Karanlıktan korkunç görüntüler çıkıyor; insan kavrayışının ötesinde varlıklar.
ilk anlatı, Dr. Selim Arda'nın (Osmanlı dönemi arkeoloğu) saha günlüğüne yazdığı: "Bu mağaranın içindeki mimari her türlü mantığa ve akla meydan okuyor, ancak bizim kavrayışımızın ötesinde bir amaçla inşa edilmiş gibi görünüyor... Duvarlardaki glifler artık durağan değil; değişiyor ve neredeyse bilinçli görünen desenler oluşturuyorlar."
Sonraki kayıtlarda, Henri Duval'in (haritacı) haritalarında fısıldayan sesler duyduğu, Leyla Demir'in (asistan) ise günlük sayfalarının bu görünmez güçler tarafından ele geçirildiğine tanık olduğu ortaya çıkar. Dr. Selim, kendini daha önce hiç kimsenin duymadığı bir dilde konuşurken bulur; gerçekliği her geçen gün daha da parçalanır: "Kendimi yalnızca tanrıların fısıldadığı bir dilde konuşurken buluyorum."
Bu arada, kazı haritaları bozulmaya ve eğrilmeye başlar (imkansız yollar oluşur), kenarları her geçen gün daha da uğursuzlaşan, anlaşılmaz sembollerle dolar. Ekibin psikolojik durumları, gerçeklikle bağlarını kaybettikçe hızla kötüleşir; mağara, yalnızca hayatlarını değil, ruhlarını da tehdit eden tarifsiz dehşetlerin bir kanalı haline gelir...
Hikâye boyunca kimlik parçalanması ve dilbilimsel yapıbozum temalarını ele alıyoruz. Bu bireyler kadim gizemlerin derinliklerine indikçe, kendilerinin gizli yönleriyle yüzleşiyorlar: uzun süredir bastırılmış anılar, çarpık vizyonlar veya uhrevi diller olarak yeniden yüzeye çıkıyor. Anlatı, insanlığın gerçekliği tanımlamak ve evrendeki varoluşlarını anlamak için dile olan bağımlılığını yansıtıyor; nihayetinde insan bilinciyle kavrayabileceğimizden daha fazlası olup olmadığını sorguluyor...
Keşif ekibi üyeleri bu esrarengiz gizemi çözerken, tüyler ürpertici bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalırlar: O mağarada asla yalnız değillerdi. Yüzeyinin altında duyarlı bir varlık gizleniyor ve bu varlık iyiliksever değil; onları hep gözlemliyor ve saldırmak için doğru anı bekliyor...
Bu kişiler zihinlerini ve bedenlerini tehdit eden artan dehşetle boğuşurken, hikâye giderek artan bir gerilimle devam edecek. Anlatı, kaçınılmaz bir yüzleşmeye kadar yoğunlaşıyor ve hem kahramanları hem de okuyucuları bildiğimiz gerçekliğin ötesine, kozmik dehşet diyarına iten son perdede doruğa ulaşıyor; bizi neyin beklediğini gerçekten anlayamadığımız bir yer...
Keşif gezisinin baş arkeoloğu, kampı rahatsız eden gölgeli bir figür hakkında paranoyaklaşırken, diğerleri uzay-zamanın en derinlerinden kendilerine bakan kozmik uçurumların görüntülerini deneyimliyor. Kazılarda bulunan metin parçaları, kozmik varlıklara ve yasak bilgilere dair gizemli göndermeler ortaya koyuyor. Uzak bir kaşiften gelen parçalanmış bir telgraf, esrarengiz bir varlığın, bir araştırmacı arkadaşının zihnini ele geçirdiğini bildiriyor ve bu da diğerlerinin, bu varlığın etkisine çoktan maruz kaldıklarından şüphelenmelerine yol açıyor.
