sürekli kullanıldığı takdirde depresyona, motivasyon kaybına, alışkanlığa, zeka geriliğine, performans kaybına yol açan haber ve bilgilerdir.
nasıl yapabileceğim bilemiyorum, özellikle sosyal bilimler ve sosyal bilimlerin pratiğine yakın bir alanda devam ederken bu abukluklarla nasıl başa çıkabileceğimden de emin değilim. çünkü bu kadarı beni yoruyor.
bu cumhuriyetin ve demokrasinin temeli değil midir? farklı kurumlar kendileriyle ilgili kararı verir ki bir kuvvet hatalı bir yere gidiliyorsa diğer kuvvetler onu kontrol altına alsın, karşılıklı denetleme olsun. burada söylenen açık işte, padişah olacağım ben diyor başbakan.
neyin mücadelesini veriyorlar? neyi güzelliyorlar, mesaj açık işte! Ama yoruldum, teröristi aklayan, vatandaşına hizmet edeceği kurumları onu soymak için tasarlayan bir hükümetin yönetimi altında beni sıkan her türlü gündemden sıkıldım! Tam bunları düşünürken de aşağıdaki yazıyla karşılaştım:
altına imzamı atarım, harika olmuş. ikinci yazıda örneklemiş ve batırmış ama, analiz doğru. Ben de kafamı mikserle karıştırır gibi bulandıran herşeyden uzaklaşmak istiyorum. nasıl yapacağımı bulmam lazım, bu biraz zor.
Kişisel ruh halimi anlatır gibi oldu, ama toparlayayım: gerizekalılara hazırlanmış haber ve bilgiler üzerine, bir de bunları makul hale sokan insanların desteği sebebiyle kendinizi anormal ya da deli görebilirsiniz. bu kendi içinde bir sarmala doğru gittiği için de, normale dönmek için çareler aramak gerekir.
Son birkaç yazımda başbakanın konuşmalarından alıntı yapıyorum, niye diyecek olursanız. gerizekalı yerimne koyma konusunda birinci o.
arkadaş gizli tanık diye teröristten bilgi alıp kendi askerini yargılayan, sözde terör özgütünün adı diye de ergenekon u ısrarla kullanan ve kullanana da tepki vermeyen başbakan; ağzına istiklal marşını ve yeniden dirilişi nasıl alıyor anlamıyorum. ergenekon destanı yeniden diriliş destanı değil midir? bu nasıl birşey, şu an büyük harflerle bağıra çağıra sorasım geliyor ama sözlük formatı uygun değil: neyin kafası bu?
hadi söyleyen söyler de, alkışlayana, başını sallayana, öyle demedi şu açıdan bakmak lazım diyenlere ne demeli? artık şöyle diyeceğim, o kadar da gerizekalı olduğumuzu düşünüyor olamazsınız! Yoksa??
Nedir yani şu diyaloğun üçten az çocuğu olan evlerde yaşanması mı gerekiyor?
- Hanım/Bey koş çocuk yapacaz.
* Nasıl, ne demek istiyorsun sen?
- Nasılı yok işte başbakan istiyor. var ya duman eder bizi duman dumaan!
* iYi de, şimdi nasıl?
- Bir aya kalmaz manşet olur, bir ay falan konuşulur. sonra sıra alternatif haber çıkartmaya gelince sakat... iki, bilemedin üç aya bitmeli bu iş.
* iyi de dokuz ay onbeş gün??
- Bak hala bekliyor, hadi karıcım/kocacım, canım benim...
Başbakan'ın* antropolojik bir araştırmadan siyasi rant elde etme çalışmasına yakından bakmak lazım. öncelikle hakkını teslim edelim, teröristlerin başı ile pazarlık edip, daha yeni uzantısı parti BDP ile aynı düşünüyor diye CHP'ye çatarak zekamızı yok saymasının ardından, buradaki girişimini daha olumlu buldum. En azından zeka parıltısı var azıcık, ama...
hadi herşeyi bir yana bıraktık, antropolojinin bir bilim olduğunu, araştırmanın bilimselliğini kabul edip de, bu araştırma o tarihte neden yapılmış diye sorgulayan arkadaşlara birşeyler söyleyelim. Efendim 1930'lu yıllar, milliyetçi akımların ve ırkların tavan yaptığı, diktatörlerin ülkeleri yönetmeye başladığı bir dönemdir. Sadece Hitler ve Mussolini desem herhalde durumu tam anlatmış olurum.
