gecenin şiiri

entry13366 galeri929 ses19
    124.
  1. şiirden ziyade mektuplardır.

    --spoiler--
    (…)Tükenmez kalemin mürekkebi bitti. Dolmakalemle devam ediyorum. Bu mürekkebi seviyorum. Senin göz rengini, başka bir açıdan çağrıştırır bir yanı var galiba. Bu mürekkeple de yineleyeyim gerçeği: Seviliyorsunuz, madam. Madam, Oklohoma’ya gitmek isterim sizinle. Şikago’da kalabalık bir caddede yürümek isterim.(…)
    --spoiler--

    *
    1 ...
  2. 125.
  3. her şey olmak isteyip
    hiçbir şey olamamış bir adamın
    hayal kırıklığı var içimde
    kaç yaşına gelirse gelsin
    ergenliği aşamamış
    yüzünde mahcubiyet
    bir volkan var içinde
    1 ...
  4. 126.
  5. şu olsun;

    gittikçe yalnızlaşıyorum, bir sen varsın
    karşılığı olmayan sorular düşüyor aklıma
    ve kuşların intihar tasarısından söz ediliyor kentte
    soğuyan ellerinde kalıyorum bir kırlangıç gibi
    ellerin bir mecnun yurdu, upuzun bir sessizlik
    birlikte okuduğumuz kitaplar kadar sımsıcak

    biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin
    her satırını çizip notlar düştük kıyılarına
    dünya upuzun bir çöl sanki, bir buzul kütlesi
    karşılık bulamıyorum aklıma düşen sorulara
    ve düşüp duruyor kırlangıçlar, üşüyorum
    bir yolcu hüznüyle geçip gidiyor ömrümüz

    sesine bir esmerlik düşüyor, parçalanıyor yüzün
    kayıp gidiyor parmaklarımın arasından
    bir aşkı anlatmak için seçtiğim sözcükler
    hep yanlış numaralar düşüyor telefonlarda
    kaçırıyor korku dolu bakışlarını eski tanıdıklar
    bir sen varsın, kurtulursam bu aşkla kurtulurum

    gülüşü, süt mavisi insanlar vardı, nerede şimdi
    çoğunun adını unuttum, çoğunun kimliğinde kazınmış adresler
    nevin canına kıydı geçen gün, şiir gibi bir kızdı bilirsin
    öner enfaktüs geçirmiş içerde, kesik kesik öksürürdü eskiden
    ayşe ise acemi bir sokak yosması artık
    üşüyorum ama sen anılarla sarma beni
    ve anlat yalnızlığımızı
    2 ...
  6. 127.
  7. Necip fazıl kısakürek - kaldırımlar.

    sokaktayım, kimsesiz, bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

    Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

    içimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler... Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor Gözüne mil çekilmiş bir âma gibi evler.

    Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi, Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
    1 ...
  8. 128.
  9. yarabbiler yarabbiler

    1.
    Saat olmuş yarım,
    Hatunum, kıçında pireler uçuşuyor.
    Yarabbiler! Yarabbiler!
    Kutsayın yıkılmış harabeleri
    Ve orospu çocuklarını kutsadığınız gibi
    Başka başka ölmekten yorulmuş cesedimi.

    Trafik lambaları boğuluyor egzoz dumanıyla.
    Onları anlaya anlaya ağlamak istiyor,
    Ucuz bir sigara yakıp içleniyorum.
    içimde ölü şairler, sefil ama mağrur
    Birer put gibi küfrediyorlar.
    Öldüklerini hatırlatacak şiirler aşkediyorum
    Her mısrada silikleşen ruhlarına.
    Hatırlatmanın sorumluluğu altında eziliyorum.
    Trafik lambaları suratımın ortasına gülümsüyor.
    En azından köklü bir ağaca dönüşecek kadar beklemedim henüz.
    Gelebilirsen, gidebiliriz hala.