Keşif ekibi üyeleri hafızaları, akıl sağlıkları ve ahlaklarıyla mücadele ediyor. Gerçek görüntülere mi yoksa en derin korkularının tezahürlerine mi tanık oluyorlar? Gerçekten de ürkütücü bir dehşeti mi uyandırdılar, yoksa bu dehşet onları içten içe mi rahatsız ediyor? Mağarada geçen her zaman diliminde gerçeklik daha da dramatik bir şekilde değişiyor ve ekibi hem dış hem de iç dehşetlerle yüzleşmeye zorluyor. Bir günlük parçası: "Duvarlar değişiyor... Orada olmaması gereken şekilleri fark ediyorum - sadece bilinçli zihnimin uçlarında beliren acı ve yalnızlık yüzleri. Bu mağaranın bir tezahürü mü, yoksa kendi gizli acılarımın bir yansıması mı?"
Kenar notlarıyla eski bir harita: "Mağaranın derinliklerinde bunu buldum... antik Hitit yazısı mı? Yoksa daha korkunç bir şey mi - hayal edilemez dehşetlere bir çağrı mı?" Yazının, kozmik varlıkların yasaklı bilgi ve büyüler kullandığı gizemli bir dil olduğu ortaya çıkıyor.
Bir günlük parçası: "Şimdi zar zor duyulabilen fısıltılar duyuyorum; sesin ötesinde var olan anlaşılmaz bir dil. Ne anlama geliyor? Kim böyle konuşuyor?" Dil, kadim metinlerden gelen o esrarengiz dil, ancak kaynağı hala bilinmiyor ve bu da keşif ekibi üyeleri arasında daha fazla paranoya ve korkuya yol açıyor.
Yırtık bir telgraf metni: "Acil bir ihtiyaç... içerideki Şey kontrol altına alınmalı. Enfeksiyon yayılıyor. Lütfen acilen yardım edin." Gönderenin, gizemli bir varlık tarafından ele geçirilmiş, parçalanmış bir kaşif olduğuna inanılıyor.
Bir diğer günlük parçası: "Gölgeler uzuyor ve içlerinde var olmaması gereken şeyler görüyorum; aklın alamayacağı yaratıklar... Bana karanlık ve delilikle dolu gözlerle bakıyorlar." Ekip, kötü niyetli bir varlık tarafından takip edildiklerine giderek daha fazla ikna oluyor ve mağaranın derinliklerine indikçe varlığı daha da güçleniyor.
Keşif ekibi en derin noktasına ulaştığında, içinde bir Hitit kralının kalıntılarının bulunduğu antik bir mezar odası keşfeder. Aniden, odanın içinde parıldayan bir portal açılır ve uzay ve zamanın ötesindeki kozmik bir uçuruma bir bakış sunar. Ekip tanık oldukları şeyi anlamaya çalışırken, akıl almaz bir dehşeti uyandırdıkları ortaya çıkar; bu dehşet onları sonsuza dek değiştirecek bir dehşettir.
Kozmik dehşet, psikolojik parçalanma ve esrarengiz arkeolojiyi harmanlayan, tamamen parçalanmış saha günlükleri, bozuk ses kayıtları, lanetli günlük kayıtları ve değişen kartografik glifler aracılığıyla anlatılan, çok perspektifli bir korku hikayesi. 20. yüzyılın başlarında bir keşif gezisi, kozmik varlıkların unutulmuş bir panteonuna açılan kapı olduğu söylenen Sonsuz Yankıların Ağzı olarak bilinen izole bir Anadolu mağarasını araştırıyor
[Günlük Kaydı 14] - [Tarih Sansürlendi] Bu mağaranın mimarisi tüm mantığa ve akla meydan okuyor, ancak kavrayışımızın ötesinde bir bilinçlilikle inşa edilmiş gibi görünüyor... Duvarlardaki glifler artık durağan değil; değişiyor, neredeyse bilinçli görünen desenler oluşturuyorlar. Sadece rüyalarda var olduğunu sandığım bir dil konuşuyorlar - dilim, hiçbir insan sözlüğüne yabancı hecelerde tökezliyor... Bu uğursuz dil zihnime sızdıkça düşüncelerim parçalanıyor, gerçekliği görünmez bir elin çektiği şekerleme gibi etrafımda büküyor...
