uyarı notu: okunması psikolojilerde kalıcı hasara yol açabilir!
bugün 29 Nisan 2007. bugün çağlayana yürüyen o öfkeli kalabalığa bir köşesinden ben de karıştım. işe gitmek için evimden ayrılıp kırmızı beyaz bayraklarla kuşanmış o selin içinde metroya ulaşmaya çalıştım. mecidiyeköyden çağlayana doğru giden insan seline karşı taksim yönüne gitmek için epey bir çaba sarf etmem gerekti. daha ilk birkaç adımda tedirgin bir duygu sarıverdi içimi. garip bir önsezi mi yoksa önyargı mı diye iç muhasebesi yaparken zorlukla metronun mecidiyeköy girişinden aşağı inmek için insan selini yararak ilerliyordum. içimden de geçmiyor değildi hani, herkes mersine giderken birileri tersine gider. ama acaba her zaman herkesin gittiği yön doğru mudur gibisinden şeyler. böyle garip düşüncelerle gişelere doğru hamle yaparken 20li yaşlarda bir kadın önüme atlayıverdi ve elindeki ay yıldız bayrağı üzerime sallayarak "yobazlara ölüm" diye haykırdı. zaten seli yararak yürümeye çalışan ben biran için adım atıp atmamak konusunda kararsız kaldım ama akıntı yönüne giden kadını içinde bulunduğu sel 'gençlik marşı' eşliğinde mecidiyeköy istikametine doğru alıp götürüverdi; "sesimizi yer gök su dinlesin/ sert adımlarla her yer inlesin, inlesin." rap rap rap... o an sadece yerime çakılmış halde soğuk nefesimi hissettim. ve biran için herkesin bana alaylı bir şekilde baktığı hissine kapıldım.
o bir anlık tereddüt ve hareketsizlik anının ardından hemen oradan uzaklaşma ihtiyacı duydum. mecidiyeköy taksim arası 7dakikalık yol bitmek bilmedi. bir anlık şok ve tedirginlik halinin hemen sonrasında içime yoğun bir öfke dolmaya başladı. o heyecan içinde kadının istediği benim bireysel ölümüm müydü? yoksa benim gibi görünenlerin kitlesel imhası mıydı? Beynimde yankılanan ses, ölüm, ölüm.. çarparak ilerlemeye çalıştığım insanların yüzünde öfke ve ortalıkta bir ölüm fısıltıları vardı. ya da kulağıma çalınan sloganların içinden ben illa da ölümü seçip duyuyordum. içten içe yoğun bir duaya sarılmıştım, "Allahım beni buradan biran evvel kurtar";.. ve öfke... içimi kemiren, oradan biran evvel kurtulmak için dua ettiren tedirginlik ve öfke... karşımdakinin duyduğu tedirginlik ve öfkenin yansıması olarak bana sarf ettiği sözlerin beynimde yankılanması ve beni de bu öfke selinin içine çekmesi... bir anlığına durup etrafıma baktığımda, ufacık çocuklarını yanına alıp bir istikamete yönelen kadınlı erkekli topluluğa baktığımda birden hikaye değişti gözümde. Ve duamın merkezi değişti o anda;"Allahım böylesi anlamsız kısır bir öfkenin içime dolmasına izin verme, verme ne olur..."; bana karşı bayrak sallayan, çalımlı bakan şirin ufaklıkların yüzüne gülümsemeyi başardım ve çoğunlukla gözlerimi galeyan içindeki kalabalıktan kaçırarak taksimden aksaray otobüsüyle ayrıldım.
Biraz nefes aldım.
Ve dönüş yolunun tedirginliği başladı akşamüzeri. Ya öfkemi körükleyecek saçma bir olayla daha karşılaşırsam?.. . bu defa kesin adımlarla, gardımı da alarak giriyordum metroya. Ve yine kalabalığın aksine hareket ediyordum. Dağılan mitingden insanlar taksim istikametine doğru geliyor ben ise mecidiyeköye gitmeye çalışıyordum. ilk defa bugün yolun bitmesini bu kadar derinden istemişimdir herhalde. Dönüş yolunda karşılaştığım kalabalık ise deşarj olmuş, daha yayvan, daha lakayt bir kalabalıktı. Bu defa ölüm fısıltıları yayvan yayvan dolaşıyordu ortalıkta. Bir tanesi hariç... yığınların arasından merdivenin tepesinden tepeden tırnağa bayrak giyinmiş bir genç bağırıyordu, "hey ermeni, sen hristiyansın değil mi, senin boğazını kesmek lazım."; Ve birkaç gülüş yine yayvan yayvan... Kalabalık öylece akıp gitti...
Bugün kulaklarım çok kirlendi. Kulağımdan yüreğime sızan kelimeler içimde ne kadar öfke merkezi varsa hepsini uyardı. Ben de vicdanımı içimdeki öfkeyle savaşmaya gönderdim. içimden bolca tekrarladım; "kimse benim ölmemi istemiyor, sadece bazıları tedirginliklerini, korkularını, kaygılarını koyacak yer bulamıyor. Ve birileri de bu korkulardan rant elde etme peşinde darbe çığırtkanlığı yapıyor."
Bu kokuşmuş ideoloji müslümana karşı laik, ermeniye karşı müslüman bir söylem kusuyor. Ve agresif bir şekilde kendinden saydığı küçük bir azınlık dışında kimseyi sevmiyor. Ama benim merak ettiğim nokta, bu kokuşmuşluk nasıl da altlara, kitlelere doğru bu kadar yayılabiliyor? Evet, 2007 türkiyesinde görüntümden dolayı tedirgin ve rahatsızım. Sadece görüntümden dolayı uğradığım hak ihlallerinde kendimi anlatacak bir merci bulamıyorum. Ama her yandan arsızca sallanan bu nefret dilinin de yaraları derinleştirmekten başka işe yaramayacağını yazdım zihnime. ülkeyi böyle bunalımlı kutuplaşmalara sürükleyenlerden rahatsızım.
Bugün cumhuriyet mitingi vardı; adalete karşı cumhuriyeti, insan hakkına karşı cumhuriyeti, cumhura karşı cumhuriyeti koruyacakları nı iddia eden bir cumhuriyet mitingiydi. Ve ben de o kalabalığa bir köşesinden karışmış oldum.
---------
29 nisan 2007 türkiye'sinden son derece tehlikeli bir manzara.
bölücü, azınlıkçı ve gerici!