Şimdi, bu dönemde de ülkeler ari ırk olmayan diğer ülkelerle savaşmaktadırlar. Böyle bir ortamda ne yaparsınız? Mesela Atatürk çıksa, bizim ırkımızı kimse sorgulayamaz, siz kim oluyorsunuz diye beyanatlar verse ne olurdu? tehlike devam ederdi. O da, bu gerilimden uzak kalmak adına araştırmalar yaptırmış, Türkler'in ari ırk olduğunu, vatanlarının Anadolu olduğunu kanıtlamıştır da, bu dalgayı uzak tutmuştur.
80 yıl geçti, teknoloji ve bilim ilerledi ve hızla ilerlemeye devam ediyor. Ya şimdi ne yapıyoruz? Türk ifadesini reddettik, neye göre? Türk-Kürt diyoruz, neye göre? Kafatası ölçülmüş, neden ölçülmüş? Yok. Mantık şu; kafatası ölçülmüşse bunda bir iş vardır, hayra alamet değildir.
Arkadaşlar bunu kim isterse alsın ve doğru kabul etsin. Ben yemem, gerizekalı yerine konmayı kabul etmem, aslımı ve atamı da inkar etmem. 90 yıllık cumhuriyet e bok atma uğraşınızı, aramızı bozduğunuz komşularımızla ilişkileri telafide, bölücü söylemlerden, kurum ve kişilerden vazgeçmekte, birlik olmakta kullanınız. birçok kuvvet ve inisiyatif elindeyken, tüm gücünü propaganda ve muhalif sesleri bastırmakta kullanan, muhafazakar etiketiyle yerleşik tüm değerlerimizi altüst eden bir güruhun samimiyetine artık inanmıyoruz. anlamıyorum, hakikaten, ben mi gerizekalıyım yoksa beni gerizekalı yerine koymaya çalışanlar mı var?
Doçentlik ünvanı ile bu kadar sığ bir konferansa az kişi gelmesinin nesi haber anlayamadım? Milliyetçilik kavramına faşist damgası yapıştırmaktan öte bir yakınlığı olmayan yazarlar topluluğunun olduğu memlekette, osmanlı'yı parçalayan unsur olduğu için kötüdür sığlığında bir temel hipotezi olan konferansın çıkmasına şaşırmıyorum. şaşırmıyorum ama, haber yapılma gerekçesini de anlamadım. hakikaten zeka geriliği başladı bende, ya da daha iyi bir ihtimal; haberleri hazırlayanlarla aynı frekansta değiliz.
Aslında oldum olası kendi içimizde yapılan ama yurt dışına taştığında da kesinti yapılmadan devam edilen haber türü. Nedir, ülke içerisinde eleştirilen bir hakem, yurtdışında da eleştirilmiş. bak gördün mü, biz demiştik manasında böbürlenme esanslı bir haber.
işin kötü tarafı, ben yanlış hatırlıyor olamam da, bu tarz durumlarda eskiden kenetleniverirdik. Sonuç olarak, hakemlik öyle bir iş ki, günümüz teknolojisiyle hakemin gerekliliği ortadan kalkabilecekken işin keyfini kaçırmaması adına var olan, zaten mekaniklikten uzak, insani çözümlerin hoşluğunu yaşatabilmek adına devam ettirilen bir müeessese. hal böyleyken, ben ne yapmış olursa olsun, fırat aydınus u ülkemi temsil etmiş olduğu için bağrıma basmak, gurur duymak isterim. böyle ortada sıçan hesabı tekme manyağı yapmak değil.
mesela, bugün yaptığı işleri ve demeçlerini takdir etmesem de bir ahmet çakar hatırlıyorum ki.. müthiş bir hakemdi, uefa kupası finali ve şampiyonlar ligi yarı finali yönetti. pier-luigi collina ayarında bir adamdı. hiç maçlarını seyretmeden söylüyorum ama, cüneyt çakır ın veya fırat aydınus un yaptığı hataları kariyeri boyunca hiç yapmamış olduğunu iddia etmek abesle iştigalden başka birşey olamaz.
