gelmiş geçmiş en iyi türkçe dizeler

entry310 galeri0
    101.
  1. uzun yaşamışsın derler bana
    bilmezler seni uzun beklediğimi

    fazıl hüsnü dağlarca

    not: rahmetli vefat ettiğinde 94 yaşındaydı.
    6 ...
  2. 102.
  3. türkiye'de istanbul ne ise,
    istanbul'da gece ne ise,
    gecede yürümek ne ise,
    yürürken düşünmek ne ise,
    seni unutamamacasına düşünmek ne ise,
    unutmamanın anlamı ne ise,
    seni sevmek ne ise,
    saklayayım, yok söyliyeyim derken
    birden aşka düşmek ne ise.
    her neyse .

    (bkz: özdemir asaf)
    11 ...
  4. 103.
  5. Kimi der ki kadın
    Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
    Kimi der ki kadın
    Yeşil bir harman yerinde
    Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
    Kimi der ki ayalimdir,
    Boynumda taşıdığım vebalimdir.
    Kimi der ki hamur yoğuran.
    Kimi der ki çocuk doğuran.
    Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
    O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.
    Yavrum, annem, karım, kızkardeşim,
    Hayat arkadaşımdır.

    (bkz: nazım hikmet ran)
    0 ...
  6. 104.
  7. seni annenden ayırmak için kullandıkları neşterle kestiler bileklerimi..
    kusura bakma,gözüm yaşlı,ülke yağışlı..
    eski bi devlet hastanesinin tıbbi atık konteynerine bıraktılar kalbimi..
    sevgilim leşime sarıl..
    burası soğuk..cesetler çok sıkı üşür...
    2 ...
  8. 105.
  9. dünyada akla değer veren yok madem,
    aklı az olanın parası çok madem,
    getir şu şarabı, alsın aklımızı,
    belki böyle beğenir bizi el alem!
    hayyam.
    1 ...
  10. 106.
  11. anlatması imkansız olan öyle bir an ki,
    hülyadaki ses varlığının gayesi sanki...
    bak emrediyor: daldığın alemden uyan ki,
    mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...
    0 ...
  12. 107.
  13. 108.
  14. Bilerek mi yanına almadın,
    Giderken
    Başının yastıkta bıraktığı çukuru.

    Beni senin gibi,
    Birde annem terk etmişti ki,
    Göbeğimde durur onun yokluğundan
    Bana kalan çukur.
    2 ...
  15. 109.
  16. --spoiler--
    Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
    Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
    Baksana; parmak uçlarım ateş
    Lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden
    Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
    Benimle meydan oku her çaresizliğe
    Benimle uyu, benimle uyan
    Birlikte varalım on üçüncü aylara...
    --spoiler--

    (bkz: ümit yaşar oğuzcan)
    1 ...
  17. 110.
  18. şakaklarıma kar mı yağdı ne?
    benim mi allahım bu çizgili yüz?
    ya gözler altındaki mor halkalar?
    neden böyle düşman görünürsünüz;
    yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

    cahit sıtkı tarancı
    (bkz: otuz beş yaş)
    4 ...
  19. 111.
  20. "yiyin efendiler yiyin!
    bu iştah veren sofra sizin
    doyuncaya, tıksırıncaya, patlayıncaya kadar yiyin "

    (bkz: tevfik fikret)
    3 ...
  21. 112.
  22. şeytan insana önce ALLAH I unutturur... sonra çağdaş çöplükte ne bulursa yutturur.
    (nfk) necip fazıl kısakürek
    2 ...
  23. 113.
  24. yani sen elmayı seviyorsun diye
    elmanın da seni sevmesi şart mı?

    nazım hikmet ran
    --------------------------
    sana ufuklar “gel!” diye bağırır,
    ellerinde çiçek haykırarak
    seni gür sesiyle hayat çağırır,
    beni de çiğneyip geçtiğin toprak…

    ahmet hamdi tanpınar
    ------------------------
    şem' çün gördi gözüm yaşın derunum ateşin
    bezm-i gamda akıdur gözyaşını her dem bana*

    *mum gözümdeki yaşı ve içimdeki ateşi gördüğü için dert meclisinde göz yaşlarını durmadan benim için akıtmaktadır.

    avni
    -----------------------
    doğru söylerim halk razı değil
    eğri söylerim Hak razı değil

    sonuncusu kimin bilmiyorum.
    2 ...
  25. 114.
  26. iÇERDE

    Haberin var mı taş duvar?
    Demir kapı, kör pencere,
    Yastığım, ranzam, zincirim,
    Uğruna ölümlere gidip geldiğim,
    Zulamdaki mahzun resim,
    Haberin var mi?
    Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,
    Karanfil kokuyor cıgaram
    Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...

    Ahmed ARiF
    1 ...
  27. 115.
  28. söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.

    (bkz: fuzuli)
    4 ...
  29. 116.
  30. Duvarlar dinler mi konuşsam, bilemem.
    Bu dünya düşmez mi gözümden, herşeye rağmen?
    Pişmanlık akmaz mı oluk oluk damarlarımdan?
    Şimdi ben sussam mı, ya ne desem?