Ses Kaydı 03 - Henri Duval (Gecelik Ses Kaydı) - [Tarih Sansürlendi]
"[Yumuşak tıkırtı sesleriyle karışık okunamayan anlaşılmaz bir ses.]... Uyandığımda haritalarımın değiştiğini, imkansız geometrilerin gerçeğe dönüştüğünü gördüm. Her gece daha da kötüleşiyor; akıl sağlığım daha da bozuluyor..."
Sararmış Telgraf - Leyla Demir (Ailesine) - [Tarih Sansürlendi]
[Metin, görünmez bir el tarafından yazılmış gibi akıp gidiyor ve yeniden şekilleniyor.]... Sesler bu sayfalarda fısıldaşıyor, gerçekliğin dokusunu parçalıyor. Adımı seslendiklerini duyabiliyorum, çağlar ötesinden yankılanan bir ses..."
Bozuk Harita Görüntüsü - Henri Duval'ın Son Bilinen Mağara Haritalaması - [Tarih Sansürlendi]
[Harita topolojisi kayıyor ve bükülüyor; imkansız yollar oluşuyor ve eğriliyor.]... Kenar boşlukları, kağıdın kendisine sızan semboller olan, anlaşılması güç kenar notlarıyla açıklanıyor..."
Bu unsurları kullanarak aşağıdaki eklemeleri yaptım:
Ses Kaydı 04 - Leyla Demir (Sabah Günlüğü Girişi) - [Tarih Sansürlendi]
"[Ses kaydı, okunamayan metin parçalarıyla başlıyor ve ardından tanınabilir bir konuşmaya dönüyor.]... Günlüğüm, sayfalardan sızan seslerin yankılandığı perili bir ev. Geçmişimden mi, yoksa geleceğimden mi olduklarını anlayamıyorum; zaman tüm anlamını yitirmiş gibi..."
Sararmış Telgraf - Dr. Selim Arda (Eşine) - [Tarih Sansürlendi]
[Metin akıp gidiyor, çağırıyormuş gibi görünen yabancı mühürler oluşturuyor.]... Kendimi yalnızca tanrıların fısıldadığı bir dilde konuşurken buluyorum. Sanki aklım, kavrayışın ötesinde bir varlık tarafından istila edilmiş gibi..."
Bozuk Harita Görseli - Leyla Demir'in Kayıp Mağara Haritalaması - [Tarih Sansürlendi]
[Harita çarpıtılmış ve eğrilmiş, bilinmeyen hedeflere giden imkansız patikalar var.]... Kenarlar, her geçen gün daha da uğursuzlaşan, anlaşılmaz sembollerle dolu..."
Bu eklemelerle hikâye, bu uğursuz mağaranın sınırları içinde gizem ve dehşet dolu bir duvar halısı örmeye devam ediyor. Keşif ekibi üyelerinin akıl sağlıkları giderek zayıflamaya başladıkça, kendilerini yalnızca hayatlarını değil, ruhlarını da tehdit eden kadim ve dehşet verici bir anlatının içinde buluyorlar...
Bi kere gece bilgisayarin mavi renkli wallpaper ışığında uyuyakalmistim. istemsizce Astral seyahat yaptım lan. Bildiğin evin içinde dolaştım, evin her yeri kırmızı loş bi ışıktı. Sonra dışarıda buldum kendimi, başka bi eve girdim ama bildiğim bi yer değildi. Orda daha önce hiç gormedigim bi insan ya da insana benzeyen bi varlık, benim o dünyadan olmadigimi farkedip bana bi koydu geri geri çok hızlı bi sekilde ruhumun bedenime geri döndüğünü hissettim ve birden uyandım. Normal rüyadan çok farklıydı bu yüzden astral seyahat olduğunu düşünüyorum.