dolayısıyla, burada faturayı yine medyaya çıkartasım var. çünkü benim hakem kahramanım ahmet çakar ı da onlar yarattı, hataları gözümüze sokuldukça kademe atlıyor gözüken cüneyt çakır ı da. hadi beni geçtim, bakın benim kahramanlarım var. örneğin hep okurduk turgay şeren ne iyi kaleciydi, panterdi, tony schumacher var vay vay diye. Benim kaleci kahramanım rüştü reçber im var, zamanının en iyi kalecisi oliver kahn dan iyiydi. acaba diyorum, bugün aynı yaşlarımda olsam, volkan demirel ile ilgili aynı şeyleri hisseder miydim? ben öyle olacağını düşünmüyorum, bu nedenle de beni ve herkesi gerizekalı yerine koyan medyaya bu tutumlarından ötürü teessüflerimi sunuyorum. çünkü güvenilirliklerini yerlere attıkları yalan ve saçma haberler yanında bu da o berbat tabloya ayrı bir betlik katıyor kanımca.
milli maçı izlemedim. hatırlıyorum 2004 te 3-0 kaybettiğimiz bir ukrayna maçı vardı, fenerbahçe stadında canlı izlemiştim. takım, özellikle servet çetin çok kötüydü. ama bir emre belözoğlu vardı ki sahada, zamanında fenerbahçe tribünlerinin katil diye tezahürat edip tempo tuttuğu, yuhaladığı zamanlarda fenerbahçe stadında ismi yankılanıyordu. sahada dünyanın en iyi futbolcusunu izlediğimi düşündürmüştü, pasları, top tekniği, herşeyiyle; o kadar mükemmel oynadı.
alper potuk adını sıkça duyduğumuz bir arkadaş. en anormal spekülasyonlar bile hisse kağıtlarında bahsedildiği yükselmeyi yapmıyorken, merak ediyorum alper 2004 teki emre kadar top oynadı mı maçta? peki bu haber neyin nesi allahaşkına? tek maç, tek golle şöhret ettiğimiz insanlar yetmedi mi? sonra bu futbolculara yazık oluyor, başarıyı sürdürebilir hale getiremiyor ve kayboluyorlar. sıradaki kurban alper potuk olmasın, temennim odur.
insanları ayırıp adeta nefrete sürüklemek için ve sinir etmek için yapılan, yalanlar, şovlar dolu bir programa tepki gelince niye birden ciddileşiliveriyor anlamıyorum. bu kadar gerilim yaratmak için yıllardır uğraşılıyor da, bu gerilim dışarı yansıyınca niye sorumluluğu alınmıyor?
Net söyleyeyim: izlemiyorum, hani izlemiyorum deyip bir ne konuşuyorlar diye baktığım bile yok. ama arkadaş gazeteyi açınca bunlar, futbol konuşuyoruz aramızda bunlar, e insan birşeyler söylemek zorunda hissediyor kendini. bu programı takip edenlere de diyeceğim, kanal yöneticisinden yorumcusuna ne seviyede işler yapılıyor görün (#17820084) ve ona göre bu programa gösterdiğiniz ilgi düzeyini gözden geçirin.
Artık o hale geldi ki, benim burada yorum yapmama bile gerek yok, cevaplar kendiliğinden geliyor. inkar ve mazlumluk edebiyatı, insanlar olayları unutacak kadar olaylar arasında ara olduğunda çalışıyordu. ama tam kontrol ve hakimiyet elinizin altındayken, eleştiriyi de siz alırsınız. icraati yapmak için donanımı olan kurum olarak bu hükümete düşer. ama hala bu durumdayken her seferinde eleştirenleri icracı gibi eleştirmek komik kaçıyor. Bir tane karşı yorum da şurada:
birkaç mehmet için meclis toplanmaz diyenler, sen kimsin kredi açıyorsun diyenler, terör örgütüyle görüşmediği şeklinde beyan verenler, aslını iddia edenleri şerefsiz ilan edenler! deniz bitti, farklı telden çalmazsanız işiniz zor.