    Yoruldum yoruldum, dünya gücümden ağır.
    Bağırdım çağırdım, dünya bildiğin sağır.
    Düşündüm taşındım, ama bir çıkış bulamadım.
    Yürüdüm durdum bu handa, bitmedi bu kahır.

    Sonunda benliğimden/yalanlardan kurtuldum.
    Öylece buldum sonsuz uyumu.
    Ne mutlululuk var, ne mutsuzluk,
    Gördüğüm herşey gölge oyunu.

    Gözlerim gerçeği gizler,
    Var sandığım yokmuş meğer.
    Dedim, bir hayal için bu ne keder?
    Aptallıkmış bunun adı.
    0 ...
  31. 117.
  32. 118.
  33. "kim demiş haram nedir bilmez hayyam?
    ben haramı helali karıştırmam:
    seninle içilen şarap helaldir
    sensiz içtiğim su bile haram. "

    ömer hayyam.
    4 ...
  34. 119.
  35. yıkık şehrimin izbesi
    en fazla
    gözlerimde ölürsün
    en çok
    gözlerime gömülürsün
    gözlerimi kaparım, vasiyetimi yazarım.

    kahraman tazeoğlu
    0 ...
  36. 120.
  37. Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
    En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
    -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
    Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
    Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
    Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
    Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
    Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
    Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
    Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
    Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
    Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
    Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
    Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
    Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
    Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
    Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
    Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
    Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
    Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
    Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
    Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
    Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
    Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

    Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
    Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
    Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
    Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
    Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
    Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
    Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
    O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
    Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
    Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
    Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
    Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
    Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
    Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
    Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
    Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
    Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
    Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
    Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
    Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkâm.

    Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
    Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
    Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
    'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
    Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
    işte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
    Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
    O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
    Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
    Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
    Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
    Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
    Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
    Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
    Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
    'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
    Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
    Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
    'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
    Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
    Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
    Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
    Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
    Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
    Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
    Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
    Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
    Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
    Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
    Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
    Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
    Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
    Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
    Sen ki, islam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
    O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
    Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
    Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
    Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
    Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
    Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.

    Mehmet Akif Ersoy..
    3 ...
  38. 121.
  39. Ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
    Kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü!
    Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
    Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

    Sana benim gözümle bakmayanın
    mezarını kazacağım.
    Seni selamlamadan uçan kuşun
    yuvasını bozacağım.

    Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
    Gölgende bana da, bana da yer ver !
    Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
    Yurda ay yıldızın ışığı yeter.

    Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.
    Kızıllığında ısındık,
    Dağlardan çöllere düşürdüğü gün.
    Gölgene sığındık.

    Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan;
    Barışın güvercini, savaşın kartalı...
    Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
    Senin altında doğdum,
    Senin dibinde öleceğim.

    Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
    Yer yüzünde yer beğen !
    Nereye dikilmek istersen,
    Söyle, seni oraya dikelim !

    arif nihat asya.
    2 ...
  40. 122.
  41. geleceğim, bekle dedi, gitti..
    ben beklemedim, o da gelmedi.
    ölüm gibi bir şey oldu..
    ama kimse ölmedi.

    (bkz: özdemir asaf)
    2 ...
  42. 123.
  43. Sen kum nedir bilmezsin
    Deniz Görmedin ki.
    Yum gözlerini, zamanı düşün,
    Deniz bir gözünde
    Kum bir gözündedir.

    Sen taş nedir bilmezsin
    Dağa çıkmadın ki
    Yürü ufuklara doğru,
    Dağ bir ayağında
    Taş bir ayağındadır

    Sen kül nedir bilmezsin
    Ateş yakmadın ki,
    Uzat ellerini gökyüzüne,
    Ateş bir elinde
    Kül bir elindedir

    Sen kan nedir bilmezsin
    Ölmedin, öldürmedin ki, (bkz: )
    Yat toprağa boylu boyunca
    Ölüm bir yanında
    Kan bir yanındadır

    Sen aşk nedir bilmezsin
    Beni sevmedin ki
    Ağla, ağlayabildiğin kadar
    Bütün güzellikler sende
    Aşk bendedir
    **
    3 ...
  44. 124.
  45. seni aklıma düşüren
    yerçekimi değil
    yalancı yıldızlar
    öyle uzaksın ki
    üflesem soğuyacaksın
    sarılsam okyanus

    (bkz: yılmaz erdoğan)
    1 ...
  46. 125.
  47. Diyelim yağmura tutuldun bir gün
    Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
    Öbür yanda güneş kendi keyfinde
    Ne de olsa yaz yağmuru
    Pırıl pırıl düşüyor damlalar
    Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
    Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
    işte o evin kapısında bulacaksın beni
    Diyelim için çekti bir sabah vakti
    Erkenceden denize gireyim dedin
    Kulaç attıkça sen
    Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
    Ege denizi bu efendi deniz
    Seslenmiyor
    Derken bi de dibe dalayım diyorsun
    içine doğdu belki de
    işte çil çil koşuşan balıklar
    Lapinalar gümüşler var ya
    Eylim eylim salınan yosunlar
    Onların arasında bulacaksın beni
    Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
    Çakmak çakmak gözleri
    Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
    Herkes orda sen de ordasın
    Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
    Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
    Özgürlüğe mutluluğa doğru
    Her işin başında sevgi diyor
    Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
    Bi de başını çeviriyorsun ki
    Yanında ben varım

    (bkz: can yücel)
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük