bugün

gençlik yaşamın belli bir çağıyla ilgili değildir.insan kendine olan güveni derecesinde genç, kuşkusu derecesinde yaşlıdır. cesareti derecesinde genç,korkuları derecesinde yaşlıdır. umutları derecesinde genç,umutsuzluğu derecesinde yaşlıdır.
umuttur.
'geri verin zamanın geçmek bilmediği
gençliğimin sırtıma bir yük gibi bindiği,
akasya kokulu sabahlarımdan,
hiç olmazsa birini...'
ele geçmez fırsatların yaşandığı en hızlı dönem.
bir kadının ya da erkeğin en boktan zamanı.
hayatta sağlıktan sonra kıymeti bilinmesi gereken en önemli şeydir.
BUGÜNKi TANIMIYLA;

Milliyet'in 3. sayfasında bir haber :

"12 yaşındaki kız internette tanıştığı adama kaçtı. "

Sayfayı çevirin:

Edirne'de sevişirken görüntülenen liseli kızın fotoğrafları...Ve günlerdir Mardin'den Sivas'a kadar Türkiye'nin dört bir yanından 12 -13 yaşında küçük kızlara tecavüz haberleri...

Madalyonun bir yüzünde ağzı salyalı sübyancılar var. Peki diğer yüzünde?...

Alttan alta inanılmaz bir " ergen ihtilali "yaşadığımızın farkında mısınız? Son zamanlarda bir lise mezuniyet balosunda bulundunuz mu hiç? Gitseniz, gördüğünüz ağır makyajlı,cesur dekolteli, yüksek topuklu, cep telefonlu kızların 16 - 17 yaşında olduğuna inanabilir miydiniz acaba?

Levent'te bir estetik kliniğinde görevli bir uzmanla görüştüm.

Dinlediklerime inanamadım:

" 14 - 15 yaşında kızlar, ana babalarından habersiz gelip kaşlarını kaldırmak, fazla yağlarını aldırmak, selülit tedavisi yaptırmak istiyor " muş.

Geçenlerde bir kız elinde Angelina Jolie ' nin fotoğrafıyla gelmiş ve " Bunun ki gibi dudak istiyorum " demiş.

18' lik bir lolita da göğüslerini büyütmesi için yalvarmış.

" En büyük istekleri " neymiş biliyor musunuz?

Zara'nın ya da Diesel' in 34 bedenine sığmak...Bunun için yarışıyorlarmış: " Çünkü televizyonda gördükleri mankenler 34 beden giyiyor. Onu giyebilmek için 44 kilo kalmaları lazım.

Bunun için resmen aç geziyorlar. Gün boyu yedikleri, bir kase yoğurt, iki tas salata, sigara, kahve ve kola... 500 kaloriyle yaşamaya çalışıyorlar. O yüzden vücutlarında demir, sodyum eksikliği var.

Yanlış beslendikleri için vücutları hızla deforme oluyor, müdahale için de bize geliyorlar. "

Uzman, bunun son 3 yılda gözlenen bir " patlama" olduğunu söylüyor:

"Ben de anneyim, 18'lik ' lipolu ' (yağ aldırmış) kızları görünce dehşete kapılıyorum.

Biriktirdiği 300 - 500 milyonla gelip; ' Dudağımızı şişir' diyenleri ' Bırakın dudağınızı da gidin kafanızı şişirin' diye geri yolluyorum. "

Genelde üst gelir grubundan hastaları bulunan bir jinekoloğun gözlemleri daha da çarpıcı:

"Genç nüfusta müthiş bir uyanma var " diyor. 17 - 18 yaşlarında lise öğrencilerinin kürtaj için başvurduğunu söylüyor ve bazı gözlemlerini aktarıyor :

Batı'da ergenlik yaşı 16 - 17' den 11 - 12' ye geriledi.

Amerika'da10 yaşa kadar düştü. Genç kızlar annelerinden çok daha erken adet görüyor artık...

Bunun, iklimden beslenmeye kadar pek çok nedeni olabilir ama en önemli nedenlerinden biri " psiko -

seksüel uyarımın artması "...Yani, okulda, çevrede ve özellikle de medyada cinsel teşhirin yaygınlaşması... Baştan çıkarıcı klipler, uyarıcı filmler, cinsellik yüklü diziler, çıplaklığa çağıran reklamlar, beyinde ergenliği erken uyandırıyor, cinselliğin keşfini hızlandırıyor.

Özellikle varlıklı kesimden gençler, lise çağında, özentiyle büyük ve seksi görünme derdine düşüyor. Karşı cinsi de sadece bir seks nesnesi olarak görüyor. Anneleri mi? Onlar da kızlarının ponponlu çorapları ve lastik ayakkabılarıyla genç görünme çabasında...

