Günden güne daha fazla birbirini yalanlayan haberlerin görüldüğü alandır. Hayır, bir taktik dğeişikliği mi var, farklı birşey mi deniyorlar anlamadım. burası ile ilgili ayrı kategorilerden bahsetmiştim. işte, birebir aynı olan bir olayla ilgili farklı kaynaklar birbirini yalanlar durumda olduğu zaman oksimoron haber ve bilgiler başlığı altında ele almanın daha doğru olacağını düşünüyorum.
Vay be, şimdi yörüngeye girmek vardı. olmaz öyle şey, yasak olur muymuş, özgürlüğümüz kısıtlanıyor.. feryat figan gidip, başbakanın dümen suyuna girebilirdik.
ama ben başka birşey soracağım: reyhanlı patlaması kimin eseri? ikinci birşey soracağım: pkk'ya ateşkes yapmaları için ne verildi? üçüncü birşey daha soracağım: deniz feneri davası ne oldu?
başbakan yine sazan avında anladığım kadarıyla. tabii şimdi bu gündem maddesine insanlar balıklama atlayacaklar diye düşünüyorum. böylece suriye ile savaşın eşiğinde olduğumuz, reyhanlı patlamasının faillerinin kim olduğu, beşiktaş iskelesinin nasıl peşkeş çekildiği de arada kaynayıp gidecek. ama ben yemem, en azından tek başıma bunun karşısında dururum.
ve tekrar sorarım, bunların yanıtını alamadık: reyhanlı patlaması kimin eseri? pkk'ya ateşkes yapmaları için ne verildi? deniz feneri davası ne oldu?
allah belanızı versin! bu iş normalleşecek bir iş değil arkadaş değil işte! elindeki biber gazı silahı ile counterstrike oynar gibi milletin ortasına dalan polis, sen hayvanın önde gidenisin zaten:
insanlar eylem yapabilirler. bu olay için söylemiyorum, genel konuşuyorum. küfür edebilir, ter bir hareket yapabilir, herşeyi yapabilir. polisin görevi, toplumu korumaktır. eylem yapanı da, eylemden etkileneni de koruyacak şekilde hareket etmek zo-run-da-lar! ya bu kadar hayvanlığı nasıl sineye çekmemizi bekliyorlar anlayamıyorum ki? kızın birisi sabit yerinde duruyor, hayvanın bir tanesi suratına biber gazını sıkıyor ve sonra kıpırdamadı mı oluyor? bu nasıl bir yorum? o kıpırdamadı ama polis sıktı, olanı ifade eden doğru cümle bu! hem, azıcık delikanlıysa o polis efendiler, gelsin sivil kıyafetle çıksın halkın karşısına. ki, bizim beklediğimiz de budur, verilen insani bir tepkidir, onu bastırmak için de insani yöntemler kullanmak gerekir. korku imparatorluğu piyonları değil.
31 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi sonrasında artık hazırlayanların ocağına incir ağacı dikildiğini düşündüğüm haber ve bilgilerdir. insanlar ölüyor, gece saat 2-3 arasında insanlar tava-tencere çalıyorlar, sabah vaktini buldum facebook gün içerisindekinden bile daha kalabalık, kişi başı aşırı sayılara çıkmış mesajlar yağıyor ve biz hala bu haberlere maruz kalıyoruz. tamam kökten değişmez, bunu beklemiyoruz da. başbakan kongrede konuşuyor canlı aktarıyoruz diyenler, toplantılara anlık bağlanıp boş binaya arkasını verip yayın yapan kanallar, bırakın olayın detaylarını hakkıyla vermeyi böyle birşey olmuyormuş gibi davranıyorlar.