Merak ediyorum, akp milletvekilleri ve/veya danışmanları içinde bir kişi de bu adamlar bizimle dalga geçiyor olmasın diye şüphe edeni yok mu? hadi biz gerizekalı yerine konmaya alıştık da, hükümetimizi oluşturan değerli milletvekilleri ve koca akp örgütünden bir allahın kulu da çıkmıyor mu? merak içerisindeyim. aklıma bir fıkrayı getirdi:
--spoiler--
Eski zamanlarda zalim bir padişah varmış. Bu zalim padişahın bir özelliği halkına yüklediği ekstra her vergiden sonra vezirine, Git bak bakalım, halk nasıl tepki veriyor? demesiymiş.
Vezir, verilen görevi tebdili kıyafet halkın arasına girerek görür ve padişaha rapor verirmiş. Ve bu rapor devamlı olarak halkın bu zulümden çok etkilendiği ve başırıp çağırdığı şeklinde olurmuş.
Bir gün padişah, halka çok büyük bir vergi daha yüklemiş ve vezirine yine aynı görevi vererek halkın içine girmesini emretmiş. Vezir efendi, halkın içine girmiş ve halkın kahkahalarla dans edip eğlendiğini görmüş. Bir yorum yapamamış ve heyecanla padişahına koşarak halkın eğlendiğğini ve gülüşerek etrafta dans ettiğini söylemiş. Padişah kaşlarını çatarak, en son yapılan vergilerin derhal kaldırılmasını emretmiş.
--spoiler--
trt haberleridir. iktidar övülür, muhalefete muhalefet edilir. enterasandır kaç kişinin dikkatini çekti bilmem ama trt de her gün amerikada geçen bir haber mutlaka yapılır!
burada can sıkıcı olan konu, yabancı oyuncularla yurtdışında yaşayan yerli oyuncuların aynı kefeye konulması. ben anlamıyorum, anlamamakta ısrar ediyorum: türk örf ve adetlerine bağlı yaşayan, dilimizi konuşan, kökeni türk olan insanlarımızı niye yurtiçindekilerden ayrı tutuyoruz? başka yabancı birisi türkçe tek bir sözcük söylese havalara uçar, kendi insanımız yurt dışındaki imkanlardan faydalanıp orayı mesken tutarsa dışlarız. şimdi mesela wilma elles türk vatandaşlığına geçiyormuş, oo aman allah! bu neyin psikolojisidir allahaşkına?
aa, şimdi bir de türk sözcüğünü kullanmak da sorun olacak. peki bu insanlara ne diyeceğim? türkiyeli? e değil işte! O zaman? Fransa'dan gelmişse Fransız mı olacak? e ben türkiye'den gelip niye türk olamıyorum, ırkçı deniyor bana? ne günlere kaldık yarabbim sen koru.
edit: eksi oy veren arkadaş acaba haberi mi beğenmedi yorumu mu? yorumla ilgili net yorum var mı? muhalefet eden tonlarca ezberci vatandaş, gazeteci, fikir adamı var da; bugün kullanılanın yerine mantıklı geçerli birşey söyleyen var mı? aşağıdaki hikayenin anafikri anlatmak istediğimle bağlantılı, daha da yazmayayım:
bu sefer salih tuna nın bir programına rastladım. karşısındaki akp li belediyelerin yaptıklarıyla ilgili birşeyler anlatıyordu. salih tuna bunu söyleyen chp yanlıları şişli belediyesinin yaptığı ... ya baksın derken karşı taraftaki mustafa sarıgül chp li değil diye yapıştırınca karşılık olarak ee chp li değil ama chp nin almak istediği birisi diye devam etmeye çalışırken dayanamadım, kanalı değiştirdim.
sevilay yükselir in sunduğu ahaber de bir şahıs türk olmayı kabul etmediğinden bahsediyordu. sonra devam etti: bu ülkede kürdü var, çerkezi var, alevisi var... kanalı değiştirdim.
Yılda bir tekrar ediliyor galiba. ama sıradan bir sokak kavgasının haberinin yapılmasının altındaki derin anlamı ancak dikkatli bakan bilir. şuradan buyrun: (#14820103)
daha da fazla yazacak birşey yok ama, sözlük imkanlarına şükretmek lazım. tekrar söyleyeyim: imam eğitim verse bu kızlar birbiriyle kavga etmezdi mesajını vermek için uğraş vereceğinize, biraz dişe dokunur işleri haber yapın, yeter hakikaten! böyle kenara not alınca, ezberimden çıksa bile dönüp bakınca hatırlıyorum, burada ilaç gibi geldi.
