2010 yılında kaybettiğim can arkadaşımın gidişi bana çok koymuştu.
yıllarca beraber yedik içtik gezdik tozduk. henüz benim bile anlayamadığım bir olaydan dolayı aramız bozuldu. düğününe bile gitmedim. ona o kadar hırslıydım ki konuşamayacaktım. bir akşamüstü işten doğru eve gelirken bir telefon geldi. candostum istanbul gişelerde bir trafik kazasından hayatını kaybetmişti. küskün ayrıldık. bu da bana fazlasıyla koydu. sevdiklerinizin değerini bilin hayattayken arayın sorun. gidince hiçbir şey ifade etmiyor.
Küçüktüm, Dedem ölmüştü, bana tonton derdi. Çok severdi, yaşlandı öldü, 10 yaşında idim.
Yaz sıcağında, Kerpiç evin ortasına boydan boya koymuşlardı, almanyadan halam ile amcam geleceği için bekletiyorduk, köyde de ilçede de morg yoktu, sağına soluna buzlu şişeler koydular, karınında bıçak, kendi zayıf, karnı şiş, herkes ağlıyordu, babaannem dedemin yanıbaşına oturttu, yüzünü açtı, deden öldü kızım dedi, gösterdi, ruh hastadıydı sanırım, yüzü sapsarı idi, yanakları çökmüş, tipi kaymış, daima sinek kaydı traşlı olup sakallarının çıkmış olması dikkatimi çekti. Öp kızım dedeni dedi. Öptüm iki günlük ceseti. Üzüldüm ama ağlamadım, korkmadım. Öptüm.
Sonra babaannem de öldü, canını verirken yanında idim, diğer dedem de öldü, üzülmedim.
Kimsem ölmedi henüz,
en çok amy'nin gidişi koydu, bu kadar içecek ne vardı amy, ah amy.