ben burada sayfalar dolusu yazdım, artık her haber bu niteliğe geldi diye yazmıyorum bile, ama bilin ki bundan sonra tepkim bu sayfayla sınırlı kalmaz. bunu okuyan herkesten de bunu beklerim. niye biliyor musunuz, hemen söyleyeyim. allah korusun, başımıza doğal afet geldi, evimiz başımıza yıkıldı. hükümet de bunu mesela insanlar paniklemesin diye yayınlamayın dedi. kimsenin enkaz altında olduğunuzdan haberi olmayacak, farkında mısınız? gerçeği yazamadıktan sonra, ben asla ne yapsınlar onlar emir kulu lafına gelmem, gelemem. müjdat gezen buna benzer bir açıklama yaptı, kırıldım. yıllardır yalan yazmaktan o kadar yozlaştığı belli ki bu yapının, artık işlevini tamamen kaybettiğini bugün gördük. olayları izlediğim, izleyebildiğim tek kanal halk tv. adamakıllı kaynaklarım facebook paylaşımları, odatv. bir de reuters, bbc. yaa, işte durum budur arkadaşlar. bir dahakine nasıl ünlü oldular, dünyanın en güzel göğüslü kadınları, ünlülerin gerçek adları gibi linklere tıklarken, hatta bu kaynakların adreslerini yazarken bir daha düşünün.
Oof of! Sıkıldım, ya herkes çok gerizekalı? ya da, tüm medya bunun üzerine kurulu. bir ihtimal de birisi bana şaka yapıyor.
Açıklamaya bakın:
--spoiler--
izmir Emniyet Müdürü Ali Bilkay olaylara müdahale sırasında çevik kuvvetin arkasında bulunan sivil giysili kişilerin polis olduğunu açıkladı. Emniyet Müdürü Bilkay, bu polislere, özel yelek dağıtıldığını ancak bazılarının bunları giymemiş olabileceğini, aralarına kesinlikle sivil kimsenin girmediğini söyledi.
--spoiler--
Güzel, polise sivil karıltığı iddiası doğru değil yani. Bitti mi? gerçekten mi, başka bir sorun görmüyor musunuz? Arkadaşım polisin koca koca sopalarla sokaklarda ne işi var, ne yapmayı düşünüyorlar o sopalarla?? bu kadar da gerizekalı yerine koymayın insanları, günahtır be!
spor yöneticilerinin, gezi parkı direnişi ile ilgili söyleyeceklerini çok merak etmekteyken, ilkinden beni şaşırtmayan bir tepki geldi. hem de en makul duran, polemiğe girmeyen fikret orman dan.
spor içerisindeki yöneticilerin, insanların birbirini gırtlaklayacak kadar tepkili olmasından menfaat sağladıklarına bir dayanak oluşturan bu ifadeleri iyi okumak lazım. ben eminim, tüm takımların taraftarlarının kolkola girdiği bir ortamda futbol da çok izlenir, olması gerektiği gibi olur ve daha çok gelişir. şimdi göreceğiz, önce yöneticilerin açıklamalarına bakacağız. bakalım bir delikanlı çıkıp diyecek mi, rakip takım taraftarların bu şekilde birbirine destek olması bizim için de iyidir, güzel gelişmelerdir diye. bunun neresi siyasi? onu geçtim, gezi parkı direnişinin neresi siyasi?
ikinci samimiyet sınavını da, beşiktaş ın maçlarını oynayacağı stada karar verirken göreceğiz. bakalım ne olacak?
sonra da, bu yılki müsabakalarda deplasman takımlarının stada gelip gelmeyeceği kararlarına bakacağız. umuyorum, zaten batağa atılmış türk futbolu bu şekilde daha iyiye ilerleyecektir. eskiye dönüş olduğu durumda, kesin oluşmuş fikrim, bu yapıların yıkılıp tekrar yapılması gerekeceğidir. statlardan değil, kulüp yönetimleri ve spor basınından bahsediyorum. betondan icraatlerin bizi nereye getirdiği herkesin malumudur.
fethullah gülen in incilerini konu edelim, sıcağı sıcağına. bilinen metotları gezi parkı direnişiyle başlayan süreçte geri püskürten türk gençliği akp,mhp,pkk dan sonra cemmate de kapağı takmış, belli ki onlar da çaresiz kalmışlar. chp ve bdp ile ilgili olarak, chp nin tavrının ılımlı olması, bdp nin ise oksimoron olması nedeniyle birşey diyemiyorum. şahsen terör örgütü olarak gördüğüm pkk yı muhattap alamam, ama akp ve mhp tabanında olup da direnişi haklı bulanlar lütfen bu söylediklerimin partilerin yönetim kademesini bağladığını unutmasınlar.
doğru, nesil öyle çürük ki cemaat dershanelerinde okumuşlar ama dikiş tutmamışlar; ne sohbetleriniz, ne abileri, ne cemaate dahil arkadaşları; hiçbirisi etki edememiş. çürük işte, ne yapacaksın?
molotof kokteylinden kasıt ne onu anlamadım? hani molotof, zehir yüklü olanlar mı? polise mi bu yakarış? ben öyle görmüyorum. diğer kıyamet kopan ülkeler yeni mi aklınıza geldi? ırak ta milyonlar ölürken, vergilerimiz suriye'deki müslüman kardeşlerimize kurşun olarak dönerken yok muydu? ya da o zamanlar dış ülkeler çok mu mercek tutuyordu da, biz gündem olunca ayıp oluyor onu anlamıyorum?
--spoiler--
Acaba kabahat bu meselelere karşı umursamazlık içinde bakan, her şeyi hafife alan, şuydu, buydu deyip geçiştirende mi? Yoksa sokakları bir yönüyle harp meydanlarına çeviren insanlarda mı?
--spoiler--
burada da muhattap polis değil sanki, peki neden? farklı olayları mı izledik biz, anlayamıyorum? restore edeceksiniz de ne yapacaksınız merak ediyorum. asılsız kanıtlarla bizi de hapislerde mi çürütürsünüz? yoksa daha fenası, zorla sohbetlerinizi mi dinletirsiniz de restore oluruz?
şunu da söyleyeyim, ters düştüğünüz tayyip erdoğan ı bu vesileyle devirmeye çalışacağınız malum ortaya çıktı. ama bu sefer ben söylüyorum size, yedirmeyiz başbakanı size kardeşim! farklı bir başbakan deniliyorsa, tavır olarak farklılık bekleniyor, kişi olarak değil. geçmiş olsun, buradan size ekmek artık zor, yedirmezler.
bu diyaloglar ne kadar tanıdık, nereden tanıdık geldi acaba? ergenekon? balyoz? şike? anlaşılıyor ki, devlet güçlerinin elindeki silahlar belli, çok da farklılaşmıyor. ama asıl mesele, bu kadar yalan içerisinde bu kadar fazla insanın hırslar uğruna feda edilmesine harcanan çabadır. ve bunu destekleyen bir kesimin olması da can sıkan bir diğer konu.
(#19962246) daha yeni bahsetmiştim, buradaki gündem nasıl şekillenecek diye. şu anda beşiktaş çarşı grubu, iki yıl önce fenerbahçe nin yaşadığı sürecin bir benzerini yaşıyor (#20142989) ve insanlar asılsız iddialarla zindana tıkılmış durumda. üstüne de bu haberi görünce aklımdan iki şey geçti, burada kötü niyetli olma ihtimali olan iki taraf var: birincisi spor basını, ikincisi beşiktaş yöneticileri.
spor basını kötü niyetli ise, beşiktaş ın olmayan bir transfer girişimini varmış gibi yazıyorlar. beşiktaş yöneticileri kötü niyetli ise de, adı fenerbahçe ile geçen bir oyuncuyu, sanki dünya üzerinde başka adam yokmuş gibi transfer etmeye çalışıyor. ama bu haberin bizi götürdüğü yer, fenerbahçe-beşiktaş arasındaki ilişkilerin düşmanca bir boyuta taşınmasına gidiyor.
kötü niyetli kimse allah onu bildiği gibi yapsın, bu kadar çıkarcı ve fırsatçı kişilik arasında hiç olmazsa çok kısa bir süre dostluk tohumları atılan bu takımların bu durumda maçları nasıl oynanıyor onu görebilsek ya, olmaz mıydı? çirkin rekabetten ekmek yiyenler aç kalsın inşallah!