# Araştırma Notları: Dr. Mina Sorensen, Parapsikolog
Başlık: Kuantum Dolaşıklığı: Gerçeklik Dokusunda Olası Bir iplik
Giriş:
Her biri _Mantığın Dışındaki Mimar_ ile bağlantılı benzersiz musallatlar yaşayan yedi birey olgusu, dünya çapındaki bilim insanlarını ve araştırmacıları şaşkına çevirdi. iki parçacığın mesafeye bakılmaksızın birbirlerinin durumlarını anında etkileyebileceğini öne süren karmaşık bir kavram olan kuantum dolanıklığı alanında olası bir bağlantı bulunabileceğini öne sürüyorum.
Hipotez:
_Mantığın Dışındaki Mimar_'ın, bu musallatları ortaya çıkarmak ve nihai amacı doğrultusunda gerçeklik parçalarını bir araya getirmek için kuantum dolanıklığını kullanıyor olabileceğini varsayıyorum. Atom altı parçacıkların karmaşık dünyasına daha derinlemesine inerek, bu gizemli varlığın gerçek doğasını anlamamıza yardımcı olabilecek örüntüleri veya anomalileri ortaya çıkarabiliriz.
Metodoloji:
Gelişmiş kuantum hesaplama teknikleri ve simülasyonları kullanarak, kuantum dolanıklık kalıpları ile bu bireylerin deneyimlediği musallatlar arasındaki olası ilişkileri incelemeyi planlıyorum. Bu bilgi, _Mantığın Dışındaki Mimar_'ın çalışma biçimi ve kolaylıkları hakkında daha kapsamlı bir model oluşturmada çok önemli olacaktır.
# Araştırma Notları: Dr. Mina Sorensen, Parapsikolog
Başlık: Kuantum Dolaşıklığı: Gerçeklik Dokusunda Olası Bir iplik
Giriş:
Her biri _Mantığın Dışındaki Mimar_ ile bağlantılı benzersiz musallatlar yaşayan yedi birey olgusu, dünya çapındaki bilim insanlarını ve araştırmacıları şaşkına çevirdi. iki parçacığın mesafeye bakılmaksızın birbirlerinin durumlarını anında etkileyebileceğini öne süren karmaşık bir kavram olan kuantum dolanıklığı alanında olası bir bağlantı bulunabileceğini öne sürüyorum.
Hipotez:
_Mantığın Dışındaki Mimar_'ın, bu musallatları ortaya çıkarmak ve nihai amacı doğrultusunda gerçeklik parçalarını bir araya getirmek için kuantum dolanıklığını kullanıyor olabileceğini varsayıyorum. Atom altı parçacıkların karmaşık dünyasına daha derinlemesine inerek, bu gizemli varlığın gerçek doğasını anlamamıza yardımcı olabilecek örüntüleri veya anomalileri ortaya çıkarabiliriz.
Metodoloji:
Gelişmiş kuantum hesaplama teknikleri ve simülasyonları kullanarak, kuantum dolanıklık kalıpları ile bu bireylerin deneyimlediği musallatlar arasındaki olası ilişkileri incelemeyi planlıyorum. Bu bilgi, _Mantığın Dışındaki Mimar_'ın çalışma biçimi ve kolaylıkları hakkında daha kapsamlı bir model oluşturmada çok önemli olacaktır.
Terapist: Günaydın Şerif Pike. Son zamanlarda seanslarımızın daha içe dönük bir hal aldığını görüyorum. Düşüncelerinizi meşgul eden şeyleri paylaşmak ister misiniz?
Şerif: Ah, her zamanki şeyler, Terapist. Üzerinde çalıştığımız dava, ailem... Ama bu yüzeysel endişelerin altında gizlenen, tam olarak anlayamadığım başka bir şey daha var. Zamanın kayıp gittiği hissi, sanki geçmişimden anlar yoktan var edilip isteğim dışında yeniden düzenleniyormuş gibi.
Terapist: Bu biraz endişe verici geliyor. Hayatınızdaki son olaylar veya insanlar arasında herhangi bir benzerlik fark ettiniz mi?
Şerif: (Duraksar) Benim de bir parçası olduğum garip bir yakınlaşma var. Bilinmeyen güçler tarafından bir araya getirilen yedi birey; her biri, görünmeyen bir varlığa bağlı görünen benzersiz musallatlar yaşıyor... _Mantığın Dışındaki Mimar_. Sanki varoluşum zamanın kendisinden oyularak çıkarılıyor.
