücelendirmiş, bir mahsun kırmızıgül belgeseli.

avrupa ülkesi; şevkati, doyuruculuğu ile ön plana çıkarken, bizim ülkemiz; yoksulluğu ve acımasızlığa ile karşımıza çıkmakta. üzüldüm bu duruma, içlendim. gerçek budur belki, fakat kaçak girdikleri ülkede bile, türkiye' de yaşadıklarını anlatarak orada kalabilmeleri, iş imkanı, çocuğun yürüyebilmesi "bu kadar mıyız?" diye sordurttu bu belgesel. istanbul' da kalanlar ise nelerle karşılaştılar; kardeşi travesti, abisi onun katili. peh mına koyim be!

(bkz: kader)
(bkz: kısmet)
(bkz: nasip)
(bkz: tercih)
(bkz: hayat)
(bkz: falan)
(bkz: filan)
yalan veya yanlis bilgi icermeyen bir yapim. baskasinin gozu ile olaylara bakinca rahatsiz olanlarin hazmedigi.
mahsunun çocuğu oldukça, zılgıt çeke çeke koşan kadın, acil hasta ambulansı havası estirmiştir filmde.
(bkz: babayı görmek).
beklenin altında hatta çok altında bir filmdir. zira mahsun'un önceki filmine yapılan sayfalar dolusu övgü nedeniyle izlediğim hayal kırıklığına uğradığım film olmuştur bu. gerçi övgülere değil övgüleri yapanlara bir bakmak lazımdı ama olsun.
fonda bol bol yüzüklerin efendisi müziklerinden esinlenilmiş* müzikler çalan mahsun kırmızıgül yapıtı.
(bkz: dostum dram dedin bu komedi çıktı)

--spoiler--
çıkarin çocugi makinadan.
--spoiler--

--spoiler--
mamo aaaabi nano aaabi vurun beni aaabi. kardeşiniz artık bir kadındır aaabi.
her türlü muameleyi yaptım, yerdeee ayaktaa yataktaaa...
--spoiler--

(bkz: yedek kulübesinde bile gördüm)
filmi izlemedim
önceki filmi gibi
fakat iki film hakkındada bolca yorum okudum
-okumak zorunda bırakıldım bir şekilde belkide:)
yada sinemaya gittiğimde fragmanlarını izledim,izlettirildim!!!

mahsun kırmızıgülün gelişim çizgisi ve bu grafikte göstermiş olduğu resmi en iyi anlatan insanlardan biri de , büyük ve eline su dökülemeyecek usta Ferhan ŞENSOY oldu.

yorumlarınızı okudum ama şöyle birşeyde yok mu sizce; bu ülkede yıllardır aynı kavga var
eskiden kardeş değilmiydi bu insanlar!!!
ve kardeş oldukları için doğu da canlar yanmadı mı...
yanlızca kürt türk meselesi değil, alevilik bile konuşulması yasak bir tabu değil miydi?
şimdi bas bas bağırıyorsa birileri,onun sesine ses verenler vardır...

geçmişte buna benzer şeyleri yapanlara ülkeleinde ölme şansı bile verilmedi! şimdi bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu..

devran öyle bir devran ki, nazım hikmet'in onuru bile başımızdakiler tarafından kurtarılma derdinde?
*
dünyanın en saygın kitap fuarında özellikle istenilen bir ekip olan nazım hikmet ortryosunu fazıl say ile gönderme -bedava sergileyeceği halde üstelik-
ama nazım hikmetin kemikleri ile ona sahip çık!!!

mahsun kırmızgule verilen iznin onda biri GENCO ERKAL'a verilsin, sivas oyununu, marx'ın dönüşünü hoca çatır çatır oynasın, elinden tiyatro salonu alınmasın;
söz
sinemada bunların anlattıklarına inanmış gibi yapıp alkışlayacağım bende

fakat
gercekten ışıldayan pırlantalar varken, içine gözyaşı ekilmiş ve desteklendiği bu kadar bariz bir oyunda, ben oynamayacağım..
mahsun kırmızıgül'e göre gayet iyi bir film olmuştur.

özellikle bebeği çamaşır makinasına atıp yıkama sahnesi,
özellikle mamo nun kardeşini öldürme sahnesi, zihniyeti... tüylerimi diken diken eden ve göz yaşlarımı tutamadığım sahnelerden bir kaçı. kesinlikle etkileyici bir film, şiddetle tavsiye edilir.

--spoiler--
+abi, eğer çatışmada karşılaşırsak ne olacak?
-ben ölürsem terörist, sen ölürsen şehit olacaksın...
--spoiler--
güzel film acıklı olup ağlatmaksa bol bol ağladım.sosyal mesaj vermekse mesajları aldım.beğendim mi eh işte diyebilirim.ama montajlama berbat ha bire filmde kardeşlik vurgusu yapılıp durması hiç olmamış .filme önceden hazırlanmış bir konuşmayı kalabalık bir kitleye okuyor havası vermiş.mesaj verilirde üstü kapalı verilir insanın gözüne gözüne sokulmaz.tamamiyle film olaraktır yorumum.kardeşliğe felan değildir lafım.güzel bir şey yapılmaya çalışılmış ama olmamış.oscar için de bu film gönderilmiş kesinlikle alamaz.
zayıf oyunculuklara rağmen dokunaklı olabilen film.
peki ülke nasıl küçük düşürülür, asker nasıl zorlayıcı, yer-yurt edici gösterilir bunlarıda gördün mü? sorarım sana.
isminin birçok espriye kurban giden,yönetmenliğini mahsun kırmızıgül'ün yaptığı başarılı film.
filmi nihayet iki gün önce izleyebildim değerli sözlük müptelaları. saydığım kadarıyla filmde üç can alıcı yürek yakıcı kavuşma sahnesi mevcut. bunların dışında elin avrupalısının bizden ne kadar iyi şartlarda bir hayat sürdüğünü de gözler önüne sererek güzel bir puan da oradan alıyor. fakat filmin senaryosunda birçok gariplikler var. mesela ben filmin başından beri kim kimin nesi, amca kim, hala kim anlayamadım. ayrıca yine senaryo çok emrah koş havasında kurgulanmış. bütün talihsizlikler söz konusu sülaleyi takip ediyor. lanetlenmiş, melun bu aile de bir bir parçalanıyor, acılı günler yaşıyor. senaryonun bu kadar aşırıya kaçması filmden etkilenmemden alıkoydu beni. pek sevemedim filmi.