SPK Mart ayında yönetim kuruluna üç bağımsız üye atarken, Turkcell Yönetim Kurulu Başkanı Colin Williams, Alexey Khudyakov, Gülsün Nazlı Karamehmet Williams ve Karin Eliasson'un görev süreleri de Nisan ayı sonunda dolmuştu.
--spoiler--
Şimdi o üç bağımsız üye kimlermiş hep birlikte bakalım:
haberi okuyup da hükümet müdahalesi ne alaka diye sorabilirdim, haberin öncesini bilmeseydim. gerizekalı yerine koymayın, ayıp oluyor diyoruz, anlatamıyoruz. arkadaş şayet bunun mantıklı bir açıklaması varsa yapın da bilelim. e yoksa, iki tane eski bakanın buraya atanmasını ne şekilde yorumlamamız bekleniyor ki?
başbakan futbol kulüpleri ile ilgili yurt dışında lobi yapmayacakmış. ben de vah vah tüh tüh diyeceğim, kulüpleri ayıplayacağım değil mi ya? eh, eden bulur, onu gezi parkı eylemlerine katılmadan önce düşüneceklerdi diyeceğim öyle değil mi?
arkadaş, uefa bu cezaları neye göre verdi? ülkemde var olan bir şike davası, kulüp yöneticisi ve antrenörleriyle ilgili iddialar vardı. hiçbiri kanıtlandı mı? hayır. peki ya?
benim anladığım kadarıyla, bu cezalar şunun için verildi: eğer uefa fb ve bjk yi kupaya alıp yarın bu kulüplerin şike yaptığı kararı verilirse daha kötü olabilir diye. ben bunun sistemsel bir açık olduğunu düşünüyorum, çünkü belli ki bu sistem şuna göre kurulmuş: ülkelerin yargı organları yargılamayı yapar, durum net değilse de kulüplerden yana tavrını koyar. e burada? futbol federasyonu hüküm vermedi, şike davasında da birşey çıkmadı, ama belli ki bu mercilerden uefa ya kulüplerle ilgili net bir bildirim de yapılmadı. e adam bizim gibi dğeil ki, şüphesi varsa dışarıda bırakıyor, içeride değil!
bunun da üstüne lobi yapılmayacakmış. sayın başbakan, ne olur yapmayın zaten! yarın bir gün fikriniz değişir, biri aklınıza girer, aman diyeyim. ne olur bulaşmayın, olabildiğine uzak durun. ben geleyim akp mitinginde elimde gitarımla, oturup çalmaya başlayayım, dinleyici kitleler ne yapar? bence yuhalarlar. e futbol sahası miting alanı mı ya, her seferinde zoraki siyasi gösteri ve propaganda yapılsın? yuhalarlar, normal.
bu sene, gezi parkı olaylarından sonra bir araya gelme senesiydi. umarım bu uefa süreci tekrar ayrışmayı getirmez, işte karşıtlığı körükleyen yalakalıkla gelinen yer belli. aziz yıldırım bile, hükmünü mutlaka fenerbahçe taraftarları en doğru şekilde verecektir, bu tuzağa fena düştü. bence futbol bugünden sonra ayakta kalacaksa, var olacaksa, bu ancak o samimi duyguların üstüne bina edildiğinde mümkün olacaktır. bu kadar çürümüşlükle bu bina daha fazla ayakta kalamaz, çöker diye düşünüyorum. hükümet imkanları ve bu yaklaşım zaten uzun vadede bu işi kotarmaya elverişli değil.
hepinize ev ödevi: yukarıda linki verilen metinde yer alan sınıf ve toplulukları bulunuz ve anlamlarını açıklayınız.