    Ne çok sustuk betonlar arasında.
    Söyleyemediğin cümleler imla hatalarıyla süslenmiş ve devrikti.
    Devrilmemek için birbirimize yaslandığımız zamanlarda
    Zaman, ağır kanlı bir fahişeydi.
    Şimdi yalnızca dalga seslerinden bahsetmek istiyorum.
    işe bak ki, gözlerin bana bakmıyorlar.
    Sanırım onlar da anladılar,
    Anlamımın anlamındaki mantık hatasını.
    Eski bir mecmuayı karıştırır gibi
    Karıştırdın aklımı.

    Yılmadığım için peşinden geldim.
    Bazen dönüp de bir bakman gerekir.
    Arkanda olduğumu fark etsen belki sana yetişirdim.
    Yanyana yürürdük, fazlası değil.
    Sen ise bıraktığın yerde beklediğimi zannettin.
    Ayağım uyuşmasaydı, belki de orada beklerdim.

    Anladık, istediğin kadar bölünebiliyorsun.
    Başkalaşa başkalaşa çocuktan orospuya
    Hepsini içinde barındırıyorsun.
    Zedeli ruhunu alet ettiğin bu oyunda
    Hiçbirine yakışmıyorsun.
    Yarabbiler! Yarabbiler!
    Bir bedene bin ruh koyacak kafaya
    Ne çektiniz de ulaşınız?

    Doğa üstü bir şeyler var deliliğinin arkasında.
    Ne zaman yüzüne baksam
    Eski filmlerde yanan cadılar geliyor aklıma.
    Görünmek istediğin kadar güzelsin,
    Zayıfı oynadığın kadar güçlü!
    Neyse ki, sevişirken teksin.

    2.
    Sarhoşsun, kusuyorsun üstelik.
    Ben bu şiire haftalar sonra devam ederken.
    Tuvalet arkandan kimbilir neler diyecek.
    Sarhoş değilim, diyorsun,
    Kafam güzel sadece.
    Ben aradaki yedi farkı sorarken
    ikimizin aklından da başka şeyler geçiyordu,
    Gökyüzünün o kadar da derin olmadığıyla ilgili...

    3.
    Oturmuş bekliyorum, sahile yakın,
    Sandalyeleri rahatsız ama geniş bir cafede.
    Limonlu soda asosyal olduğumu söylüyor.
    Ne zaman görse kitap okuyor veyahut şiir düzüyormuşum.
    Seni beklediğimi düzgün bir dille anlatıyorum gittikçe ısınan sıvıya.
    inanmıyor, küfürlü küfürlü gülüyor.
    Son yudumu bırakıp gelişini göstermek,
    O yudumu sana içirmek istiyorum.

    Birkaç dakika daha geçiyor, hiç susmuyor.
    içindekilerle ilgili bir dolu açıklama,
    Gerisi şişe dolusu argo,
    Üstelik hava cehennem sıcağı.
    Sodayı dipleyip garsona şişeyi almasını söylüyorum.
    Bana söylemek istediği onlarca şey vardı galiba.
    Midem gurulduyor.

    Garson hakkında diyecek hiçbir şeyim yok.
    Sanırım o da gelip gelmeyeceğini merakla bekliyor.
    Benim dışımdaki herkes her an her ihtimalin gerçekleşebileceğini biliyor.
    Hayatı çözmüş hergeleler.
    Ben de çözdüm ama kabul etmiyorum.
    Son zamanlarda hiçbir şeyi kabul edemiyorum.
    Başta yalnızca tanrıyı reddetmek istemiştim.

    Sen gelecek misin?
    istanbul'un trafiğinde yitecek misin?
    Yanındaki taksi şöförü cinnet getirip
    Radyo istasyonlarıyla tartışmaya başlayabilir.
    Ve radyo istasyoları aracın önüne atlayıp
    Mübarek bir kaza ile bütün günün içine sıçabilir.

