-Kürtçe biliyor musun?
-Hayır...
-Peki neden ağlıyorsun?
-Bu türküye ağlamak için Kürtçe bilmek mi gerek be abi...
...diye müthiş bir dialogun geçtiği, müthiş film. ''Şener Şen abi, boru mu?'' da diğer dilde söylenişi.
Hüzünlendirir, ağlatır, kahreder ama sonunda umuda açılan bir kapı bırakır. Giden gitmiştir ama hayat birileri için devam etmelidir. Yavuz Turgul yıllardır yaptığı gibi bildiği yoldan şaşmaz, kendi hikayesini perdeye yansıtır, yine bizi derinden sarsar. Büyük usta Şener Şen ve Meltem Cumbul başta olmak üzere, tüm oyuncu kadrosu döktürür, mest eder. Müzikler ve şarkılar içimize içimize işler, bu bir Türk filmidir... Burada da Emre Aydın'ın Duymak istiyorum yorumuyla hazırlanmış bir video klibi de mevcuttur. http://www.facebook.com/video/video.php?v=441401984395
kapanmıyormuş, hernekadar aman boşver desen de kendi kendine. ismini anmaya korksan bile hani olur ya kalbin duyar da daha da hızlanır. kan beynine dogru degil olanca hızıyla karnına doğru akar diye. ama ne yapsan nafile, masal yaşamıyoruz ki bir avuç peri tozu döksünler de yüregimize atsın içinde ki irini, silsin bütün acıları bedenimizden ruhumuz özgür olsun dedim ya olmuyor. görünmez bir pranğa bağlanmış yüregimizin ayaklarına gitse beden razı degil kalsa acıya dayanmıyor. sadece zaman biraz daha alıştırıyor yarana bakıyorsun çok zaman sonra tenin de hissizleşmiş çarpık bir yaraya, bir fotoğrafla belki de bir küçük anıyla...
iyi adam, kötü adam ve çaresiz kadın üçgeninin iyi işlendiği bir film oldu. senaryo kesinlikle klişe ancak oyuncular, replikler ve kurgu ile bezenmiş.. ben standartların üstünde buldum. hele şener şen bambaşka bağlıyor insanı. sonlara doğru baya ağladım.. ağlamak isterseniz ve dram türünden hoşlanıyorsanız kaçırmayın derim
devrim kaya'nın kelimenin tam manasıyla muhteşem yorumladığı bir neşet ertaş şaheseri. şaheser diyorum çünkü sadece türkü demek yetmez bu ezginin güzelliğini anlatmaya. buyrun... alkolsüz biraz sikertebilir uyarayım.
filmin başındaki şener şen repliği vardır ki, kelimenin tam anlamıyla vardır!..
------------alıntı----------------------
uzun, çok uzun geçen öğretmenlik hayatımın bana her şeyi sunduğuna dair derin bir inancım vardı. çok şey görmüştüm; acıları, ölümleri, işkenceleri, kötülükleri, arkadan vurmaları, vefasızlığı, terkedilmişliği görmüştüm. sevgiyi, karşılıksız sevgiyi, aşkı ve hüsranı yaşamıştım. bir gecede köyler yakılmış, anneler, babalar, çocuklar yok edilmişti... ve ben her şeye seyirci kalmıştım. gözlerimin önünde töre cinayetleri işlenmiş, salgın hastalıklar öğrencilerimi elimden almış; ben çaresiz, ancak gözyaşı dökebilmiştim. tanrı bile bizden elini ayağını çekmiş, yalnızlığa terketmişti hepimizi. sonunda ya deli olacaktım ya da veli. ben ne olduğumu bilmiyorum ama alaca köyünü terkederken, artık hayata dair öğrenilecek bir şeyin kalmadığına inanıyordum. bütün defterleri kapadığımı, alacak verecek meselesini bitirdiğimi düşünüyordum. ne kadar da yanılmışım! evet, biraz eski moda bir deyiş olduğunun farkındayım ama söylemeden edemeyeceğim; hayat, son ana kadar sürprizlerle doluymuş, son ana kadar!
------------alıntı----------------------
hüsnü arkan'ın yeni albümü kırık hava'da cem adrian ile birlikte seslendirdiği muhteşem ötesi eser.
han viran olmuş yollar perişan
susadım elinden içmeye geldim
yare bir sırrım var açmaya geldim
ne bir seda kalmış ne bülbül hani
yarin bahçesinde açan gül hani
sırrım alev aldı yanmaya geldim
gönül yarası bu, sözün neresi bu
yıkıldım eşiğine susmaya geldim
gönül yarası bu, unut çaresi bu
yoruldum kapında düşmeye geldim
ben eyvah bilmezdim, eyvahım oldun
ben allah bilmezdim, dergâhım oldun
nasıl cehennemsin, yanmaya geldim
sizde bulunmaz mı derdime deva
zalime mi kalsın şu yalan dünya
zalime mi kalsın şu yalan dünya
gönül yarası bu, sözün neresi bu
yıkıldım eşiğine susmaya geldim
gönül yarası bu, hadi sırası bu
hazırım canımdan geçmeye geldim.
2005 yapımı yavuz Turgul filmi. Az önce ikinci kere izlediğim ve yine ağladım. Bazı diyaloglarda kopukluklar olmasına rağmen güzel bir film. ilk izleyişimde film boyunca sıkılıp son sahnelerinde "vay be!" demiş ve beynime kazınmıştı. aradan yıllar geçti. Sonunu bildiğim filmi şu an bir kurs sebebiyle izledim ve yakalayamadığım birçok şeyi yakaladım. Ve filmin 1,26. dakikasındaki kürtçe şarkı beni yine ağlattı. Dünya'nın dediği gibi "Bu türküye ağlamak için kürtçe bilmek mi gerek?" Bir "türk" olarak o türkü yıllarca beynime kazınmıştır.
Han viran olmuş yollar perişan
Susadım elinden içmeye geldim
Yare bir sırrım var açmaya geldim
Ne bir seda kalmış ne bülbül hani
Yarin bahçesinde açan gül hani
Sırrım alev aldı yanmaya geldim
Gönül yarası bu, sözün neresi bu
Yıkıldım eşiğine susmaya geldim
Gönül yarası bu, unut çaresi bu
Yoruldum kapında düşmeye geldim
Ben eyvah bilmezdim, eyvahım oldun
Ben Allah bilmezdim, dergâhım oldun
Nasıl cehennemsin, yanmaya geldim
Sizde bulunmaz mı derdime deva
Zalime mi kalsın şu yalan dünya
Zalime mi kalsın şu yalan dünya
Gönül yarası bu, sözün neresi bu
Yıkıldım eşiğine susmaya geldim
Gönül yarası bu, hadi sırası bu
Hazırım canımdan geçmeye geldim.
4 ay önce yayınlanan "kırık hava" isimli hüsnü arkan'ın albümünde cem adrian ile düet yapılmış, kendini tekrar tekrar dinleten mükemmel şarkıdır. albümündeki 10 şarkısının bu şarkınında dahil olduğu 7 sinin sözleri kendisine aittir. sen çok yaşa büyük üstad!