Bakalım: Kürt politikacıları, Kemalist, entel bozuntusu, Taksim çocukları, yaşlı marksistler, üniversite hocaları, faşistler, fransız gizli servis görevlileri, kullanıla kullanıla yalama olmuş birtakım zavallı budalalar, vatanına ihanet etmek isteyen her salak, Almanya'nın Türkiye'deki uşakları.
Bu kavramların ne ifade ettiğini bilmeden bence yazının da bir anlamı yok. zaten, gezi olaylarında bokta boncuk arar gibi marjinal grup arayan hükümet ve yalakaları biraz yavaş saçmalasalar daha iyi olur. yukarıdaki tanımlananlar gerçekten bir araya gelip eylem yapmış olsa bile halk topluluğu oluyor da bunlar daha neyi arıyorlar anlamıyorum?
--spoiler--
Ne olduğunu anlayamadığım bir anda üzerleri çıplak, elleri deri eldivenli, başlarında tuhaf bantlı 70-100 kadar adamın ortasında kaldım.
--spoiler--
sonra tekmelerle saldırılıyor, sonra üzeri idrar koktuğunu fark ediyor! ve hiçbir başka tanık da yok. vay be.
Binlerce kişiyi terörist iddiasıyla hapse tıkan, suçluları yakalamak için her türlü teknolojik imkanı olan devletimiz, yukarıdaki gibi tanımlanan adamları yakalayamamış. bırakın yakalamayı, görüntü bile alamamış. ve burada anlatılan, iddia kıvamını geçmeyen laflarla da gezi eylemlerine katılan ve destek olan yüzbinlerce insan da kendileri yapmış gibi buna ortak olacaklar. peki bunun temeli ne kadar sağlam?
kardeşim, gerizekalı olmayan ya da kötü niyetli olmayan birisi bakar ki bu iddiaların altı boş, dayanağı yok. bu kurgu da benim fikrimce olsa olsa bir fantazi olabilirdi. Bunu da hakan aygün halk tv de cart diye yazıvermiş. bence de çok iyi yapmış, eline sağlık.
yeter kardeşim artık! politik olarak doğru olmaya çalıştıkça, bu cahil takımı insanı aptal yerine koymaya çalışıyor. başka yerde bu gibi iddialarla yıllardır hapiste çürütülenler var ve bu gibi her haksızlığa ses çıkartmadıkça, yalan ve iftiralardan arınamayacağımız artık çok açıktır. belirgin olan bir başka nokta da, hükümet ve çevresindeki oluşumun yalan söylemeye ne denli yatkın olduklarının lamba gibi ortaya çıkmasıdır.
Gerizekalı yerine konmak gerçekten de can sıkıcı, gerçekten. Gerçi bunu uygulamalı olarak hükümet yetkililerinin tekrarladığı güzel ülkemde magazin haberinin bir atlatması ve bit yeniği olmasını belki de tuhaf karşılamamalıyım. Ama, görünce de bozuluyor insan.
ya acun ılıcalı ismindeki, sadece eski kanalının ona olan borçları kanalın kendi değerinden fazla olan şahısla ilgili haber yapmışlar. yanında para olmadığından o yüzden de sıkıntı yaşadığından bahsetmiş. insan utanır biraz, hem söylemekten hem de bu haberle sübliminal mesaj olarak o kadar da zengin değili vermek. tamam varlığını insanların gözüne sokmasını istemiyoruz, ayrı konu. Ama fayda olarak olağan işi dışında bir iş yapmıyor ve varlık içindeyken üniversite öğrencisi muhabbeti yapıyorsan bu biraz ayıptır. dolanmaktan bahsetmiş ya, yürümediklerini düşünerek, ne marka otomobilde iken 5 kişinin cebinden 100 TL çıkmıyordu onu da bir söylese de durumu anlasak.
ikinci olarak da, yetenek sizsiniz de en beğendiği yarışmacı cevabını da samimi bulduğumu söylemek zor. cemaat ile anılan bir yapımcı ve sunucunun, cemaatçi olduğunu itiraf eden bir yarışmacıyı en iyi bulması çok samimi gelmiyor bana. herhangi bir program için, ana akım kanalları izlememekle doğru yapıyorum demek ki, buraya örnekler koydum 100 ü buldu, daha da maruz kalmaya gerek yok.