    Radyo istasyonlarının bütün şehrin üzerine
    Sıçabilecek güçte olduklarına inanıyorum.
    Ne de olsa oldukça fazlalar.
    Ve hepsi abur cabur bağımlısı.
    Aynı anda tuvaletleri gelebilir.
    Yarabbiler! Yarabbiler! Nasılsınız?
    Ben pek iyi değilim de
    Oldukça çişim geldi
    Ve gözlüğümü masada bırakıp bırakmama konusunda kararsızım.
    Sanırım altıma kaçıracağım.

    4.

    Sahil ve dolu dolu balıkçı teknesi.
    Müminler denize dökülmesin diye
    Bütün kıyıyı zincire vurmuşlar.
    Bir çocuk salınıyor üstünde.
    Sakil hayatından kurtulmak için
    Atlamayı düşünüyordur belki.
    Ancak iki kulaç ötesinde merdiven var
    Ve bunu biliyor olmalı.
    Ah! kaçıp kurtulsam ben de
    Bir martının kanatları üstünde
    Kaçıp saklansam yüreğine
    Usul usul unutsam kendimi
    Kalbinin, beni hatırlamayacağın kadar derin bir yerinde.

    Baktım gökte bir kırmızı, bir uçak!
    Çocuk da gökyüzüne bakıyor.
    Şimdi de uçaktan atlamayı mı düşlüyorsun ulan hergele!
    Kıçında pazar artığı kot, üstünde plastiği bol gömlek
    Sakın seni küçümsemediğimi düşünme!

    Yerdeki karafatma, bana geçenlerde öldürüp
    Cesedine şiir düzdüğüm türdeşini hatırlattı.
    Yeterince uzak olmasa, gösterirdim ona da
    Tabanımdaki sakız artıklarını.
    Halbuki hayvanları her zaman seni sevdiğim gibi severim.

    Bu düşüncemden zincirlere de bahsettim.
    Boğazıma sarınmak istediklerini söylediler.
    Beni lime lime edip böceklere yem etmekten
    Ve kemiklerimi paramparça eyleyip
    Arta kalan yanlarımı denize dökmekten bahsettiler.
    Gözlerimi oyacaklarmış.
    Oyuk bir gözün nasıl göründüğünü hep merak ederlermiş.
    Bir de ağız dolusu küfürler eşliğinde
    Deyimler sözlüğü okumak istiyorlarmış.
    Bunun gibi bastıramadıkları sapkın istekleri varmış.

    Kalkıp o sahili bir ömürlük terkettim.
    Konuşmaya devam ediyorlardı.
    Uzaklaşana kadar dinlemedim.
    Bir süre sonra durup kulak kabarttım,
    Evet, artık onları duymuyordum.

    5.
    istiklal caddesi dümdüz uzanıyor,
    Kestane ve ter kokularıyla.
    Adını sabaha anımsayamayacağım shotlar
    Başımı döndürüyor.
    Neyse ki yanımdasın.
    Metro bizi bekliyor.
    Eğilip boynundaki tuzu emiyorum.
    Dudaklarımı dudaklarına sürüyorum.
    Sen benden yedi durak önce iniyorsun.
    Ben evime beş durak kala
    Bu şiiri bitiriyorum.

    6.

    Canlı müzikten şikayetim yok.
    Ha şa! Adam çalıyor, söylüyor
    Bir kaç yıl içinde öz abim gibi bir şeyim oldu
    Ama tek çocuk olduğum için tam olarak emin değilim.
    Neyse, bir masa var ki tecrit edilmiş
    Bir masa ki yakışmıyor mekana.
    Karşıdaki çingeneler.
    Beyinleri yağ lekesi,
    Tırnakları isli kırmızı.
    Orospu şarkıları isteyip
    Roman naraları atıyorlar.
    Yarabbiler! Yarabbiler!
    Onlardan bahsetmeye devam edip
    Sizin ve bu köklü şiirin adını kötüye çıkarmayacağım.
    Her ne kadar onlar sizin eseriniz olsa da
    Bunu yüzünüze vurmayacağım.
    Ayrıca söylemek isterim ki;
    Yapamayacağınızı yaptım
    Ve dirilttim bu şiiri.
    Çünkü en sevdiğim sonlar
    Sona erdirmediklerimdir,
    Herkes gibi.