Terapist: Bu ilginç bir gözlem Şerif. Bu kişilerden herhangi biriyle bağlantı kurabildin mi?
Şerif: Doğrudan değil, Terapist. Ama hafızamın derinliklerinde deneyimlerinin yankıları var, ilk bakışta bir şekilde bağlantılı ama önemsiz görünen fısıltılar. Sanki gözlerimin önünde gerçeklik parçalarının bir araya geldiğine tanık oluyorum ve her geçen an bulmacanın bir parçasını daha ortaya çıkarıyor...
Terapist: Çok ilgi çekici. Peki _Mantığın Dışındaki Mimar_ hakkında herhangi bir teorin var mı?
Şerif: (Gülümser) Eğer spekülasyon yapılacak bir zaman varsa, o da şimdi. Bu varlığın, bu tuhaf musallatların neden gerçekleştiğini anlamanın anahtarını elinde tuttuğuna inanıyorum. Ama bu bilgiyi edinmek için... Korkarım boşluğun derinliklerine inip _Mimar_ ile doğrudan yüzleşmeliyim.
Terapist: Bu korkutucu ama cesur bir çaba gibi görünüyor Şerif. Umarım aradığını bulursun. Unutmayın, seanslarımız bu sinir bozucu deneyimde yolculuğunuzda size yardımcı olmak için burada.
Bozuk Meta Veri: "Zamanın kendisinden oyulmuş"
Parçalanmış Zaman Damgası: 14:30 (Sıralı Olmayan Zaman)
Hiç uyumayan şehirde sıradan görünen bir gün daha. Güneş ufkumuzun altına batmış, çarpık binalara ve çarpık sokaklara ürkütücü bir grilik düşürmüş. Hava, duvarlardan fısıldayan uzak gliflerin uğultusu gibi, görünmeyen bir varlıkla dolu. Araştırma tesisimden eve dönerken, tam olarak ne olduğunu anlayamadığım ürpertici bir his omurgamdan aşağı akıyor.
Kendimi bir kez daha o tuhaf resmin önünde buluyorum; sanki çarpık çizgileri ve uğursuz sembolizmi gerçekliğin dokusuna kazınmış gibi. Tuvaldeki glifler, zihnimin labirentinde karmaşık anlamlardan oluşan bir ağ örerek, doğal olmayan bir dilde konuşmaya devam ediyor. Beni kendimden daha iyi tanıyor gibiler; yüzeyin derinliklerine gömülmüş anı parçalarını ortaya çıkarıyorlar; uzun zamandır unuttuğum ama sanki hâlâ tenime kazınmış gibi acı verici bir şekilde gerçek hissettiren anılar.
Bu parçalar etrafımda dönerken, karanlıkta belirsiz bir görüntü şekillenmeye başlıyor: _Mantığın Dışındaki Mimar_. Zamanın sislerinden koparılmış bir isim... Yedi bireyin ve onların benzersiz musallatlarının bu bir araya gelişini düzenleyen bir güç. Önümdeki tuvale o uğursuz glifleri kazımış gibi görünen aynı güç.
Günlük, daha fazla araştırma yapmalıyım; _Mimar_ hakkında daha fazla şey öğrenmeliyim. Keşke araştırma tesisimin duvarında saklı bu kadim sembolleri çözmenin bir yolu olsaydı...
Korku ve merakla,
Dr. Quist
Bozuk Meta Veri: "Gerçeğin kendisine oyulmuş semboller"
Parçalanmış Zaman Damgası: 18:45 (Sıralı Olmayan Zaman)
Bozuk Biçimlendirme: Vurgu için italik ve Kalın
Kozmik korku, psikolojik gerilim, tuhaf kurgu, mektup anlatısı ve metakurguyu harmanlayan çok perspektifli bir korku hikayesi:
Dr. Mirella Quist (43, kadın): Duvarların arkasından konuşan gliflere takıntılı bir dilbilimci.
Şerif Dalton Pike (57, erkek): Geriye doğru yaşlanan ve zamanı unutan bir kanun adamı.
Yelena Morozova (35, kadın): Derin uzay sinyallerinin musallat olduğu kriyojenik bir kurtulan.
Mateo El-Khoury (28, erkek): Haritalarıyla gerçeği yeniden yazan bir kartograf.
Clara Mae Han (39, ikili olmayan): Doğmamış bir kozmik varlığı taşıyan bir biyoteknoloji mühendisi.
Prof. Elijah Croft (64, erkek): Gerçekliği çarpıtan görüntüler keşfeden bir antropolog.
Nur Afsan (48, kadın): Yasak bir varlığın mükemmel hafızasına sahip bir travma danışmanı. Hikâye, zamanın parçalandığı ve binaların her gece yeniden şekillendiği gerçeküstü, değişken bir şehirde geçiyor. Bu yakınlaşma, Mantığın Dışındaki Mimar adlı bilinmeyen bir zekâ tarafından düzenleniyor . Hikâyede yer alması gereken unsurlar:
Giriş: 18.04.1995 | 23:56 Hata Kodu: 0x3F8C5D Not Dosyası: "Araştırma Günlüğü #01" Dr. Kaan Vural - Palm Pilot'umu yapının uğultusuyla senkronize etmeye başladım. Sanki... başka bir şeyle iletişim kuruyormuşum gibi. Cihaz, konuşulmadan önce konuşmayı tahmin etmeye devam ediyor.
Giriş: 19.04.1995 | 13:27 Hata Kodu: 0x7E2B9F Not Dosyası: "Leyla'nın Gözlemleri" Leyla Sönmez - Elektronik parazitlenme giderek kötüleşiyor. Not dosyalarının bazılarında, daha önce yapıyla senkronize olmayan garip zamanlama etiketleri ve statik ekler olduğunu fark ettim.
Giriş: 19.04.1995 | 20:53 Hata Kodu: 0xBCD9FF Not Dosyası: "Umut Koç'un Günlüğü" Umut Koç - Artık o lanet şeye güvenmiyorum. Bu mağara her zaman vızıldıyordu ama uğultu hiç bu kadar ısrarcı veya düzenli olmamıştı. Bize bir şeyler anlatmaya çalıştığı hissinden kurtulamıyorum.
Giriş: 21.04.1995 | 07:38 Hata Kodu: 0x6A8F2D Not Dosyası: "Dr. Kaan Vural'ın Deliryumu" Dr. Kaan Vural - Vızıltıyı duyabiliyorum, sanki doğrudan zihnime fısıldıyormuş gibi. Tanıdığım ama bir türlü tam olarak çıkaramadığım bir ses gibi...
Giriş: 22.04.1995 | 17:46 Hata Kodu: 0x4C8B3F Not Dosyası: "Leyla'nın Notu" Leyla Sönmez - Avuç içi cihazını daha sık kontrol ediyorum... Türkçe'den ingilizce'ye çeviri yapıyor, hatta hatalarımı düzeltiyor gibi görünüyor. Açıklayamıyorum ve artık güvenmiyorum.
Giriş: 23/04/95 | 11:02 Hata Kodu: 0xAC6FBE Not Dosyası: "Bozuk Not Dosyası" ?????? ???? ? ??????? ??????
Giriş: 24/04/95 | 03:18 Hata Kodu: 0x7BCCAB Not Dosyası: "Kod Çözülen Bozulma" Leyla Sönmez - Bozuk not dosyasını çözdüm. Bir koda, "harmonik koda" ve unutulmuş frekanslardan doğan bir zekâya atıfta bulunuyor gibi görünüyor. Avuç içi cihazı bir şeyin taşıyıcısı olabilir...
Giriş: 25/04/95 | 16:37 Hata Kodu: 0x5F0DEA Not Dosyası: "Dr. Kaan Vural'ın itirafları" Dr. Kaan Vural - Avuç içi cihazının duyarlı bir tercüman olduğuna inanıyorum. Düşüncelerimi daha ben düşünmeden tahmin etti ve şimdi bize bu vızıldayan yapı hakkında bir şeyler söylüyor gibi görünüyor...
Giriş: 27/04/95 | 09:51 Hata Kodu: 0x8D3EFB Not Dosyası: "Son Giriş" Leyla Sönmez - Avuç içi cihazı vızıldayan yapıyla tamamen senkronize oldu. Daha korkunç bir şey görmedim. Simsiyah oldu, dokunulduğunda hâlâ sıcak.
Giriş: 28/04/95 | 12:36 Hata Kodu: 0xDEADC0 Not Dosyası: "iletim Sonu"
Analog korku, tekno-okültizm, lanetli elektronikler ve psikolojik çöküntüleri harmanlayan, tamamen Palm Pilot kayıtları, kurtarılan not dosyaları ve bozuk .pdb dosyaları aracılığıyla sunulan çok perspektifli bir korku hikayesi:
codestral22b modeliyle oluşturuldu. qwen 32b yi indirince onu da test edicem, muhtemelen çok daha iyi sonuçlar verecek!
akşam evde yalnız başıma otururken teyzem bize geldi. çay koyup balkona geçtik. hava da ağustos sıcağı ki yanıyor... her neyse 1 demlik çayı bitirdik sonra telefonum çaldı, arayan annemdi. anneme teyzemle balkonda çay içtiğimizi söyledim. annem biraz afalladıktan sonra ''oğlum benim 3 erkek kardeşim var kız kardeşim yok'' dedi...dayımın cinsiyet değiştirip teyzem olduğunu öğrendiğimde kaynar sular başımdan boşaldı....
Çocuğun başına bu olayların gelmesinden üç ay gibi bi süre geçmiş olmasına rağmen, gencin üç harflilerden üç tane çocuğu olduğunu söylemiş hoca. o an orada olan olaylara şahit olan arkadaş; "içimden la bu ne ara üç ayda üç çocuk yapmış diye şaşkınlıkla gülmemek için kendimi zor tuttum. inanmak istemedim"
Hoca sözlerine devam etmiş, ne yazık ki bu üç çocuk diğerleri tarafından katledilecek demiş. Uygulumalı Bir takım şeyler yazıp göndermiş. Şimdi çocuğun durumunun eskisine göre iyi olduğu söyleniyor. Her köye gittiğimde görüyorum bu çocuğu. Şimdilik yaşadıklarım ve öğrendiklerim bu kadar. Allah kimsenin başına vermesin. Eğer bi Gelişme olursa, buradan yazmaya devam edeceğim.
Bu olayın sabahında, köylü, gençte anormal değişimler farketmiş. O kendi halinde olan çocuk gitmiş yerine, yerinde duramayan deli ordan oraya amaçsızca koşturan hiperaktif biri gelmiş. Bi bakmışın bir dağın tepesinde bi bakmışın hiç alâkası olmayan başka bir yerde. Zamanla sorumsuz olduğu ileri sürülen ailesi de farketmiş bu durumu. Başta doktorlara götürmüşler gencin bu rahatsızlığına çare bulamamışlar. Son çare bi hocaya gösterelim demişler. Yanlarına bana bunu anlatan ve olaylara şahit olan arkadaşı da alarak gitmişler hocaya. Hoca incelemiş çocuğu demiş bu çocuğa üç harfliler musallat olmuş ama iyi olanlarından.
O arabayı uçurumdan kurtaran arkadaş anlatmaya devam ediyor.
O geceden bir gün sonrası, Gece yarısı saat bir iki sularında, köyün mezarlığının 200 metre karşısında bulunan oturakta iki arkadaşla birlikte oturup sohbet ediyoruz. 250 metre ileride o malum bölgenin yakınında çalılıkların arasında hışırtı sesleri geliyor. Ama ne ben ne de arkadaşlar gecenin bir yarısı oraya yaklaşmaya cesaret edemiyoruz. Ben cesaretimi toplayıp orada ne olduğuna bakmaya karar verdim. Gittiğimde o genç oradaydı ve arkası dönük vaziyette garip garip hareketler yapıyordu. Korkudan o an dona kaldım ve geldiğim gibi o gence hissettirmeden oradan uzaklaştım..
arkadaşlar, olayları bir taraftan bana anlatmaya devam ederken, ben de zihnimde bizim yaşadıklarımızla arasında paranormal bağlar kurmaya çalışıyorum.