Küçükler büyük, büyükler küçük görünmek için yarışıyor adeta...

Kimseyi suçlamayalım; bu tablo bizim eserimiz:

iyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyordunuz ki?

Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken, kalçasını çalıştıranları baş tacı eden bir toplumda nasıl çocuklara "

Göğsünü değil, kütüphaneni büyüt " öğüdü verebiliriz ki?

Yasak çare değil... Beyin faaliyetine itibar kazandırmaya ve öncelikler konusunda topyekün bir hesaplaşmaya ihtiyacımız var.

Bu toplum nereye gidiyor sizce..

CAN DÜNDAR
15 yaşındayken iple çekilen,
20 küsür yaşlarda farkındalığına varılamayan,
30'dan sonra ardına bakılıp iç çekilen...

evet, hiç 30 yaşında yaşında bulunmadım da gençliğin yaşamın altın yılları olduğunu düşünürsek, var böyle bi şey. ellerin arasından kayıp giden, en çok hataların yaşandığı, pişmanlıkların ardı arkası kesilmeyen bi dönemde bağrı yanıklığın yaşandığı en çok bu yaşlar olsa gerek.

kaç kere sevilir gençken? gönül daldan dala konsa dahi asıl kişi değişir mi? sınırı nedir gençliğin? çılgınca yaşamak en çok neden gençliğe yaraşır?

kezlerce kez sever insanlar. gömlek değiştirir gibi işte. ama bi kere bağlanılır, gönül başka daldayım sanır da yönü değişmez aslında gerçekliğin. sınırı yoktur gençliğin, cesaretle ete kemiğe bürünür. bazen sevilir bazen unutulur, çılgınlık sayılır.

hayatın her tadı tadılmalı elbet gençken de, o silinmeyen hatalar unutulmayacağı gibi hep bi engel çıkarır insanın karşına... akıla en çok ihtiyaç duyulan dönem, yine gençkendir...

3 düşünüp 1 davranmak anca sığar deli gibi atan kalbe, hayat anca düzene sokulur. serserilik, hoppalık, boşvermişlik, koyver gitsinlik... hepsi gençken kazanılır sonra hayat felsefesi olur.

bu diyalektik bu irfan bu varyasyon anca kazanılmış muktesabatlarla ileriki yaşama aktarılacaktır... heybeye ne kadar hakikat atarsak o kadar genç kalma ihtimali yüksek olacaktır. değil midir zaman, doğruyu kovalayan hep genç kalacaktır? aydınlığı bırakmayacak, aydınlıksa gün gibi gençliğin diğer adıdır...

en yerindesiyse, geçmişi bırakıp geri gelmeyeceğini bilmek, geleceğe de hiçbir zaman hükmedilemeyeceğinin idrakine varmak. bilahare en büyük meselenin, ''sonsuza varmak'' olmasını da anlamak...

Nedir bilmiyorum başımdaki zelzele,
Gençlik midir, beni böyle savuran?
Geceler üstüme örtülü perde,
Benliğim uykuda, yok mu uyandıran?
Susmayın, devşirin güzellikleri..
Gecenin örtüsü sıyrılsın gitsin!..
istemiyorum artık karanlıkları,
Geceler yerini gündüze versin...
kesinlik televizyonlarda dayatıldığı gibi değildir gençlik. eline kredi kartını alıp saçma sapan şeylere harcayan bir profil değil asla.
hayatını bilime adayanlar tarafından beğenilmeyen hayat evresi.

ee adam hergün mutfağında atomu parçalıyor tabi beğenmez, beyinsiz gençler.

ah kalbim...
bir hışımla geçti başımın üzerinden
gözlerimle izledim rüzgarında uçanı.
(bkz: üniversite gençliği)
benim ki maviydi, bazen yeşil... açık mavi ve su yeşili.
huzurluydu sonra, pamuk bir anneannenin tatlı zoruyla uyunan ikindi uykularının mahmurluğu gibi.
aldanmaları küçüktü. iki damla gözyaşı, bi çekmece çikolata, bir de öpücükle unutulacak cinsten.

her şeye aşağıdan bakıyordum; o zaman bu kadar büyümemişti burnum. ve bilmiyordum bunca çok olacağını yapamadıklarımın...
öykünmemiştim henüz bunca, benden başkasına ait olana.
zamanı bilmiyordum hem, dolayısıyla yavaşı. yoku duymamıştım, bilmiyordum bitmeye yaklaşmayı, olmazı, imkansızı.
eksiği, itmeyi, yalnızlığı, uzağı, kalleşi, suçluluğu...

