hayal kurulur. kurulan hayaller gerçeklerden ne kadar uzaksa o kadar mutlu olunur. bir dönem resmen iki hayatım vardı, bir keresinde sırf kurduğum hayali devam ettirebilmek için final sınavına gitmedim ve gün boyu yatakta kaldım. allahın sevgili kulu olmalıyım ki o gün o sınav ertelendi. ama bu kadar abartabilmiş olmam beni çok korkutmuştu. sonra azalttım hayal kurma olayını. şimdi daha mutsuzum.
gerçeklerin artık yeterince sıkmış olması, o gerçeklere ait sorunlara çözüm bulamamak, bunların sonucunda başka şeylere yönelmek, belki de yalanlara inanmak. ne kadar kaçarsanız kaçın, geçmişten anılar canlanır, tekrar patlarsınız. o gerçekler nasıl uzun zamanda oluşmuşsa, birkaç haftada oluşan yalanlar götüremez sizi sağlam geleceğe. gerçekle yüzleşmek, o sorunların çözülememezliğiyle tekrar karşılaşmak kesindir. kaçarak tek yapılan, bunun ertelenmesidir.
aslında, gerçeğin içerdiği ve kastettiği mesele sorumluluktan kaçmaktır. gerçekler insana taşıyamayacağı bir ağırlık olarak kabul ettiği mesuliyetleri yükleyeceğinden kolay olanı seçmek en kolay olandır. hafif yükler taşır insanlar. ağır olanları hafiletir; aşkı, sadakati ve erdem olarak kabul görmüş nicelerini eksilterek vurur omzuna ve bir de övünür samson kadar güçlü olduğu zannıyla. zan kötü bir şeydir, gerçeklik içermez. zan kötü bir şeydir diyerek bir ön kabul sunmak mesuliyet almaktır. mesuliyet almak; zan kavramının iyi ya da kötü olması halinde bile belirsizlik ilkesi devreye girer demektir. ilke devreye girince tüm zanlar atılan zarlara dönüşür. bir harf çekip yerine başka bir harf koyarak kelimelerle oynamak tehlikelidir, harfler ileride bunun intikamını alabilir.