Psikolojik savaş tekniğini biliyorsan yemezsin, ben de yemedim. arkadaşlar ne olur bunu okuyorsanız etrafınızda dönen herşeye inanıp çevrenizde sizden farklı düşünenlere öfkelenmeyin. şimdi biraz irdeleyelim:
tepki gösteren kim?
niye tepki göstermişler?
resim ne ile değiştirilmiş?
bu sorulara yanıtı haberde görüyor musunuz? o zaman haberde ciddi bir bilgi eksikliği oluşuyor bence, ne dersiniz? bu haber, kürt ve doğu illerinde yaşayan kardeşlerimi provoke etmek için hazırlanmıştır. konunun geçtiği ilin şanlıurfa olması da biliyorum ki tesadüf değil, belli ki orada oynanmakta olan bir oyun var.
çokça hükümetin görüşüne ters noktalar belirttiğim oldu, ama ülkemiz vatandaşlarını kışkırtmak kimsenin haddine değil. barıştan ve insanların bir arada huzurlu yaşamasından yana olan kişi ve kurumları, bu tarz yayınlar konusunda uyarmak gerek diye düşünüyorum.
Alın size gerçek gündem! çobanlık için ayda 3.500 TL. işin kendisi 6 ay olduğundan, yıllık ortalama 1.750 TL ye geliyor. 6 ay da çalışmıyorsun.
işim olmasa, düşünürüm ne yalan söyleyeyim. 6 ay boşlukta gelirim istanbul'a, o zaman şehir hayatını yaşarım. Sahi, ek mesailerden ancak şans eseri kurtulduğum, akşam mesaileri ve eve dönüş yolunu üst üste koyduğunuzda 4-5 saat boş zamana duacı olduğum bir durumda, zaten hayatta kalmak için yaşıyorum. Dünyaları kazansam, kredi kartlarına paramı kaptırıyorum. yıllarca kötülenen, hor görülen tarım işinde bilen kimse kalmayınca ithal çoban çözümü düşünmeye başlamışlar. ee ne oldu, nedir bu çelişki? Hani, plaza çalışanları, dış kapının mandal uzmanları, çatkapı bölge sorumluları, satış temsilcileri? Çobanla aynı mıyım, değilim, statü farkımız ciddi boyutlara ulaşmış.
Oof of, nereden başlayayım bilmiyorum. Hakan Şükür hakkındaki görüşlerimi (#14477159) de yazmıştım, önceki yazılarım da burada adresli zaten. neleri es geçtim, 4 tane Hakan şükür yazısı var. Kendisini önemsiyorum, herşeye rağmen, bir hemşehrisi olarak bunu belirtmeliyim.
Ama bu kariyerde, zihinsel kapasitesi belli bir düzeyin üstünde olduğu besbelli olan bu adamın kukla gibi irade ortaya koymadan yaptığı davranışları anlamamak bir tarafa, artık kaldıramıyorum da. Uefa kupası almış, yıllarca italya'da oynamış, yerel lig şampiyonlukları ve kupaları zaten saymıyorum, birden fazla gol kralı olmuş, defalarca milli takımda oynamış, sportmen ve istikrar abidesi bir adam hakan şükür, neyle gündeme geliyor:
hatır gönülle geldiği belli olan yorumculuk mevkisi ve aldığı parayla, bir de kendi düşüncesi olmadığı besbelli olan açıklamalarla!
girizgahı uzun tuttum, şimdi gelelim söylediklerini analiz etmeye. diyarbakırspor'u doğrudan birinci lige çıkartma ile ilgili fikre üç yönden katılmıyorum:
ilki, sportif bir başarı olmadan böyle iteklemeyle bu iş olmaz. olursa da, zaten işin içine siyaset gireceği için oynanan maçlar da siyasi olur. netekim, ankaragücü nün hangi ilahi kuvvet yardımıyla yirmi yıl ligde kaldığını biliyoruz, böyle bir iş olup da diyarbakırspor un ilk sezon küme düşme riskiyle karşı karşıya olduğunda yine bu ilahi kuvvet devreye girer mi? Bence girer.