    7.
    içim ağzıma kadar dolu.
    Olmadığım adam olmakla yarattığım
    Bu boktan paradokstan sıkıldım.
    Ve sikip attım tanıdıkların bildiği beni.
    LaVey'in dediği gibi;
    istemediğim iyilikleri yapmayacağım artık.

    8.
    Tekel dükkanının açılışı olur mu? Elbet olur.
    Tuborg mankenleri anne börekleri ikram eder,
    Anne tepsilerinde.
    Kireçburnu'nun bütün martıları
    Aynı anda bira almaya gelir
    Ve sıçar misafirlerin üstüne.
    Günde yirmi tane depozitolu bira içen
    Gözlüklü ve göbekli bir berduş tanıdım.
    Üstündeki ince yeleğiyle herkese
    "Adıgüzel" diye seslenen.
    Lakabı osmanmış.
    Ne zaman öleceğini merak ediyorum.
    Belki birkaç bira deviririz
    Yarım yamalak ruhu tahtalı köye göçmeden.
    Gerçek adı güzel miydi acaba?

    9.
    izmir'in gözleri üzerimizdeydi.
    Her gece birer şarap bitirdik.
    Her gece birbirimizin ağzına sıçıp
    Sabahında hatırlamıyormuş gibi yaptık.

    Nasılsa kayalıklar yıkılacak üstümüze
    Nasılsa deniz; bize yol vermeyecek.
    Boşver kadınım, düşünme!
    Yok olana kadar eksilteceğim seni
    Yokluğun derin bir iz bırakacak gönlümde.
    O iz, Attila ilhan'ın bahsettiği izmir'e hiç benzemeyecek.
    Kırılacak tahtalar, kırılacak ve dökülecek denize
    Yalnızlık şişip moraracak
    Ve acıtacak içlendiğimiz akşamları.

    Ah nasıl da muhtaçsın ellerime.
    Ellerim ki her şeye muktedir
    Bir allah gibi okşuyor seni.
    Aynı kelimeler
    Birden fazla yakışır bazen aynı dizeye.
    Yarabbiler! Yarabbiler!
    Yiyorsa sayın yıldızları.

    10.
    Bütün yarınların aynı anda bıçakladığı bir gün hakkında bir şeyler duymuştum.
    Yazmayı unutmuş başarısız bir yazardan.
    Ona göre yazmak gerekmiyordu yazar olmak için.
    Yatağa uzanıp gözlerini kapıyor,
    Hikayeyi oluşturup kurnazca kurguluyor,
    Dialogları birer birer hayal edip mekanları yastık kokularına kadar duyumsuyor
    Ve trajik bir sonla uykuya dalıyordu.
    Uyandığında yazdığı kitap okunmuş,
    Kitlelerce tartışılmış,
    Kütüphanelerde saklanmış ve unutulmuş oluyordu.

    Dalga seslerinden fazla hoşlanmıyor,
    Bir insanı mutlu etmek için pek efor sarfetmiyordu.
    Ona göre hayatta hiçbir şeyin değeri yoktu.
    Yine de insan olabildiğince çok şey hissetmeliydi,
    Çünkü yapacak daha iyi bir şey yoktu.
    Hikayeyi biraz da bu yüzden anlattı.
    - Yarınların bıçaklandığı bir günde
    Hiçbir şey hissedemezsiniz.
    Böylece ölümün acısız olacağı kanaatine vardı.
    - Acı çeken biri asla ölemez,
    Çünkü ölüm yani hiçlik,
    Yakın gelecek halini almışsa ve beyin bunu farketmişse,
    Acı sinyalleri vermenin manası yoktur.
    Yarınlar her kimin gününü bıçaklamışsa
    O kişi için umut yoktur, umuda lüzum da yoktur.
    Artık hissetmediğini söyledi.
    - Ne kadar dayanırım bilmiyorum.
    Bir süre sonra öldü.
    Açık kalmış gözlerinde,
    Mor dilinin sarktığı salyalı ağzında
    Yalnız acı yoktu.

    Ay kanlı bir bıçak kesiği gibiydi.
    Gittikçe kızarıyordu gökyüzünün yarası.
    Güneşin, bıçak niyetine ayı kullanan
    Eski kulağı kesiklerden olabileceğini düşündüm.
    Her gün doğup yaşamı sürdürebilmek için
    Geceyi katleden onurlu bir kabadayı!
    Ve hikayeyi bizzat kendimden duydum;
    - Hissetmiyorum artık.
    2 ...
  10. 129.
  11. gidenlerden ;
    askinizi, kalbinizi, beyninizi
    mektuplarinizi degil
    sadece uykularinizi geri isteyin.
    en cok ona ihtiyac oluyor

    - Ece Ayhan
    3 ...
  12. 130.
  13. "gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
    yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
    ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
    bilemem, belki bu yüzden
    ben sana yanlış bir yerden edilmiş
    bir büyük yemin gibiydim.
    beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
    yine de döneyim döneyim istedim.
    ah benim sesimle
    söylesem de, inanmazlar
    benzemiyor çünkü bir dile.
    döndüğüm, döndüğüm ama döndüğüm
    döndüğüm bu sema sensin döndüğüm.
    sen benim kara ömrüme vuran
    suyumu harelendiren sevincimdin.
    onu sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
    titreme daha fazla kalbim.
    bağışla kendini artık
    onu da bırak gitsin.
    o senin en ezel gününden kaderin.
    sen onu nasılsa
    bin kere daha seveceksin..."

    Birhan Keskin

    sabahın şiiri artık sanırım.
    3 ...
  14. 131.
  15. çocuklar tekinsizdir
    annelerse uçurum;
    olur olmaz düşülür.
    bitmemiş her sevişme paslı bir iğne gibi
    doğrudan kalbe yürür.
    söz bitimi gibidir odanın her köşesi
    bir kuşatma büyütür.
    gece sona ermeden peruk takan birini öpmezsem yaram büyür...
    2 ...
  16. 132.
  17. Belki ben
    o günden
    çok daha evvel,
    köprü başında sallanarak
    bir sabah vakti gölgemi asfalta salacağım.
    Belki ben
    o günden
    çok daha sonra ,
    matruş çenemde ak bir sakalın izi
    sağ kalacağım...
    Ve ben
    o günden
    çok daha sonra:
    sağ kalırsam eğer,
    şehrin meydan kenarlarında yaslanıp
    duvarlara
    son kavgadan benim gibi sağ kalan
    ihtiyarlara,
    bayram akşamlarında keman
    çalacağım...
    Etrafta mükemmel bir gecenin
    ışıklı kaldırımları
    Ve yeni şarkılar söyleyen
    yeni insanların
    adımları...

    nazım hikmet ran. evet.
    1 ...
  18. 133.
  19. o, yalnız ağaran tanyerini görüyor
    ben geceyi de
    sen, yalnız geceyi görüyorsun
    ben ağaran tanyerini de
    -nazım hikmet.
    3 ...
  20. 134.
  21. Seni, anlatabilmek seni.
    iyi çocuklara, kahramanlara.
    Seni anlatabilmek seni,
    Namussuza, halden bilmeze,
    Kahpe yalana.

    Ard- arda kaç zemheri,
    Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
    Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
    Bir ben uyumadım,
    Kaç leylim bahar,
    Hasretinden prangalar eskittim.
    Saçlarına kan gülleri takayım,
    Bir o yana
    Bir bu yana...

    Seni bağırabilsem seni,
    Dipsiz kuyulara,
    Akan yıldıza,
    Bir kibrit çöpüne varana,
    Okyanusun en ıssız dalgasına
    Düşmüş bir kibrit çöpüne.

    Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
    Yitirmiş öpücükleri,
    Payı yok, apansız inen akşamlardan,
    Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
    Seni anlatabilsem seni...
    Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
    Üşüyorum, kapama gözlerini...
    4 ...
  22. 135.
  23. En iyilerimizin sonu genellikle kendi ellerinden olur
    sırf uzaklaşmak için,
    ve geride kalanlar
    birinin onlardan
    uzaklaşmayı neden isteyebileceğini
    bir türlü tam olarak anlayamazlar.

    pis moruk (bkz: Charles Bukowski)Charles Bukowski
    1 ...
  24. 136.
  25. Ne tuhaf değil mi?
    içimi acıtan da sendin.
    Acımı dindirecek olan da.
    Ya öldür beni dedim.
    Ya da git benden.

    Kahraman Tazeoğlu/eyvallah
    4 ...
  26. 137.
  27. sen gittiğin o ülkesin varılmıyorsun
    vurmuş sonrasız nasıl en güzel sulara
    güzelliğin balıkları gibi istanbul'un.
    şimdi her yerde ne güzeldiniz o kalmış
    yankımış denizlere öbür kadınlara
    dünyada sizinle istanbul olmak varmış.
    2 ...
  28. 138.
  29. Oysa sende tek bir damla istemiştim.
    Sana kocaman bir deniz sunmak için.
    Şimdi gidiyorsun.

    Kahraman tazeoğlu
    4 ...
  30. 139.
  31. Seni görünce dünyayı dolaşıyor insan sanki
    Hani Etiler'den Hisar'a insek bile
    Bir küçük yaşındasın, boyanmış taranmışsın
    Çok yaşında her zamanki çocuksun gene
    Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.

    Mart ayında patlıcan, ağustosta karnıbahar
    Mutfağın mutfak olalı böyle
    Bir adın vardı senin, Tomris Uyar'dı
    Adını yenile bu yıl, ama bak Tomris Uyar olsun gene
    Ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma
    Oysa güneş pek batmadı senin evinde
    Söyle
    Ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç.
    2 ...
  32. 140.
  33. Bir bahar akşamında "merhaba", diyor
    Yazı selamlayan güneşin yansıması
    Roman yazılır bu geceye, şiirler yetmez
    Bir daha gelsem dünyaya, sevsem yine...

    Sen kere ben doğuyor ışığında dumansız
    Biz eksiliyoruz eskiyen gökyüzünden
    Yıldız yıldız göz kırparken unuttuklarımız
    Bir daha sevsem dünyanı, ölsem yine...
    2 ...
  34. 141.
  35. Azm-ü hamam edelim,sürtüştürem ben sana,
    Kese ile sabunu,rahat etsin cism-ü can..

    Lal-ı şarab içirem ve ıslatıp geçirem,
    Parmağına yüzüğü,hatem-i zer drahşan..

    Eğil eğil sokayım,iki tutam az mıdır?
    Lale ile sümbülü kahkülüne nevcivan..

    Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
    Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan..

    Salınarak giderken arkandan ben sokam,
    Ard eteğin beline,olmasın çamur aman..

    Kulaklarından tutam,dibine kadar sokam,
    Sahtiyandan çizmeyi,olasın yola revan..

    Öyle bir sokayım ki,kalmasın dışarda hiç,
    Düşmanın bağrına,hançerimi nagehan..

    Eğer arzu edersen ben ağzına vereyim,
    Yeterki sen kulundan lokum iste her zaman..

    Herkeze vermektesin,birde bana versene
    Avuç avuç altını,olsun kulun şaduman..

    Sen her zaman gelesin,ben Vehbi'ye veresin,
    Esselamun aleyküm ve aleykümüsselam...
    2 ...
  36. 142.
  37. 143.
  38. 144.
  39. Sen istinye'de bekle ben buradayım
    içimde köpek gibi havlayan yalnızlığım
    Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git
    Çünkü ben buradayım karanlıktayım

    Çünkü elimi kestim beni kan tutuyor
    Şarabım bütün ekşi suyum soğuk
    Yanımda olmadınmı seni seviyorum
    Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

    Yüzünü ıslatmadan ağlıyabilir misin
    Gece yarıları telefon ettin mi hiç
    Karanlık adamlar hüviyetini sordu mu
    Ben senin olmadığını arıyorum
    Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

    Yabancı gibisin miyop gözlerin kısık
    Bana ait ne varsa hepsi seni korkutuyor
    Sana ait ne varsa hiçbiri benim değil
    Belki ölmek hakkımı kullanıyorum
    Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

    ATTiLA iLHAN
    3 ...
  40. 145.
  41. "Dostum, sen ve ben
    yaşama yabanci kalacağız;
    ve birimiz diğerine
    ve her birimiz kendine,
    ta ki senin konuşup
    benim dinleyeceğim güne dek
    senin sesini kendi sesim sayarak,
    ve senin önünde dikileceğim ana dek,
    bir aynanın önünde durduğumu düşünerek."

    Halil Cibran.
    1 ...
  42. 146.
  43. Uykuların kaçar geceleri Bir türlü sabah olmayı bilmez Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya Deli eden bir uğultudur baslar kulaklarında Neçarsaf halden anlar, ne yastık Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın Onun unutamadığın hayali Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine Sevmekneymişbirgün anlarsın

    Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin Gün gelirde sesini bir kerecik duymak için Vurursun başını soğuk taş duvarlara Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın Duyarsın Ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın Sevmekneymişbirgün anlarsın

    Birgün anlarsın neişe yaradığını ellerinin Niçin yaratıldığını Bu iğrençdünyaya neden geldiğini Uzun uzun seyredersinde aynalarda güzelliğini Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın Dolar gözlerin için burkulur Sevmekneymişbirgün anlarsın

    Birgün anlarsın sevilen dudakların Sevilen gözlerin erişilmezliğini O hiç beklenmeyen saat geldi mi Düşer saçların önüne ama bembeyaz Uzanır gökyüzüneellerin Ama çaresiz Ama yorgun Ama bitkin Bir zaman geçmişgünlerin uykusunadalarsın Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı Sevmekneymişbirgün anlarsın

    Birgün anlarsın hayal kurmayı Beklemeyi Ümitetmeyi Bir kirli gömlekgibi çıkarıp atasın gelir Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi Lanet edersin yaşadığına Maziden ne kalmışsayırtar atarsın O zaman bir çiçek büyür kabrimdekendiliğinden

    BiRGÜNSENi SEVDiGiMi ANLARSIN

    Ümit Yaşar Oğuzcan.
    2 ...
  44. 147.
  45. şu olsun bu gece de;

    bir akşam konuğum ol
    oturup konuşalım bizbize
    anıların çubuğunu yakıp
    uzatalım geceyi biraz

    geçmişe bir el sallayıp
    yaşanan günleri konuşalım
    ve günlerin üstüne çöken
    dumanlı, isli havaları

    kendimize daha az zaman
    ayırsak da olur geceden
    çünkü boğulabilir insan
    yalnız kendini düşünmekten

    kapağı açılmayan kitaplar
    unutulmuş aşklar gibidir
    kitaplardan söz edelim
    ve onların gizli kalmış
    sessiz tatlarından

    sabaha doğru perdeyi
    aralayıp ufka bakalım
    ve bir çocuk gibi
    hayretle seyredelim
    güneşin kızıllığını

    konuşulmadan kalan
    daha çok şey vardı
    diye düşünerek çıkalım
    güneşle kucaklaşan balkona
    üşütmesin, sabah serinliği

    bir bardak demli çay
    burukluğu gibi kalsın
    gecenin ve sabahın tadı
    yaşasın anılarımızda

    konuğum ol, oturup
    konuşalım bir akşam
    ve uzatalım geceyi,
    sözün çubuğunu yakarak
    *
    3 ...
  46. 148.
© 2025 uludağ sözlük