hayatı bombok bir hale gelmiş ve bir daha da düzelmeyecek olan insandır. bu bombok hayatı yaşanabilir kılan tek şey geçmişteki güzel günleridir, bu yüzden geçmişte yaşar.
geçmişte takılı kalan insan bugünü yaşamayan insandır.mevlana'nın dediği gibi; düne dair söylenecek ne varsa söylendi,artık yeni şeyler söylemek lazım cancağızım...
Hayatının en güzel dönemlerini elinde olmayan sebeplerden kapatmak, akabinde derinlemesine acıların içinde kaybolup gitmek zorunda kalmış insan modeli. Kesinlikle kızmamak gerekir.
O dönemin şarkıları, kitapları, filmleri, ziyaret edilen yerler bambaşka tınılar, öyküler, renkler, kokular anlatır. Bozuk plak iğnesi gibidir bu insanın kalbi, bir türlü o dönemden kurtulup da sonraki dizelere geçemez. Zihninde o dönemden replikler dolanır durur. Güneş o gün batmıştır, yerine doğansa akşam güneşidir, soluktur, ısıtmaz içini hiç. Geceleri o dönemin gecelerinden daha karanlık, daha soğuktur.
Esen rüzgarlar hep o geçmiş dönemden kokular getirir: Yazlığın tuzlu deniz kokusunu, yasemin ağaçlarının saf aromasını, anneannenin kahkahasını, annenin umarsız dedikodularını, kolej arkadaşlarının alaysı çığlıklarını taşır.
Hiç bitmeyecekmiş gibi duran coşkulu yaz gecelerinin nasıl olup da tipiden göz gözü görmez karlı, sisli kış günlerine döndüğünü anlayamaz bu insan. Gelecek kavramı sadece geçmişi daha canlı yaşamak için vardır. Yapılan her hareket, geçmişteki yansımasıyla kıyaslanır.
Zordur bu insanlar için hayat. Isaac Asimov'un "I, Robot" eserindeki robotlar, Philip Dick'in "Blade Runner" eserindeki andreoidler gibidir kendileri. Varla hiçlik arası gider gelirler. Ve sonunda perde insin artık deyip hayat lambalarını söndürürler...
Kimilerinin hayat felsefesi olan hede. Neden geçmişte takılı kalmak ister bir insan? Geleceğini neden düşünmek istemez bu insan? Neden kendilerine acı çektirirken karşısındaki insanlarada acı çektirmek isterler bilinmez.**