ikincisi, diyarbakırspor un süper lig sicili belli. yapılan maçlarda çıkan olayların haddi hesabı yoktu, düştüklerinde adeta şükrettik iyi oldu diye. hakan şükür bunları hatırlamıyor mu? maçlarda infial yaşamayacağımız ne malum? şehirlerin üzerinde durmak için değil ama, bursa ve kayseri gibi milliyetçi damarı kuvvetli takımlar bu ligde olacaklar, bu konuda sabıkalı diyarbakırspor taraftarının son derece vahim sonuçlara yol açmayacağını kim garanti ediyor? stat ışıklarına hükmedemeyip başbakandan talimat bekleyen vali ve emniyet müdürleri mi, taraftardan korkup deplasman maçlarına rakip takımları almaktan bile korkan federasyon yöneticileri mi?
üçüncüsü, kendi yetiştiği sakaryaspor, komşusu kocaelispor ikinci ligde bile kalamadı. bu şehirler sosyoekonomik düzeyleri yüksek, sanayinin gelişmiş olduğu yerler. takımlar 1.ligde iz bırakan, kupa alan takımlar. bu takımlarla ilgili ne yapabildiler? ben söyleyeyim, partilerinin belediyesindeki başkan ve/veya başkan altı adamlara devredip, buradaki potansiyeli gebertip, deprem atlattığı sene ve otobüs kazası atlattığı sene takımı altyapı destekli haliyle bile 1.lige çıkan takımları mahvettiler. altyapıya giriş sürecinden itibaren eminim birçok insandan çok fazla bilgi sahibi olduğu bir süreci planlamadan, bedavacı bir görüşle hareket etmek midir kendisine yakışan?
güldürmeyin beni, gerizekalı değilim ben. hamaset edebiyatı ve çalınan alınterini değil, somut projeler ve ilham verici fikirler kendisinden bekliyoruz.*
edit: eklemem lazım, bir yetkili demiş ki bölge takımları başarısız bu yüzden gençler futbola ilgili göstermiyor. yahu, ilgi toplamak için takım başarılı yapılmaz arkadaş! takımın iyi olması altyapısıyla bağlantılıdır, koca bölgede bu konuda hiçbirşey yapılmamış işte. gaziantep istisnası var, celal doğan ın elinden tutan mı olmuştu acaba? somut model, bakıp esinlensinler. hala bakmadım, bu yorumu kim yapmış diye. bakalım kimmiş:
--spoiler--
Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu (ASKF) Şube Başkanı Remzi Dayan
--spoiler--
yani, en kibar tabirle oha ve çüş demek istiyorum. diyarbakırspor eski ve mevcut yöneticilerini gördüm, eşyanın tabiatı falan diyecektim ama bu.. nutkum tutuldu.
edit#2: Sportif başarı olarak bakıldığında, ne derece kalıcı bir iş yapılacak olacağının kanıtı da gerçeklerde saklı gibi, buyrun:
Artık yetişemez oldum. ateizm ile otizmi ortak görüp bunun açıklamasını yapan insanlar kenar mahallede adı çıkan mele veya cemaat hocası değil, makam sahibi. daha da ne diyeyim, niye diyeyim?
Yukarıdaki programın son bölümünde nihat genç in söylediği önemli birşey var. aklı başında insanların zihnini meşgul etmek için bu saçma ve tepkili söylemler özellikle yapılıyor diye bir teorisi var. altına biriktirdiğim onca entry, elbette bu başlığı yeterince tanımlıyor. ama gerekçelendirmek açısından buraya not düşmem gereken yeni bir gerizekalılara hazırlanan haber ve bilgiler tanımı var.
zeka kapasitesi belirli bir seviyenin üzerinde olan insanların zihnini oyalamak için ortaya kasıtlı olarak atılan haber ve bilgilerdir. bu tarz haberleri yapmanın bir cezası, bir yaptırımı olmadığı için, kafası çalışan insanlar bunların hangi birine karşı çıkmalıyım diye düşünmesinin bile bu insanların zihinsel kapasitesinden feragat etmesi anlamına geldiği için bu haberler yapılıyor, bu bilgiler veriliyor, bu insanlar ortada. bunları yapmak için bilgili olmaya gerek yok, ne de olsa ispat etmeyi zorunlu kılan birşey olmadığı için, bekliyorlar karşı taraftaki bilgili adam ispat etmeye çalışsın. sonra lafa giriyorlar, anlamıyorlar. izleyen de küfür ediyor, çıldırıyor. sonra bu asabiyetini dışarı taşıdığı anda, başka konulara ayıracağı zamanı buna ayırdığı için hayatının içine edilmiş oluyor.