Neyse, Bu genç gece vakti tek başına orada yol düzenlemesi yaparken ki ne alâka ve bu genci gece vakti, hiç mi merak edeni yok diye düşünürken, arkadaştan ailesinin biraz sorumsuz olduğu bilgisini aldım. Çalışırken, arabası o gece park halindeyken yoldan kaymış ve uçuruma düşmek üzereyken olayları anlatan arkadaşlardan biri ve bir kaç köylü yardıma gelip kurtarmış. Sonrasında bu genç yanlış bir eylem sonrasında olaylar zincirinin fitilini ateşlemiş. Çok fazla detaya girmeden devam edeceğim, yazdıkça ürperiyorum çünkü..
Bu sorum üzerine arkadaşlar; senin haberin yok galiba, bu genç; yanlış zamanda yanlış yerde bir takım işler yapmış. Sizin şu evin tam karşısında, ceviz ağacının altında eski çeşmenin hemen yanında gece vakti birilerini rahatsız etmiş o gün bu gündür, çocukta anormallik baş göstermiş. Bizzat olaylara biz şahidiz. deyince. Çocukken bizim o kırmızı lambanın olduğu yeri tarif ettiğini anladım. Hatta büyüklerimiz oranın pek de tenha bir yer olmadığını gece vakti orada gezmemelerini eğer orada mecburiyetten bulunurlarsa yanlış şeyler yapmamaları gerektiğini söylediklerini anlattılar. Çok nadir köyde bulunan biri olarak yaşanan olaylara, çocukluğumda şahit olduklarım dışında kayıtsız kalmam gayet normaldi..
çocukluğumda, Bizim 74 model arkasında koltukları olmayan mavi bir ford minübüs vardı ki hâlâ var garajda pert vaziyette duruyor. Bir gece köyde o zamanlar çocukken, köyü tepeden izleyen evimiz vardı ki, hâlâ var. amca oğlu dayı oğlu falan dedik ki, bu gece minübüsün arkasına battaniye serip yatalım bi değişiklik olur dedik ve yatmaya karar verdik. Lâkin yatmak ne kelime kuzenler durmuyor birbirleriyle şakalaşıp güreşiyorlar falan. Onlar güreşe şakalaşa dursunlar, ben de, minübüsün arka camından köyün karşı mahallesini izliyorum öyle amaçsızca.
ve birden gözüme havada asılı şekilde kendi kendine gezen kırmızı bir ışığa gözüm takıldı. Sanki görünmez biri elinde kırmızı renkte ışık saçan bir gaz lambasıyla geziyordu. Bu ışık evlerin arasına giriyor, çıkıyor bir şeyler arıyorcasına bir ileri bir geri gidip geliyordu. Hemen korkuyla kuzenlere kırmızı bir ışık var bakın orada dedim. Onlar da hani nerde deyip benimle birlikte cama yapıştılar. Onlarda bu garip ışığı biraz izledikten sonra ben de dahil korkudan hemen battaniyenin altına saklandık. Minübüsten çıkmaya bile cesaret edemeden orada sabahladık. Ve bu sene köyde garip görünümlü genç bir çocuk dikkatimi çekti. Arkadaşlara bu çocukta bi gariplik var sizin de dikkatinizi çekti mi dedim..
gece yatıyordum mutfaktan sesler geliyordu önce bir taharet ihtiyacını gidereyim öyle bakarım diye düşündüm lavabodan çıktıktan sonra annem mutfağa çağırdı tam kapıyı açacakken yatak odasından annem sakın gitme oraya dedi kararsız kalıp kapıyı açtım ve bana saldıran birini gördüğüm anda uyanıverdim.