bile bile, öğrene öğrene yitirdiğimdir gençlik.
maviydi, yeşildi.
şimdi? her şey lacivert.
(bkz: gençliğin dayanılmazlığı)

gençliğin hayalleri
gençliğin buhranları
gençliğin sevimsizliği
gençliğin kötü hormonları
gençliğinde hata yapıp
hamile kalanlar
hamile kalıp aldırmayanlar
gençlikte olan sevimsizlikler
gençlikte kalan her şey
gençlikte bir ona bir buna
gitmelerimiz gençliğimiz
her şey gençliğin buhranları
yıllarca içinde bulunduğumuz
kısır döngüler
azıyor patlak zarlarmız
azıyor beynimiz
azıyor tırnaklarımız
hayat bir silindir gibi
geçiyor hayat ruhumuza
hüzün veriyor
bir filimlik hayat
acısıyla yanlışıyla

buhranlarımız
aldığımız yalnış kararlar
günahla riçinde yüzüyoruz
kafamız ağrıyor
gençliğimiz hamile
kalanlarımız
geçnliğimiz hatalarımız
gençliğimiz göz yaşlarımız
genciz hatalarlla dolu kalbimiz var
her şey sonra yaşlanacak
hatalarımız üzerinden
niye bu dünyaya
ait olayım ki!!!!
bu dünya hata dolu
her şeyiyle hata dolu
evrimden geldik
gene evrime gidiyoruz
dünya hatalar zinciri
kaç sistem bulursak
bulalım hata oluyor
hata doluyor!
(bkz: http://atikaaltiok.blogsp...gencligin-dayanlmalg.html)
gençlik, uzun bir deniz serüveninde karayı görmeye çalışmanın, gözetlemenin; yaşlılık bir limana varmanın kesinliği ve hazzını yaşatırmış insana.
sosyolojik açıdan tam bir alt kültür dür. yönetenler, yönetilenlerin kafalarının çalışmasını istemezler. bu bağlamda gençlik yönlendirilmeye, gaza getirilmeye uygun bir evredir. domates, biber yetiştirirmişcesine gençlik yetiştirmek isteyenler de türeyebilir. kategorize edilir, özgür düşünen bireyin yerinde yeller eser.
yönetmek, yönetilmek böyle bir şey zaten. geçenlerde, birkaç tane muhafazakar cheery domatesi yetiştirdim seramda. sormayın, bir tat var. anlatılmaz. ilaçsız, organik...
kategorizasyonsuz tarafından bir kramp şarkısı.
edit: ne kadar kategorizasyon o kadar iyi... domatesin üzerine etiket basar gibi, etiketleyin anasını satayım.
insanın kendini yaşlı olduğunu düşündüğü an daha da iyi anladığı dönem. zamanın telafisi yok ne yazıkki. giden gitti mi geri döndüremiyoruz.
görsel
"delilik türlü türlü değil mi? gençlik... her kadın, az çok bu delilikle hastadır." sözü aklıma gelir gülerim.
*
gençlik... geldi, geçti... bir günlük süstü!
nefsim! doyamamaktan dünyaya küstü.
yiyip içip yatan insan topluluğu olarak bilinen güruh. *
çocukluktan sonra yetişkinlikten önce olan insan yaşamının belki de en kıymetli, önemli evresi. herkes bir yaş aralığı vermiş ben de kendi kafama göre gençlik için bir yaş aralığı vereceğim 18-30 yaş arası gençliktir bana göre. değeride en çok geçtikten sonra anlaşılır en acı tarafıda odur.

"düşünme yap" işte tam bu gençlik sırasında benimsenir.

kendi yaptığım yaş aralığında daha henüz başlarında olduğum bu evrenin farkında olarak yaşamak daha farklı.

gençlik önem bir şeydir kıymetini bilin arkadaşlar.

hakkında daha güzel şeyler söylemek isterdim ama söylenmişi var o yüzden sizi gençliğin marşı: forever young (http://www.youtube.com/watch?v=t1TcDHrkQYg) ile ve gençlik üzerine okuduğum okuduğum güzel bir yazıyla baş başa bırakıyorum.

yazı: http://tonyukuk666.blogspot.de/2012/07/genc.html
insanoğlunun en verimli dönemidir. sağlıklıdır diridir ve aklına esen şeyi yapmayı deneyecek gücü vardır. gençlik önemlidir. bunu iyi kullanmak gerekir. sonra çok ararsınız o gençlik gnlerini.
Letâif-i Rivâyât adlı eserde yer alan bir öykü. Gençlik’te arabada gördüğü bir kadına çeşitli işaretler yapan bir gencin bu hareketlerine karşılık alması davet edildiği evde işaretleştiği kadının teyzesi çıkması üzerine içine düştüğü komik durum anlatılır.