Bu nedenle, burayı artık arşivlik kullanmayı düşünüyorum. çünkü geriye dönüp baktığımda muazzam başlıkları yakalayıp not etmişim. bu tarzda kara çalma hareketleri olduğunda, epey bir konuyla ilgili veri toplamışım. ama ciddi bir zamanı buraya ayırmak yerine, kültürel, sanatsal, bilimsel konulara vakit ayırırsam hem kendim hem de çevrem için iyi bir iş yapmış olacağım. gündemi takip edeceğiz, önceden saflar net belli değildi. şimdi en azından neyin ne olduğu daha da belli, herkes ve her kavram belli testlerden geçti. artık daha net şekillendiler. ilkeli olmak hem daha verimli, hem de daha net bir tavır olacak gibi gözüküyor.
Aslında insanların ortalama algıya sahip olduğunu düşünsem yorumsuz yazıp bırakacağım ama yapamıyorum. bir de malum burası sözlük, insanların aradığını bulması gerekiyor.
Hükümet sözcüsü bülent arınç ın incilerine bakalım:
--spoiler--
Silahlı mı silahsız mı diye sormaya gerek yok. Nasıl geldiyse öyle ülkeyi terk edecek.
--spoiler--
silahlı veya silahsız diye sorma nedeni şu: ateşkes var mı? barış süreciydi hani, silahlar ne olacak? sorun insanların silahlarla öldürülmesi değil mi? pkk asker ve sivilleri gırtlağına çökerek mi öldürdü? nasıl gerek yok, anlamaya çalışıyoruz malum the süreç barışmakla mı ilgili başka birşey mi var?
nasıl geldiyse öyle terkettiğinin kaydı nerde var? örneğin şehit ettiği askerlerin silahlarını yağmalamışlarsa, devlet demirbaşına kayıtlı olup olmadığının kontrolü yapılacak mı? kim yapacak?
--spoiler--
CHP, AK Parti başarıya ulaşacak diye hasis olmamalı.
--spoiler--
teröristler manşetlere çıktı, ülkemizin onuru zedelendi. orduya daha birşey diyemiyorum, durum felaket. neyin başarısı, nesini çekemeyecek chp anlayamıyorum. ha, olan biteni başarı olarak gören chp mensupları varsa, bi zahmet ikilesinler. ya da biz anlayalım çaplarını, taklitler orjinallerini yaşatır deyip geçelim.
--spoiler--
MHP'yi biraz anlıyorum söylemleri 30 yıldır değişmedi, hükümeti karalamaya çalışıyorlar.
--spoiler--
30 yıldır PKK terör örgütüydü, hala da öyle. Konu Türkiye Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüğü ve vatandaşlarının bir arada yaşamasıydı, yine öyle. bu konuda MHP'nin söylemleri niye değişsin? değişen birşey varsa nedir, bu durumda değişmesi normal midir?
ne diyeyim, bu kadar fazla destek görünce insanların bir bildiği vardır diye susmadık, ama tablo artık ortada. mağdur olduğunu iddia edip yıllarca ağlayarak memleketin her türlü kaynak ve imkanına hakim olduktan sonra neyle karşı karşıya kaldığımıza bağlı olarak, bundan sonra olacakları düşünmek bile istemiyorum. bunlarla ilgili söylenecekler de günden güne kötüye gidiyor, bu işlerle uğraşarak biz de çıldırıyoruz. işte (#19439126) de noktaladığım yere geri döndüm.
Hep hükümetin eylem ve söylemlerinden bahsediyoruz, elbette bu demek değil ki herşeyde onların kabahati var. yukarıda paylaştığım haberdeki zat, muhalif televizyonlarda tek başına program yapan, ayrıca 3-4 lü tartışma programlarında gördüğümüz bir kişi. Derken...
