Bu memlekette herkes herkese 'işini öğretmeye' bayılır, fakat en çok da gazetecilere gazetecilik öğretmeyi daha bir tutkuyla sever.
Hangi konulara değinmemiz, neyi nasıl yazmamız, hangi kelimeleri kullanmamamız gerektiği konusunda vatandaş tarafından sık sık uyarılırız.
Ancak, daha da yaygın olan bir tepki türü 'versinler bana o köşeyi bak nasıl yazıyorum' şeklinde özetlenen yaklaşımdır. Televizyonda çalıştığım dönemde, bu, kulağıma 'herif çıkıyor her akşam cart cart atıyor, beni çıkarsalar neler anlatırım' cümlesiyle gelirdi...
(Bir ara, 'abi beni de Kırmızı Koltuk'a çıkarsana' zevzekliğinden o kadar sıkıldım ki, bunu en son isteyene 'Tamam ulan,' dedim, 'çıkaracağım, söz... Ama sen neler anlatacağını bana kısaca bir özetleyiver şimdi de, ön hazırlık yapalım'... Hiçbir şey söyleyemedi, kasıldı kaldı.)
Halkımız genellikle medyada bir mevki işgal edenlerin de oraya hep 'birilerinin torpiliyle' geldiğine inanır. Kertenkeleliği yaşama ve savunma biçimi haline getirdiğinden, kimsenin kendi gücü ve yetenekleriyle, kendi bilgisi ve becerisiyle, kendi çalışması ve çabasıyla bir yerlere gelebileceğini kabul etmez.
Meslek hayatım boyunca benim de hep 'arkamda kimin olduğu' merak edildi... Arkamda kimse olmasa böyle davranamaz, böyle yazamaz ya da konuşamazmışım..
Arkamda kimsecikler yoktu ama çemişleri hiç sarsmadım, baktım korkuyorlar, hiç ses etmeden yürüdüm!... Öyle sanmak hoşlarına gidiyorsa öyle sansınlar ve de çekinsinler azıcık...
(Bu tepkinin daha öküzce olan biçimi, 'yazdırıyorlar' yorumudur... Yazarın konularını kendisi düşünme, bulma, kaleme alma yeteneği yoktur, mutlaka birileri ona yazdırmaktadır... Yazar ille bir yerlerden emir almaktadır... Daha da davarcası, 'bir şey sorabilir miyim' cümlesiyle girilen lafın 'yazılarınızı kendiniz mi yazıyorsunuz' sorusuna gelip bağlanan türü... Sakın sormayın, çünkü 'hayır, anan yazıyor' diye yanıt veriyorum.)
Bunlar beni kızdıran olaylardı eskiden, artık aldırmıyorum. Fakat şirin bulduğum bir tepki cinsi, 'yeterince araştırdın mı' yaklaşımıdır.
Genellikle bazı dinciler sorarlar bunu, 'islam'ı yeterince araştırdın mı?'
Allah selamet versin Profesör Kurthan Fişek de, kendisini 'bilmemekle' suçlayan bir okuruna 'senin bütün hayatın boyunca öğrenmeyi tasavvur edebileceğinden çok daha fazlasını ben unuttum bile dangalak' demişti... Sonra Kurthan Hoca gazeteden ayrıldı fakat okur okurluğunu sürdürüyor olmalı.
Fakat biz de son günlerde 'yeterince araştırmadan' bazı haltlar etmişiz.
Örneğin, 'Amerika'ya yakınlığıyla' tanınan bir arkadaşın Tahran'dan bildirdiğine göre bu ülkeyle iran arasında savaş mavaş çıkmayacakmış. Bombalama da sözkonusu değilmiş. Biz, Güneri Cıvaoğlu'nun geçen gün kullandığı ve çok sevdiğim bir deyimiyle, durduğumuz yerde 'pimpiriklenmişiz'.
Ordumuzun güneydoğu bölgemize yaptığı yığınak da son derece olağanmış. Böyle şeyler hep olurmuş.
Bayan Condoleezza Rice'ın bugün Ankara'ya gelmesi de 'rutin bir dostluk gezisi' olsa gerek. Türkiye'nin kaderi çizilmeyecek, çünkü burada egemenlik kayıtsız şartsız milletin; Amerikan Dışişleri Bakanı'nın bizim açımızdan Papua-Yeni Gine Dışişleri Bakanı'ndan hiçbir farkı yok, o da bakan, bu da bakan.
Hadi bakalım, ben kendimi kurtardım, Serdar Turgut ve Şakir Süter de başlarının çaresine baksınlar!
Ve de kendi ağzıma biber sürüp daha önemli konulara dönüyorum işte: Hıncal Uluç, geçen gün, Jennifer Lopez'in poposunun büyük fakat güzel olduğunu yazıyordu... Haklıdır.
Vallahi ben de 'güzel olmayan güzel kadınları' daha çekici buluyorum. Örneğin 'heykel gibi' Monica Bellucci beni etkilemiyor. Eskiden 'kemikli' Kristin Scott Thomas'a bayılırdım, sonra onu 'at suratlı' Sarah Jessica Parker ile aldattım. Seda Sayan darılmasın, onun yeri ayrı.
Bakın işte mükemmel araştırma konuları! Kimse çıkıp da uzmanlık alanıma girmediğini söyleyemez. Üstelik başım da ağrımaz. Ayrıca, Seda'nın orasını burasını araştırmak herhalde Condi'nin dış politikasını karıştırmaktan daha keyiflidir.
sisler ardında aradığım mutluluk
belki cennet sisler ardında
neşe değil sadece yaşam
biraz geyik biraz coşku
geyik,
geyik ki en çok yakışanmış bize
güzellik geyik içinde bir çiçek
geyik ise kader...