aziz nesin'in bir hikayesi vardır: herifin biri kapıcı, karısı da apartmanın temizlikçisidir.. kadın her gün yukarıdaki yahudi kadına temizliğe gider ama sürekli şikayet.. gece faaliyet hiç durmamış, herif her gece sabah ezanını duymadan yatmıyor.. yahudi kadın ayda yılda bir "bir kısa sorti"ye hasret.. kocasına şikayet de ediyor, yahudi adam "işim var hanım, ne aşna fişnesi" diyor diyor diyor, laf dinletemiyor.
en sonunda kapıcıyı fabrikaya çağırtıyor, eline büyükçe bir para verip, "git bununla meyve sebze alıp satmaya başla, al sana sermaye" diyor..
kapıcı, işçi sınıfından burjuva namzetliğine terfi ettiği anda etin canlısından dümen kırıp, meyvenin tazesine geçiş yapıyor ve her gece elinde hesap-kitap, domates şu kadar, limon bu kadar diye yengeyi başı boş bırakıyor.
yahudi kadın skor almaya alışmış ama hikayeler zayıf.. temizlikçiye "hayırdır?" diyor, temizlikçi "sorma hanımım, para hesabı yapmaktan gözü beni görmüyor" der..
şikayetlenmelerin kesildiğini gören moiz yatakta sara'ya "yok mu yeni mevzu?" diyor, sara "ahmet manav olduğundan beri paranın köpeği olmuş" diyor.. moiz de, "herife 2 kasa limon aldık, karısını unuttu, ben 2 fabrika, 6 mağaza, 3 depo ile ne yapayım?" der..
yani, ortada hesap edilmesi gereken bir geçim varsa performans daha da düşer, diye düşünüyorum.. yoksa, "öyle de battık, böyle de battık" durumu olduktan sonra insanın omuzundan bir yük de kalkar bence..