Farkettim ki burada resmi olan kişi Fevzi Yeniçeri değil. Araştırmam lazım ama, daha bu aşamada ofsayta düşülüyor, şayet bu resmi paylaşılan kişiyi karalamak için yapılmışsa çok ama çok ayıp. google'ın icat edildiğini bilmeyecek kadar da gerizekalı değiliz, yok artık!
Edit: araştırma sonucu devam ediyorum. bahsedilen kişinin ismi yanlış yazılmış, fevzi değil, özcan yeniçeri olacak.
haa, şimdi. bu zat 21. yy türkiye enstitüsü enstitüsü başkanı, profesör, yazar. ama ben kendisini artık hiçbir yerde görmek istemiyorum, çünkü mevcut hakim gücü vatandaşların lehine çevirerek alt etmek için eşitlik ve hakları savunmak gerekir. bunların yanından bile geçmeyeceksin, polis durdurduğunda mağdur olduğunu söyleyeceksin öyle mi? bak paşam, kusura bakma, istediğin statüyü al, ama burası ego tatmini yaptığınız üniversite sıraları değil, millet meclisi. bu sistemin zaafıdır, kim bilir kaç günahsızın öğretimini de bu mantıkla kirletip, kaç kişinin hayatını kaydırdınız. esas olan millete hizmet, size de milletvekiliyseniz, duracaksınız ve durdurulacaksınız. ki, başka insanlar da kendine bahane bulup geçiş üstünlüğü almaya kalkmasın. system parts, integration, ok? anlaşılmıyorsa ingilizce anlatalım, yazıklar olsun be!
11 mayıs 2013 reyhanlı patlaması nda resmi kaynaklara göre 46 kişi yaşamını kaybetmiş. bu sayının söylenenin çok üstünde olduğu, 120 kişi civarında kaybımızın olduğu yazılıyor. Elbette ki bu yasak bulutu içerisinde, belki itibar edilmemesi gereken bilgileri bile ciddiye alıyoruz, bu konuda basın güvenilir bir kaynak değil artık.
Televizyonda söylenene göre, 46 ölü ve 55 yaralı var. bir ilçe yıkılmış, biz gündelik olağan yaşamımıza devam ediyoruz. O zaman rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu kadar insanımızı kaybettiğimiz bir durumda, bu denli ciddi bir olaya hakkı teslim edilmediği müddetçe yayınlanan her haber ve bilgi gerizekalılara hazırlanmıştır. Hoş, insanın zekasının geri olması insanlığından ödün vermesini gerektirmez. bu nedenle buraya yazıyorum ama, kelimeler de yetersiz kalıyor.
bu arada, dün akşam bir fenerbahçe taraftarının bıçaklanarak öldürüldüğünü biliyor musunuz? hayatımızda ne varsa içine önce politika, sonra biber gazı işlemişti. şimdi haberlerimizin hepsi kanla bezenmeye başladı. Ne olur hassasiyet gösterelim, ne olur!
Okudunuz mu? Bence yorum yazmaya gerek yok. elbette belirtmem lazım, açıklamanın üzerinde durduğu bir nokta var (bkz: kraldan çok kralcı olmak) ama bu da durumu kurtarmıyor maalesef.
Öncelikle köpekler adına çok üzüldüğümü belirtmem lazım, videoyu izlemek istemeyecekler kurtarayım:
--spoiler--
osmanlı tokadı ile köpeklere çat çut vurulan görüntüler var.
--spoiler--
sayfalar dolusu yazdım ve en az bir defa da söyledim. insan, vatandaş olarak hiçbir değerimiz yok! Bu kadar değersiz görülen insanların, hayvanlara şiddet uygulaması gerçekten çok mu anormal? yaptığı işten nefret eden, sosyal hayatını beğenmeyen, farklı yaşamlara özenen birisinin psikolojisi ne kadar sağlıklı ki, köpeklerinki değerli olsun?
işyeri sahibi şimdi bunu yapanları işten atar. atar atmasına da, bu adamların çalıştığı koşulların aynısıyla yenisi başlayacak olduktan sonra, ruh halini dışa vurup vurmaması mı durumu değiştirecek? bence çoğunluk için öyle, o yüzden takmayın kafanızı, açın gazeteleri televizyonları ya da bir bilgisayar oyununu kendinizden geçin, takılın.
