sinirleri uyuşmuş relax beynin, mimik kaslarının botoxlanmamasıyla ota boka saniye başı verdiği reaksiyon
ya da bilmiyorum, bu entry kendini titreyerek imha edebilir
benim gibilerin mesela. her daim gülebiliyorum. somurtmak ruhen beni huzursuz ediyor. ama en içten gülüşlerimi ancak en sevdiğim insanların yanında yapabiliyorum.
şen kahkahalar atabiliyorum. ama gerçek şen kahkahalarımı ancak en sevdiklerimin yanında atabiliyorum.
çok "samimiyetsiz"ce gelebiliyor çoğularına. aman be umrumda dünya. gülsek de geçiyor şu zaman denen meret, gülmesek de.
elbette yaşamayalım kayıtsızca ve umarsızca. ama düşünmeyelim her şeyin sonunu. ya samimiyetsiz derse, ya beğenmezse, ya kızarsa sevmezse... düşünmeden bunları, gülelim. çünkü kimilerine göre kötü olan gülmek, kimilerine göre çok güzel.
"gül işte be. gülmek kötü bir şey mi?" diyen dostlar için gülelim.
telefon açıp "seninle konuşmam gerek, çok kötüyüm", deyip buluştuğunuzda; "bir gülüşün yetti inan ki" diyen sevgili, dost, arkadaş için gülünmez mi?
sevdiğin, seni mutlu eden şarkıları dinlemek ne kadar anlamsız bazen. bazen ne kadar sıkıcı her şey. bazen ne kadar şanssızım. bazen ne kadar anlamsız yazmak, okumak. ne kadar anlamsız gezmek bazen, boş sokaklarda. ama elimde bir hazinem var, "gülmek".
yeterince incelenememiş bir kavramdır. Yıkıcı etkilere sahiptir. Tarihsel olarak bir alt sınıfın bir üst sınıfa gülmesi tüm konumları ve ayrımları alaşağı etmektedir. Belli bir dönem gülme "üstün" olanın alçak olana karşı yaptığı bir edim olarak değerlendirilmiştir.
olayların duygu ve mantıkla çelişmesi sonucu beynin verdiği tepkidir. zira bütün fıkralar giriş ve gelişmenin tam aksi yönünde sonuçlanır bu da mantığımız ve duygularımızla çelişir, sonuç olarak güleriz