günler ayları, aylar yılları kovaladı ama bekleyişlerim nafile artık. sanırım ömrümün sonuna kadar tek başıma nasıl yaşayacağımı planlamanın vakti geldi, bir seneyi daha devirdim öyle ya da böyle.
hayatıma giren kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmedi, ketum biriyim, hayatıma insanları almaya çekiniyorum, aldıklarım da beni daha diplere çekti, karanlık ve derin bir kuyunun içerisinde hapsoldum, göğe bakıyorum belki sen gelir de elini uzatır ve çıkarırsın beni buradan diye,
olmayacak biliyorum, aslında ben şimdiden sana aşık oldum, hayal ettiğin ve gerçekte hiç var olmayan birine aşık olmak ne kadar umutsuz bir durum biliyor musun?
saçma sapan insanlarla uğraşmaktan, dertlerini anlattığında üstünkörü dinleyip geçiştiren insanlara çaresizce tutunmaktan, dört duvar arasında kalıp yalnızlıkla sonu gelmeyen bir muharebede savaşmaktan, elindekileri kaybetmemek için her gün kalktığında şükretmekten, her nefes alışında acaba karşıma çıkacak mısın diye ümit etmekten yoruldum, bıktım.
çok istediği bir oyuncağı günün birinde elde etme umudu taşıyan çocuk kadar çocuksu şimdi duygularım, gelme, istemem derim ama keşke çıksan karşıma.
hiç tanımadığım, hiç görmediğim birini özlemek ne kadar sükût-u hayâl kalıyor, duygusal şarkıları dinlemekten nasıl imtina ediyor insan bir bilsen...
aklıma gelen tüm kötü şeyleri saçma sapan kelimeler üreterek def etmeye çalışıyorum ve sanırım deliriyorum artık.
sen gelirsen eğer,
bu deliliğimden kurtar beni,
ben yine şair olur, adına kitaplar yazarım, her gün masallar anlatırım sana, şiirler okurum, bende olan ve belki de senin en çok seveceğin şeyi, sevgimi veririm, elimde kalan yegâne şeyi paylaşırım seninle.
Seni istiyorum.
Yalnızca ikimize ait olacak küçük ve sıcak bir evimiz olsun istiyorum. Taşındığımız zaman yepyeni olan her şey yavaşça dökülmeye başladığında senin düzeltmek için çabalamanı ve her adımda sana destek olmayı istiyorum.
Sevdiğin bir işin olsun istiyorum. Sabahları işe gitmek için uyandığımızda günün ilk kahvesini seninle içmek, işe gitmeden önce seni sıcacık öpmek istiyorum. O öpücüğün, akşam eve gelmek için seni çağıran ses olmasını istiyorum.
Bana araba kullanmayı öğretmeni istiyorum. Beceremediğim zaman kızmanı, söylenmeni ama alındığım zaman benden daha çok üzülmeni istiyorum. Merak etme, birlikte bir yere gittiğimizde de, birlikte geçireceğimiz hayatta da sürücü koltuğunda sen olacaksın.
Elimi tutmanı istiyorum. Birlikte bir etkinliğe gittiğimiz zaman topuklu ayakkabılarımla dudaklarına yetişebilmeyi istiyorum. Spor ayakkabılarımla ya da evdeyken dudaklarına uzanmam için bana doğru eğil, ben de parmak uçlarıma basayım istiyorum.
Seninle pikniğe gitmek istiyorum. Köpeğimiz arabanın arka koltuğunda otursun, sen yüzünün % 60ını kapatan iğrenç gözlükleri defalarca aksini istememe rağmen tak, vitesle işin olmadığı zamanlarda elimi tut istiyorum. Camdan içeri giren rüzgar yüzüme vurduğu zaman, soluma bakıp seni görmek istiyorum.
Sen köpeğimizle oynarken, onunla koşup çocuklaşırken kendi kendime " Ne harika bir baba olur" diye düşünmek istiyorum. Çocuğumuz olsun istiyorum. Omzuna alıp gezdireceğin, bisiklet sürmeyi öğreteceğin, sevgilisi olduğu zaman sinirden delireceğin bir çocuğumuz olsun istiyorum.
Banyoya her girdiğimde diş fırçanı görmek istiyorum. Gece yatağa girmek üzereyken o aptal diş macununu ortasından sıktığın için seninle kavga etmek, sinirimi göğsünde uyurken atmak istiyorum.
Seninle bir hayat istiyorum. Her saniyesinin tadını çıkardığımız için insanları kızdıracak bir hayatımız olsun, geriye dönüp baktığımda sadece mutluluk duyayım istiyorum.
edit: geçmiş entrylerimi okurken karşıma bu çıktı, günün ilk kahvesini sevdiğim şarkılar eşliğinde tek başıma içiyor, topuklu giymekten nefret ediyorum. araba kullanmayı öğrendim, köpeğimle pikniğe kendim gidiyor, hayatın tadını tek başıma çıkarıyorum. gelmezsen gelme ***.