Bir taraftan bu haberleri, tarihe not düşmek açısından sözlük aracılığıyla arşivlediğimden dolayı memnunum. Ama diğer taraftan, bu kadar anormalliğin normalleştiği bir gelecek zamanda bunların kıymetinin kalmayacağından endişeliyim. Sonuçta karşıdakinin anladığı kadar bilgilisiniz.
--spoiler--
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Köln Havalimanı'nda Türk vatandaşına uygulanan polis şiddetiyle ilgili, "Alman yetkililerin yapacaklarının yakın takipçisiyiz" dedi.
--spoiler--
insan böyle bir açıklama yapmaya utanır be! konusu geçen yaşar albayrak için birşey söylemiyorum, mağdura elbette destek çıksınlar, ağzımı açmam. alman polisi de hayvanlık yaptıysa hesabını çatır çatır versin.
ama kendi ülkende kendi vatandaşların aynı olaylar zinciri sonucunda öldü ve sakat kaldı. bunu almanya değil hangi ülkeye söylesen, kendi ülkene bak önce demezler mi? nasıl bir aymazlıktır bu anlamadım. Tekrar sayalım:
bu insanlarımız öldü, birisi de polis komiseri. Herşeyi geçin, Türk yetkililerden birisi dahi, mustafa sarı nın yaptığı 14 saatlik mesailerle ilgili birşey yaptı mı? insan biraz utanır, bunlar artık gerizekalı yerine koymak değil, insanlığımıza yapılmış hakarettir. türlü ünlem ve nidalarla yazdıklarımı bulandırmak istemiyorum, çok üzgünüm sadece.
Ali ağaoğlu beyimiz doların 2 TL yi geçmesinin sorun olmadığını söylemiş. hammadde ve işgücünü TL ile alıp, diktiğim binaları yurtdışından gelenlere dolarla çakıyor olsam, ben de geleceğe çok karamsar bakmam. yurtiçi satışlarda zaten kaybedilen birşey yok. ama TL ile maaş alıp, yaşamak için satın aldığım hemen herşey döviz kuruna bağlı olarak artış gösterdiği durumda aynı şeyi düşünmemi nasıl bekliyorlar, işte onu anlamak zor.
Evet, özel bir haber yapmış güzide gazetemiz ve gezi parkı olaylarına benzer provaların bir yıl öncesinde türk polisine yaptırıldığından bahsetmiş.
çok mu kötü niyetliyim bilemiyorum, bu haberin yapılmasının arkasında yine gezi parkı direnişinin yurt dışı temelli olduğuna ilişkin bir propaganda yapıldığını düşünüyorum. verilen subliminal mesajda da amerika'da bu biliniyorsa, bunun organizasyonunun da amerikalılar tarafından yapılmış olduğu sonucunun çıkartılması isteniyor. şayet ben kara propaganda gazetesi olsam direkt buradan hareket ederim.
ama şimdi aklını muhafaza etmeye çalışan bir vatandaş olarak düşünüyorum. öncelikle, bu tarz bir olayın tatbikatı yapıldığında, polislere insanların gözünü çıkartırcasına biber gazı fişeklerinin ateşlenmesi amerika'da mı öğretilmiş? şimdi gezi direnişi başından beri soruyoruz yanıt alamadık, polis niye halkına bu kadar sert müdahalede bulunuyor? yanıtı bu mudur? ciddiye alalım mı? ölen, sakat kalan ve yaralanan belik de onbinler var. onların bu acıları çekmesine amerika tatbikatı mı sebep oldu?
ayrıca, daha hala gezi direnişinin arkasında bir güç aranıyor. arkadaşım anlayın, gezi direnişi ne bir cemaat, ne bir örgüt işidir. örgüt arıyorsanız örgüt suçlaması yapanların yapısına bakın, örgüt üyesi kanıtlanmamış iddialarıyla hapse tıkılan insanlar değil, bunu ayan beyan ortadaki örgütler yapabilir.
bunun yanında, buradan amerikan yandaşlığı çıkartmaya çalışan zavallılığa sesleniyorum. suriye'yi bombalama hevesi ile kimin paçasına tutunuluyor, bunun elebaşı kim? insanlar türkiye'de anayasal hakları olan bir direniş sergilediler, siz herhangi bir füze, ateşli ya da kimyasal silah gördünüz mü polisin elindekiler dışında? bu direnişi yapanlara terörist deyip karalamaya çalışın, diğer tarafta aynı ülkenin ağır silahlarını komşunuz üzerinde kullanmasına ses çıkarmayın. bunu rasyonelleştirmeye çalışanlara ne diyelim, söyleyin ne diyelim ?!
Üniversitelerin önünü tıkayacaksınız, eğitimli insanların her türlü fikrini açıklamasına karşı duracaksınız, dini inançları bilimin önüne bir perde gibi çekeceksiniz.. Sonra? e sonra da geriye kalan bu oluyor işte, hipnozla, üfürükle insanların birşeyleri başarması ile ilgili konular manşet de haber de tv programı da olur.
bilimsel düşüncede süreç basittir. uygulamaya başlarsınız, dener-yanılır ve bu deneme yanılmaları kayıt altına alırsanız, üzerine de başkaca yapılmış deneme-yanılmalardan da esinlenirseniz aslında bu mantığa uygun gitmiş olursunuz. ülkemde yazılı kültür az olduğu için, ağızdan ağıza bilgi çokça yayılır, ama her işin ustasının ustalaşma mantığı da aynıdır.
tabii hayatında böyle nesnel gerçeklikler olmayanlar için, bunu denemeyi bırakın azıcık algılamaktan yoksun olanlar için üfürme, hipnoz falan daha geçerli yollardır. aman diyeyim, bu sefer hipnozla sınav kazandıranı çıktı, yarın bir gün hipnozla dansöz yapıp kucağa oturtana rastlarsanız sonunuz kötü olur. Lan yoksa?
1 ve 2 no lu haberleri karşılaştırarak bir gerizekalı yerine koyma örneğini vermeye çalışacağım. 1 de deniyor ki:
--spoiler--
Mayıs ayının sonunda başlayan Gezi Parkı protestoları sırasında taraftar gruplarının bu protestolara katılmasının ardından 2013-2014 futbol sezonu başlamadan önce Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın maçlarda siyasi sloganları izin vermeyeceklerini açıklaması statlarda karşılığını bulmaya başladı.
--spoiler--
aslında metnin çelişkisi kendi içerisinde başlıyor çünkü gezi olaylarında olanlardan spora siyaset bulaşmasıyla ilgili bir bağlantı çıkartılıyor ancak başka siyasetin spora sızması konularının gündeme getirilip getirilmediği net değil.
işte tam bu aşamada 2 ye bakalım:
--spoiler--
Spor Toto Süper Lig'in ilk haftasında Torku Konyaspor, sahasında Fenerbahçe'yi konuk etti. Mısır'da, Rabiatül Adeviyye ve Nahda Meydanı'nda toplanan darbe karşıtlarına karşı yapılan katliama tepki göstermek ve Mısır halkına destek vermek amacıyla bir grup iş adamı tarafından karşılaşmaya gelen taraftarlara girişte yaklaşık 6 bin adet Mısır bayrağı dağıtıldı.
--spoiler--
Tek bir kişi pankart açınca tespit ediliyor ve ceza veriliyor. diğer tarafta ise grup var, burada olası bir örgüt bağlantısı bile konu edilebilir. (Bunu çeşitli davalarla gündeme gelen polis tutanaklarına benzetme yaparak söylüyorum.) ama ne bir soruşturma var ne de bir ceza.
peki, şimdi spora siyasetin bulaşması mıymış konu, yoksa belirli görüşler filtreleniyor ve onlara özel işlem mi yapılıyormuş? işin başına hitabeti güçlü, modern görünümlü insanları getirerek, demokrasi ve özegürlükler gibi süslü laflarla yaptırımlar ve eşitsizlikler paketlerini insanlara dayatmayı nereye kadar sürdürecekler çok merak ediyorum. en acısı da, aynı makyajlar altına artık sığmayan çıkar ilişkileriyle dolu bir ağın, bu ülkenin insan dahil her türlü kaynağına hükmeder hale gelip, insanları insandan saymaması, birçok insanın da bunu olağan görmesidir diye düşünüyorum. yazık.
100 entry i geçerek dalya dediğim, geriye dönüp baktığımda, üç tanesi televizyon yayınlarından örneklendiği toplam 76 adet entry nin olduğu, üç tane alt başlık türetmiş bir köşe yazısı dizisi halinde tanımladığım, ancak yılları geçirip önünü almak bir yana, dolup taştığına şahit olduğum haber ve bilgilerdir.
burada yazılan ve çizilenlere dikkat edilirse, asla belirli bir yayın kuruluşunu hedef almadan bilgilerin verildiği görülebilir. diğeri kolaya kaçmak ve doğrudan muhalefet etmek olurdu. keyifle takip etsem de sözcü gazetesinin yaptığı eleştirel yayının bir adım ilerisine geçerek, herhangi bir olayı farklı yönleriyle inceleyerek ortaya objektif bir analiz koymak üzerinedir. bunu yaparken de, medya organlarında rastlamayacağınız farklı noktaların altını çizmiş olduğum için de daha ziyade muhalif bir gözle olayların incelendiği sonucu elde edilebilir.
ama bu kadar entry de asıl mercek altına alınan konu, yapılanların eleştirisi değil, bu yapılanların aktarım biçiminin eleştirisidir. çünkü aktarım şeklinize göre birisinin birşeye beyaz demesini siz siyah dediği gibi bile aktarabilirsiniz. benim de derdim, medyanın yaptığı yalancı çobanlık ve algı yönetimi çabaları yerine, bu kadar uğraşıyı neden bir konunun derinlemesine incelenmesine harcamadığıdır. bu sıkıntılı durum özellikle gezi direnişi sırasında da kendini göstermiş, nerdeyse tüm medya kuruluşlarının kampana işlevi gördüğü net bir biçimde ortaya çıkmıştır. üstelik çamur at izi kalsın yaklaşımıyla ne hayatların karartıldığı, hukuk sisteminin ağır işliyor olmasının ve yetersiz yaptırımlarının yalanlar koleksiyonunu gerçek olarak yansıtmak üzerine ne kadar etkili olduğunun tarihi, işte bugünlerde yazılıyor.
hal böyleyken, hayatımızı bu kadar işgal etmelerini ve beynimize bu kadar tuhaf ve abuk algıların yerleşmesini, hayatımdaki olumsuzlukları bile artık bu medya kuruluşlarından biliyorum. insan keyifli vakit geçirmek için kullandığı bir aracı kullanmayı bırakınca moral ve zihnen daha iyi hale geliyorsa burada bir problem var demektir. net şekilde gördüğünüz bir olayla ilgili onlarca kaynak o net bilgiden bambaşka şeyler söylüyor, buna da onlarca sözümona entel, bürokrat ve devlet adamı eşlik ediyorsa, burada ciddi bir problem var demektir. düşüncem odur ki, yayıncılık ve medya bağımsızlığına kavuşmadan zihinlerimiz her türlü geri zekalı yayına mahkum olacaktır.
